BIST 10.025
DOLAR 35,16
EURO 36,68
ALTIN 2.956,54
HABER /  MEDYA

Mahçupyan'dan olay 14 Aralık operasyonu ve Fuat Avni yorumu

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun danışmanı Etyen Mahçupyan, Zaman Grubu gazete ve televizyonlarına yapılan operasyon hakkında, Cemaate yönelik "Hayat bir Fuat Avni oyunu değil ve siz oyunu ne denli sürdürmeye çalışsanız da bir gün biter" dedi.

Abone ol

İNTERNETHABER.COM- Yaklaşık bir buçuk ay önce Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Başdanışmanı olarak atanan Akşam yazarı Etyen Mahçupyan, tarihe 14 Aralık operasyonu olarak geçen 'Gülen medyası'na gözaltı operasyonu' daha gerçekleşmeden; Fuat Avni adlı Twitter kullanıcısının 'operasyon yapılacak' iddialarında bulunduğu günlerde, yolsuzluk iddialarının ilelebet gizlenemeyeceğini söyledi ve Fuat Avni ile ilgili kritik açıklamalarda bulundu.

14 ARALIK OPERASYONU ÖNCESİ KRİTİK AÇIKLAMALAR

Mahçupyan, Hürriyet'ten Cansu Çamlıbel'e verdiği röportajda, 17 Aralık süreci sonrası ayrıldığı Zaman Grubu gazete ve televizyonlarıyla ilgili 'terör örgütü suçlaması"yla yapılan baskınlar ve 27 gazetecinin gözaltına alınması hakkında "Cemaat’in idrak etmesi gerek ki, hayat bir Fuat Avni oyunu değil ve siz oyunu ne denli sürdürmeye çalışsanız da bir gün biter" yorumunu yaptı. İşte Mahçupyan'ın o açıklaması:  Tarih çakışması aslında tam tersine sonuç verir. Söylediğiniz üzere bir rövanş alma şeklinde yorumlanabilir. Diğer taraftan Gülen cemaatinin birçok üyesi ile ilgili suçlamaların olması çok şaşırtıcı değil. Ortada hükumete darbe vurmayı hedeflemiş bir girişim var. Eğer bu girişimin içinde gazeteciler de varsa, sırf orada gazeteciler var diye mesele bir basın özgürlüğü meselesi olmaz. Gazeteciler darbe girişimine karışmış olur. Ancak eğer bu fırsat bilinip gazetecilerin sayısı genişletilmeye kalkılırsa bu da hukuksuzluk olur. Şu an itibariyle ortada böyle bir durum yok. Ama Cemaat sanki böyle bir durum varmış izlenimi yaratmak istiyor.

"HAYAT BİR FUAT AVNİ OYUNU DEĞİL..."

Gözaltıları önceleyen günlerde Fuat Avni Twitter hesabı ön alma girişiminde bulundu. Bu hesap zaten Cemaat’in kendi sesi. Ne var ki mızrağın çuvala sığma ihtimali yok. Hükumetin ‘doğru’ davranmasını istemek ne denli gerekliyse, Cemaat’in de ‘doğru davranmamış’ olduğunu teslim etmek o denli gerekli. Cemaat’in idrak etmesi gerek ki, hayat bir Fuat Avni oyunu değil ve siz oyunu ne denli sürdürmeye çalışsanız da bir gün biter.


MAHÇUPYAN O GAZETECİLER İÇİN KONUŞTU

Mahçupyan ayrıca, daha önce işlerini kaybeden Mustafa Karaalioğlu, Mehmet Ocaktan ve Yusuf Ziya Cömert gibi gazeteciler için ise "Çok abartılıyor, kaç kişi gerçekte işini kaybetti" dedi.sözleri de dikkat çekti.

etyen-mahcupyan.20141215094958.jpg 

İşte o röportajdan çarpıcı "14 Aralık operasyonu öncesi" açıklamalar:

"MEDYA KENDİNİ SİYASETÇİ YERİNE KOYDU"

Medya kendini siyasetçi yerine koydu, bazı insanlar öyle davrandılar. Tayyip Erdoğan da o kişilerin bu siyasi alana girmesini bir vesile sayarak, onları örnek gösterdi. Ama bu çıkışın ardından onlar işlerini Tayyip Erdoğan yüzünden kaybetti demek bana çok doğru gelmiyor. Bu çok abartılıyor, kaç kişi gerçekte işini kaybetti? Biz köşe yazarları ne kadar işimizi hak ediyoruz zaten? Biz neden böyle pozisyonlara sahibiz ki?

"HASAN CEMAL'İN AYRILMASININ ERDOĞAN'LA ALAKASI YOKTU Kİ..."

Ya da gazeteleri siyaset yaptığı için böyle oldu. Gazeteleri kendilerine medya fonksiyonlarının dışında fonksiyonlar addettikleri için, bir takım uyumsuzluklar sonrasında bazı insanlarla yollarını ayırdılar. Mesela Hasan Cemal ayrılmasına sebep olan o yazıda kendi patronuna söylenmemesi gereken cümleler kullandı ve o paragrafı da oradan çıkarmadı. Bunun Tayyip Erdoğan’la bir alakası yoktu ki.

"AK PARTİ ELEŞTİRİLEMEZ BİR PARTİ DEĞİL..."

AK Parti eleştirilemez bir parti değil, kendi yanlışlarının olabileceğini kabul eden de bir parti. Sadece eleştirilerin adil olmasını bekleyen bir parti. Şu 12 seneye baktığınız zaman parti kapatma, 27 Nisan, Ergenekon, Balyoz, Gezi, 17 Aralık. E şimdi bütün bunlar çok fazla. Burada temel bir olay var. Türkiye’nin belirli bir bölümü AK Parti’yi hazmetmekte zorlanıyor, bu hazmedememe halini siyasete tahvil ediyor. AK Parti de buna siyasi cevap veriyor. Bu cevap en net sesini de Tayyip Erdoğan’da buldu. Bazen çok sert olabilir, insanların kulağına dışlayıcı gelebilir. Ama ortada bir reel durum var. Aydınların önce durumu tespit edip sonra pozisyon alması lazım. Ama Türkiye’de aydınlar bunu yapmadılar, bu da AK Parti’nin ellerinden kaçmasına neden oldu.

"AK PARTİ'DEN DAHA DEMOKRATINI GÖREMİYORUM"

(...) Türkiye otoriter bir zeminden geliyor, bir günde otoriterlik bitip başka şey başlayamaz. Otoriterleşme son 100 yılın meselesi. Türkiye daha demokratlığı el yordamıyla ve yeni öğreniyor. Türkiye’nin demokratlık dediği şey eksik hakların verilmesi. Demokratlık bu değil, demokratlık bizim ötekine nasıl davrandığımızla ilgili bir şey.

Ataerkilliğin ve demokratlığın iç içe geçtiği bir parti. AK Parti kendi iç dönüşümünü yaşamakta olan ve bunu zorlayan bir parti. Ama hakiki bir insan bir malzemesinden bahsediyoruz. Bu insanlar da birdenbire değişmiyorlar. Ama AK Parti bugün yetersiz bir demokratlık çizgisindeyse bile, ben ondan daha demokratını da görmüyorum.

"GAZETECİLİK BÜYÜK DARBE YEDİ"

(Hükümet medyasını nasıl buluyorsunuz? Hiç mi eleştirilecek şey yok iktidarın politikalarında ya da icraatlarında?- sorusu üzerine) Tabii sırf gazetecilik olarak baktığımız zaman iyi bir sınavdan geçilmediği çok net. Medya kendini siyasetin parçası kılıp aslında kendisini fonksiyonsuzlaştırdı. Medyada karşılıklı olarak büyük bir sorun var, büyük bir kalitesizlik var.

(...) Sonuç olarak gazeteciliğin çok büyük darbe yediğini düşünüyorum. Ama bir siyasi normalleşme olmadan medyada normalleşme olmayacağını da görüyorum. Türkiye’de medya hep böyle oldu.

"YOLSUZLUK İLELEBET GİZLENECEK BİR DOSYA DEĞİL"

(Yolsuzluk) Bu sonuçta ilelebet gizlenecek bir dosya değil. Muhakkak bu belirli bir noktada kamuoyunun önüne çıkacak ve kamuoyunu ikna edici bir şeffaflıkta bir açıklamasının olması şart. Bundan hiçbir parti ve hükümet ilelebet kaçamaz. Sonunda da bunu yapmamanın maliyeti AK Parti’ye daha yüksek olmaya başlar. Öte yandan ben bunun Tayyip Erdoğan’a ulaşma ihtimali olduğunu hiç sanmıyorum. Ama bunun seçimlerde kullanılabilir bir malzeme olması bazı insanları düşündürüyor.

(...) Dolayısıyla da bu yükten bir an önce bir şekilde kurtulması lazım. Çünkü Tayyip Erdoğan gerçekten de bu coğrafyadan çıkmış olan değişik bir lider olma yolunda ilerliyor. Dünyanın yeniden şekillenmesinde Batı’dan-Doğu’dan partnerleri olan yeni bir hareketin şekillenmesine katkıda bulunma, taşıyıcısı olma, hatta belki liderlerinden biri olma fonksiyonu var önünde.