Mahmur Kampı'ndan gelenler nasıl harekete geçti? 23 kişi nasıl seçildi? Neden tektip kıyafet giyildi? Hazırlıklar nasıl yapıldı? Kamp sorumlusu anlattı..
Abone olMahmur'dan 26 kişiyi yolcu eden Kamp Sorumlusu Polat; "Art niyetli bir şey yapmadık. İnanın insanlar sarhoş gibiydi. O gövde gösterisi değildi; bizim sevincimizdi. Türk insanı hoşgörülüdür; bizim heyecanımızı anlar" diyor. milliyet'ten Devrim Sevimay'ın röportajına göre Kamp Sorumlusu, o geceyi şöyle anlatıyor:;
ÖCALAN'I OKUR OKUMAZ HAZIRLANDIK
Mahmur’dan birilerinin de Barış Grubu’yla Türkiye’ye gideceği kararı size ne zaman ulaştı?
Biz Öcalan’la avukatlarının yaptığı haftalık görüşme notlarını internetten düzenli bir şekilde takip ediyoruz. 9 Ekim’deki görüşmenin notlarında, Öcalan’ın Mahmur’a da değindiğini okuduk. Okur okumaz hemen aynı gün çalışmalara başladık.
Ne yaptınız ilk iş?
Burada bir sahnemiz var, hemen halkı oraya topladık. İnsanlar bir anda yığıldı. Meclis yürütmesinden bir arkadaş çıkıp, “Bize böyle bir çağrı yapıldı” diye durumu anlattı. “Önerisi olanlar yazılı ya da sözlü meclis yürütmesine gelip fikrini beyan etsin” dedi.
403 KİŞİ 'GİDERİM' DEDİ AMA ÖCALAN'IN ŞARTI VARDI
Öneri dediğiniz “Ben gidebilirim” önerisi mi?
Evet, gitme önerisi olan, bu sürece katkı vermek isteyen herkes sıraya girdi. Kısa sürede 403 kişi, “Tamam, ben giderim” dedi. Fakat, Öcalan “hukuki durumu uygun olanlar gidebilir” dediği için bunların içinden öyle bir değerlendirme yapıldı ve toplam iki gün içinde biz 26 kişiyi belirlemiş olduk.
26 kişi seçildikten sonraki hava nasıldı?
Seçilenler piyango vurmuş gibiydi. Böyle tarihi bir görev kendisine verildiği için adeta sevinçten uçuyordu arkadaşlar. Hatta herkes kıskanıyordu onları.
SABAH 4'TE HERKES AYAKTAYDI KAMPTA
Son gün veda sahnesi nasıl yaşandı?
Sabah saat 4’te bütün bu kampın halkı caddeye indi. Hatta gece yarısı 3’te bile caddeye gelenler vardı. O akşam kimse yatmadı heyecanından. Gidenlerin heyecanı bir başka, onları gönderenlerin başkaydı. Sabah 8’e kadar sürdü vedalaşma. İnsanlar tekrar tekrar sarılıyordu birbirlerine. Kimi ağlıyordu, kimi gülüyordu, kimi sloganlar atıyordu, herkes büyük bir heyecan yaşıyordu.
ŞALŞEPİK BİZİM DEDELERDEN KALMA ELBİSEMİZDİR
Tek tip kıyafetin giyilmesini kim belirledi?
O kıyafeti PKK da kullandığı için sembol haline geldi, ama aslında şalşepik bizim dedelerimizden kalma, geleneksel elbisemizdir. En iyi elbisemiz de odur.
GÖVDE GÖSTERİSİ DEĞİLDİ HALKIN SEVİNCİYDİ
Peki, buradan büyük bir duygusallıkla yola çıkılmış, ama Türkiye’ye vardıklarında yaşananlar tam aksi sonuçlara sebep oldu. Sizce de o karşılama töreni tahrik edici olmadı mı?
Bir şey söyleyeyim mi; ben Türkiye’de yaşayan insanların bu halkı çok da iyi anladığını sanmıyorum. İstanbul’dakinin Şırnak’ta yaşayan bir insanı anladığını sanmıyorum. O hangi psikolojiyi yaşıyor, bilmiyor. Şimdi 30 yıldır insanları öldürülüyor bu halkın. Ailesinden en az bir yakını öldürülmeyen insan yok burada. İşkence görmeyen insan yok. Faili meçhule gitmeyen yok. O yüzden barışa susamış bu insanlar. Oraya yığılan insanlar da bu barış sevinciyle oraya yığıldı.
Bir gövde gösterisi değil miydi yani?
Hayır, kesinlikle öyle bir şey değildi. O büyük bir mutluluktu, o bir halkın sevinciydi.
Neyin sevinciydi?
Yani barış elçileri geldi, barış olacak sevinci. Barış yolu tekrardan açılıyor sevinci. İnanın sabahın ilk saatlerinden itibaren böyle adeta sevdalanmışçasına yollara düştük. Sabahtan akşama kadar aç susuz kaldık, ama sevincimizden onu bile anlamadık. Bizim böyle bir barışa nasıl susadığımızı Türkiye’nin çok iyi okuması lazım. Yoksa, asla “Biz geldik, gövde gösterisi yapıyoruz, işte sizi dize getirdik”, kesinlikle böyle şeyler yoktu o karşılamada.
Diyelim ki, Türkler Kürtlerin bu sevincini anlayamadı, doğru okuyamadı; peki siz Türklerin tepkisini anlayabiliyor musunuz?
Şoven duygularla, “Bunlar da kim oluyor”, “Bunları asalım keselim” diyenleri anlamamıza imkan yok, ama bu sürece hâlâ bir anlam biçememiş, oradaki duygusallığı anlamadığı için, “Acaba, bu bir gövde gösterisi mi?” diye eleştirel bakanlara saygı duyarım. Olabilir. Sonuçta öyle olmadığı görüldükçe bunlar da yavaş yavaş aşılır.
Peki tüm bu gerginlikler oluşacağına 99’daki grup gibi daha sessiz sedasız gelinmesi iyi olmaz mıydı?
Niye sessiz sedasız gelinsin ki, bu bir barış girişimi, bir barış elçiliği... Uzlaşma için oradalar. Türkiye niye korkuyor bundan? Korkulan şey nedir?
Sizce ne olabilir?
Bence o kitlenin, o yüz binlerce insanın, o kısa sürede toplanabilmesi bir kaygı yarattı. Toplanıp o boyutta kendi duygularını ifade edebilmesi bir korkuttu. Ama o da geçicidir bence, o anlık oluşan bir şey.
Unutulur mu yani sizce?
Unutulur tabii, çünkü orada o kitlenin yaptığı art niyetli bir şey yoktu.
Bir dahaki gelişler o kadar heyecanlı olmayabilir der misiniz?
Olabilir tabii, sonuçta ilk adımlar daha heyecanlıdır hep.
Kaldı ki Öcalan’ın dahi o gösterileri yapanlara “Süreci tıkadınız”, “Abarttınız” diye kızma olasılığı yok değil.
Olabilir. Bu halkın barış sürecine öncülük eden kişi olarak zedelenmesini istemez tabii.
TÜRK HALKI SAĞDUYULUDUR HEYECANIMIZI ANLAR
Bir kere en çok korkulan şey Türk-Kürt çatışma ihtimali. Siz sınırın bu tarafını görüyorsunuz, ama öbür tarafında hiç olmadığı kadar büyük bir gerginlik var, onu hiç hesaba katmıyorsunuz.
Ben sanmıyorum, Türkiye’de halklar birbirine girer bir duruma gelsin... Bence işler asla o safhaya varmaz. Türk halkı sağduyuludur. Türk halkının hepsi o seslerini duyuranlar değil. Yani ben inanıyorum ki yüzde 70’i Türkiye halkının bu süreçten barış sürecinden yanadır.
Ama tabii ben bunu söylerken, bir Kürt açılımı için zemin oluşturulması gerektiğini de görüyorum. Topluma her şeyden önce devlet tarafından şunun denmesi şart: Kürtler de insan. Onların da kültürleri var. Onların da dili, kimliği var. Onlar terörist değiller.
Mahmur’dan yeni bir grubun daha gitme hazırlığı var mı?
Şimdi biraz izlemek gerekiyor, devlet nasıl bir adım atacak. Sıra hükümet de şimdi.