BIST 9.627
DOLAR 35,22
EURO 36,70
ALTIN 2.955,66
HABER /  GÜNCEL

Marmara Denizi'nden çıkanlar şoke etti

Marmara Denizi'nde canlılığın ölçümü için dipte yapılan taramadan dehşet bir sonuç elde edildi

Abone ol

MAREM (Marmara Environmental Monitoring Project) kapsamında dün Bostancı’dan denize açılan ekip, inanılması güç bir görüntüyle karşılaştı.

deniz dibi canlılığının ölçümü için yapılan çalışma kapsamında Marmara’da Kınalıada açıklarında, algarna ağıyla yaklaşık 250 metre boyunca denizdibi tarandı. 6 ton malzeme yüzeye çıkarıldı. Ancak çıkarılan 6 ton malzemenin tamamının denizkestanesi olması dehşete düşürdü. Ağırlığı nedeniyle 2 kez ipi koparan ağlardan denizkestanesi dahil toplam 8 (sekiz) tür çıktı. ,

6 tona yakın denizkestanesi sayımın ardından küreklerle savrulurken geriye sayım için şunlar kaldı.

1) Yarısı kesik 5 litrelik plastik pet şişe içinde bir avuç karides

. 2) 1 adet yalancı dil balığı.

3) 1 adet mırlan balığı

4) 2 adet mazak balığı.

5) 1 adet küçükdeniz yıldızı (bir adet kopuk kol)

6) 3 adet çalpara yengeç.

7) Asilya

marmara-yi-denizkestanesi-istila-etmis-2467673.jpg

Çalışılan bölge, bir zamanlar Marmara’nın karides yatağı sayılan bölgelerindendi. Sayılar, bölgenin tamamen denizkestanesi istilası altında olduğunu gösterdi. Proje sözcüsü Hidrobiyolog Levent Artüz’ün çizdiği tablo ürkütücü: “Normal bir denizde, böyle bir denizdibi taraması yapıldığında çıkan tür sayısı, 250’dir. Marmara’da 1980’lere kadar bu bölge tarandığında 500’ün üzerinde deniz canlısı türü çıkıyordu. Şimdi sekiz!”

Denizlerin veya herhangi bir doğa parçasının ‘canlı’lığını koruması için, içinde canlı çeşitliliği barındırması gerekiyor. Besin ve yaşam zincirleri oluşturan bu çeşitlilik çöktüğünde, o doğa parçası da çöküyor.

İKİNCİ SALYA VAKASI MI?

Bunun en net örneklerinden biri, 2 yıl önce Marmara ve Çanakkale ’de pek çok balıkçıyı iflasın eşiğine sürükleyen ‘salya’ vakasında yaşandı.

Artüz’ün verdiği bilgiye göre:

‘Salya’ aslında bir tür plankton. Bu plankton Marmara’da kendisiyle rekabet edecek başka bir canlı türü olmadığından, her an patlamaya hazır bir nüfus olarak bekliyordu. Marmaray hafriyatının Çınarcık Çukuru’ra dökülmesinin ardından, bu oldu. Hafriyattan çözünen malzemelerle söz konusu planktonun nüfusu patladı. Ancak bu planktonları yiyecek kadar balık veya başka tür yoktu. Popülasyonları kontrolsüzce artan planktonlar, bir süre açlıktan ölmeye başladıklarında beyaz, yapışkan bir sıvı olarak tonlarca ağı kullanılmaz hale getirdiler. Fırtına dindi, ama bitmedi. Bu zincir, onlarla beslenecek yeni türler Marmara sularında var edilemediği sürece her an yeniden tekrar edebilir. Denizkestanesi istilası da Marmara’ya aşırı miktarda organik atık basıldığının kanıtı. MAREM ekibine göre, bunun sorumlusu, ‘derin deniz deşarjı’ denilen yöntem. İstanbul bu sistemle atıklarını üstünkörü arıtıp Boğaz gibi Haliç gibi bölgelerden, yani kapısının önünden uzağa, yani Marmara’ya basıyor.

Sonuç, Marmara Denizi’nde denizkestanesi istilası . Bu bildiğimiz anlamda bir bolluk, bereket de değil üstelik. Çünkü denizkestanelerinin boyu yumruk kadarken Marmara’nın dibini kilometrekarelerce saran denizkestaneleri küçücük, yapış yapış varlıklar. Ekip bunu aşırı beslenmeyle nüfuslarının patlamasına ancak hemen ardından gelen kimyasal atıklar nedeniyle erginleşemeden ölmelerine bağlıyor. Yani onları var eden bir yaşam zinciri değil, ölüm zinciri. Panzehiri ise Marmara’nın yeniden sularında 250 tür balık, 4 bini aşkın omurgasız canlı yaşadığı dönemlere geri dönmesi.

NOT: MAREM Projesi kapsamında 1954 yılından beri Marmara Denizi izleniyor. Bu dünyada da eşi az görülen uzun soluklu bir araştırma. Proje, Sevinç ve Erdal İnönü Vakfı bünyesinde, AK-KM Kimya ana sporsorluğunda yürütülüyor. Araştırmaya çeşitli üniversitelerden ve disiplinlerden bilim insanları, öğrenciler ve katılıyor. Ekip, gezilerini zaman zaman basına ve sivil toplum örgütlerine de açıyor. Veri tabanı ise tüm bilim insanlarına açık. Ekip dün basını Oktay 4 gemisinde ağırladı, Artüz ve Marmara Üniversitesi FEF Kimya Bölümü, Marmara Üniversitesi Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi ve Bahçeşehir Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden araştırmacılar, çalışmalarını ve son bulguları tanıttı.