BIST 8.619
DOLAR 34,32
EURO 37,51
ALTIN 3.024,95
HABER /  GÜNCEL

Mahkeme cemaati böyle çözdü!

İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği, "paralel yapı" operasyonunda cemaatin devlet içerisindeki örgütlenme biçimini deşifre etti.

Abone ol
Cemaatin emniyetteki yapılanmasına ilişkin yürütülen soruşturmada polisler hakkında tutuklama kararı çıktı. Mahkeme, kararında cemaatin Türkiye'deki yapılanmasına ilişkin ayrıntılı bilgi verdi. Buna göre "paralel yapı" devlet içerisinde, gizli biçimde örgütleniyor ve kod isim kullanıyorlar. İşte mahkemenin paralel yapı kararı;

Emniyette ''paralel yapı'' iddialarına ilişkin İstanbul merkezli 12 ilde gözaltına alındıktan sonra tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk edilen 21 polis hakkında verilen kararda, şüphelilerin örgütlü bir suç işledikleri belirtilerek, söz konusu örgütün yapısından bahsedildi.
 
İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği'nin kararında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ulusal ve uluslararası yararları bakımından gizli kalması gereken nitelikteki görüşmeleri kaydedilen ve bir kısım görüşmeleri sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü ile irtibatlandırılarak iletişim tespit tutanağı haline getirilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu, bakanlar, bürokratlar ve milletvekillerinin telefon görüşmelerinin dinlenerek kayda alındığı aktarıldı.
 
CUMHURBAŞKANLIĞI VE BAŞBAKANLIĞIN GÖRÜŞLERİ SORULDU
 
Soruşturma kapsamında elde edilen yeni deliller doğrultusunda, kayıt altına alınan görüşmelerle ilgili Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı'na ve Başbakanlığa görüş sorulduğu vurgulanan kararda, ''Cumhurbaşkanlığı'nın 26 Ocak 2015 ve Başbakanlığın 6 Şubat 2015 tarihli cevabi yazılarında, söz konusu görüşmelerin 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken' bilgiler kapsamında olduğunun tespit edildiği'' kaydedildi.
 
Şüpheli polislerin bu eylemlerin işlendiği tarihlerde İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde amir ve memur olarak görev yaptıkları ifade edilen kararda, benzer soruşturmalarda benzer suçların yine bir kısım emniyet müdürlüğü personelinin de şüpheli olarak bulunduğu dosyada örgüt lideri olarak Fethullah Gülen isimli şahsın gösterildiği, bu şahıs hakkında daha önce yakalama kararı çıkarıldığı anımsatıldı.
 
Kararda, şöyle denildi: 
 
''Bu örgütün görünen ve örtülü iki temel amacının bulunduğu, görünen amacın ahlaklı toplum yetiştirme olduğu gösterilse de asıl amacın Türkiye'de devletin bütün anayasal kurumlarını, güvenlik birimlerini, mülki ve adli yapısını ele geçirmek ve aynı zamanda uluslararası alanda etkili bir siyasi ve ekonomik güç odağı haline gelmek olduğu, bu amaçla doğrudan mevcut sistemi yıkmak yerine tüm devlet organlarında, yerel yönetimlerde ve sivil sektörde örgütlenerek devlet yönetimini kontrol altına alabilmek ve tüm kadrolara kendi mensuplarının getirilmesi hedeflenmiştir.

CEMAATİN YAPISI 
 
Örgütün bilinen yasa dışı örgütlerden çok daha sıkı bir hiyerarşik yapısının bulunduğunun birçok kişi veya kurum tarafından dile getirildiği, örgüt liderine doğrudan bağlı, 'Tayin heyeti', 'İstişare kurulu', 'Mollalar grubu' ve 'Meclis' olarak adlandırılan birimlerin yer aldığı, üst örgüt organlar olarak bu birimler tarafından sevk ve idare edildiği, mecliste alınan kararların örgüt mensuplarınca silsile yolu ile en alt birimlere kadar iletildiği, bu talimatların hiyerarşi içerisinde gizliliğe, istihbarata ve sır saklamaya özen gösterilerek koşulsuzca yerine getirildiği, örgütün ilk kurulduğundan beri 'devlet içerisinde örgütlenme' gayesi ile hareket ettiği tespit edilmiştir.''
 
KOD İSMİ KULLANILIYOR
 
Kararda, bu örgütlenme anlayışının bir hiyerarşik düzene göre hareket eden bir yapıya göre davranmasının söz konusu olduğu ifade edilerek, kamu kurumlarının hassas noktalarında görev alan örgüt mensubu kişilerin kod isim kullandıkları, itaat ve bağlılık vurgusu yapılan bir metin doğrultusunda kutsal değerler üzerine yemin ettirilerek örgütlerine koşulsuz sadakatlerinin sağlandığı vurgulandı.
 
Örgütün legal görünümlü birçok faaliyetinin de bulunduğu, bu faaliyetler çerçevesinde ekonomik gücünün yüksek olduğu belirtilen kararda, devletin hassas ve etkili kurumları içerisindeki kadroların sağladığı avantajlardan faydalandıkları, bu amaçla siyasal operasyonlara kalkıştıkları, devletten bağımsız bir dış politika oluşturmaya çalıştıkları kaydedildi.
 
ELDE ETTİKLERİ BİLGİLERİ "TEHDİT VE ŞANTAJ" AMAÇLI KULLANIYORLAR

Örgütün önemli hedefinin yasal ve yasa dışı dinleme, izleme, raporlar ile elde ettiği bilgileri, tehdit ve şantaj olarak kullanıp, Türkiye'de devletin bütün anayasal kurumlarını, güvenlik birimlerini, mülki ve adli yapısını ele geçirip, uluslararası düzeyde büyük ve etkili bir siyasi ve ekonomik güç haline gelmeye çalıştığı aktarılan kararda, şöyle devam edildi:
 
''Bu hali ile bir terör örgütü olarak vasıflandırılması gerektiği, söz konusu yapılanma incelendiğinde tanımlanan terör örgütüne uyduğu, Fethullah Gülen örgütü isimli yapılanmanın, Terörle Mücadele Kanunu'nun 1. ve 7. maddeleri ile Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin Balyoz davasındaki kararı dikkate alındığında, bu yapının cebir ve şiddet unsuru da içerdiği, buna göre bu yapının anayasada belirtilen cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, devletin ve cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla kurulmuş terör örgütü niteliğinde olduğu tespit edilmiştir.''
 
SİLAHLI BİR GÜÇ
 
Bu amaçla, örgüt lideri olan Fethullah Gülen hakkında da yakalama kararı çıkarıldığı anımsatılan kararda, şüphelilerin İstanbul Emniyet Müdürlüğü içerisinde görev ifa etmeleri nedeniyle zaten silahlı bir güç oldukları, dosya kapsamında eylemleri tek tek tespit edilen şüphelilerin eylemlerden sorumlu oldukları, birbirlerinin eylemlerinden haberdar oldukları, dayanışma içerisinde bulunduklarının anlaşıldığı vurgulandı.
 
Şüpheli polislerin tek tek yaptıkları eylemlerin sıralandığı kararda, şüphelilerin, tüm devlet yetkililerinin ve üst düzey bürokratların dinlendiği ve görüşmelerinin iletişim tespit tutanağı haline getirildiği söz konusu soruşturmalarda görev aldıkları, herhangi bir suç unsuru taşımadığı halde üst düzey bürokratların yaptıkları görüşmeleri terörle ilişkilendirmek amacıyla iletişim tespit tutanağı haline getirdikleri kaydedildi. 
 
Hakimlik kararında, şüpheliler Ali Fuat Altuntaş, İsa Ardıç, İsmail Yalınız, Mehmet Işık, Necati Arslan, Muhammet Yasin Akyar, Mustafa Uyanık, Mücahit Gökoğlu, Oğuzhan Ceylan, Erhan Körtek, Gafur Ataç, Mehmet Kuru, Ramazan Avşaroğlu, Selman Yuyucu, Serhat Taner Doğan, Sinan Karataş ve Ziya Yalabuk'un, haklarında kuvvetli suç şüphesi olduğu, kaçma ve delilleri yok etme ihtimali, tanık ve mağdurlar üzerinde baskı oluşturma şüphesi bulunduğu, adli kontrol tedbiri uygulamasının bu aşamada yetersiz kalacağı göz önüne alınarak, ''silahlı terör örgüte üye olmak'', ''casusluk'' ve ''Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs' suçlarından tutuklanması kararlaştırıldı. 
 
Hakimlik, diğer şüpheliler Kılıç Arslan, Beyzade Ünver, Halil Akdeniz ve İsmail Acer'in, haklarında yurt dışına çıkış yasağı konularak serbest bırakılmasına hükmetti