Jennifer Pak kısmi şeriat uygulanan ülkede bu kurallardan muaf tutulduğu söylenen azınlıkların neden korktuğunu anlatıyor.
Abone olİki Malezya var. Biri Müslüman çoğunluk için. Diğeri de Hristiyanlar, Hindular, Budistler ve Müslüman olmayanlar için.
Anayasaya göre tüm Malay kökenliler otomatik olarak Müslüman.
Siyasi liderlere sorarsanız bu iki Malezya'nın birbiri ile fazla bir alakası yok, dolayısıyla çatışmaları da mümkün değil.
Bu bazı durumlarda doğru, ama bazen de...
Örneğin eşcinsel arkadaşımı ele alalım. Onu birkaç kere Pazar öğleden sonra birlikte tembellik yapalım, yemek yapıp televizyonda kötü reality programları seyredelim diye evime davet ettim.
Ama bu masum davetlerimin onun tutuklanmasına yol açabileceğinden habersizdim.
Çünkü o Malay kökenli... ve bir Müslüman olarak şeriata tabii. Şeriat birbiriyle evli olmayan kadın ile erkeğin kapalı bir mekanda başbaşa kalmasını yasaklıyor.
Böylece "ahlak dışı" birşey yaşanamaz ve yasada da yer alan "yakınlık" suçu işlenmemiş olur.
Arkadaşım sürekli bizim binanın güvenlik görevlilerinin şeriat polisini aramasından endişe ediyor.
Böyle birşey olursa ben tutuklanmam, çünkü Hristiyanım ve şeriat Müslüman olmayanlara geçerli değil.
'Şeriat genişlesin' çağrıları
Biz Malezya'da yalnızca medeni kanuna tabiyiz. Dolayısıyla ne zaman şeriat konusu gündeme gelse, belediyelerde ya da devlette çalışan dini yetkililer hemen Müslüman olmayanları etkileyecek bir durum olmadığını söyleyiveriyorlar.
Muhalefetteki Pan-Malezya İslami Partisi de son haftalarda şeriat alanının genişletilmesi çağrılarını bu teze dayandırdı.
Şu anda eğer Müslümansan, aile ve dinle ilgili meselelerinin hepsi şeriat mahkemelerinde karara bağlanıyor.
Ancak muhalefet, ceza hukuku kapsamına giren suçlara da onların bakmasını istiyor.
Parti bu değişikliğin gayrımüslimleri etkilemeyeceğinde ısrarlı. Ancak bu vaat, Malezya'daki dini azınlıklar için yeterli değil artık. Bazıları şeriatın şimdiden haklarını kısıtladığı kanısında.
Budist vatandaş Tan Cheow Hong, böyle bir sorunla karşılaşacağını asla düşünmemiş.
O ve Budist karısı medeni kanuna dayanarak evlenmişler. Sonra ayrılmışlar ve kızına o bakmış.
Birkaç yıl sonra, geçen Kasım'da karısı şeriat görevlileri ve polis ile birlikte kızının okuluna gitmiş. Müslüman olduğunu ve kızını geri almak için şeriat mahkemesinden karar çıkarttığını söylemiş.
Ertesi gün kızını da Müslüman yaptığını ilan etmiş ve tam velayeti almış.
Tan bütün bunların kendi arkasından çevrilen işler olduğunu söylüyor. Karısının kızlarını alabilmek için Müslüman olduğunu iddia ediyor.
Karısı yorum yapmayı reddediyor ama avukatları bir Müslüman olarak şeriat mahkemesine başvurmanın en tabii hakkı olduğunu söylüyorlar.
Bu yalnızca Tan Cheow Hong'un başına gelmiş bir olay da değil. Eski eşine öfkelenen kadın ve erkeklerin, ülkenin çifte hukuk sistemini kullandığı düşünülen onlarca dava var.
Bu öyküler Malezya'daki azınlıklar arasında güvensizliğe yol açıyor.
"Eğer şeriat yetkilileri ruhun duymadan çocuğunu elinden alabiliyor, dinini değiştirebiliyor ve velayet konularında karar verebiliyorsa, o zaman gayrımüslimlerin haklarının ne anlamı kalıyor?" diyor Tan.
Hukukçular İslamcılığın yükselişte olduğu ülkede İslam karşıtı diye damgalanmaktan korkan siyasilerin ve hakimlerin konuya el atmaya korktuğunu söylüyor.
Malezya'da ceza hukukunda şeriatı tartışmak için henüz çok erken olabilir; böyle birşey olmadan önce aşılması gereken çok engel var.
Ama Malezya'da yaşananlar yalnızca müminleri etkilemiyor.
Gayrımüslimler kendilerini korunmasız hissediyor.