BIST 9.627
DOLAR 35,21
EURO 36,76
ALTIN 2.956,91
HABER /  GÜNCEL

Macaristan'da heykel savaşları

Aşırı sağın yükselişe geçtiği Macaristan'da heykeller, ideolojik hesaplaşmanın bir parçası haline geldi.

Abone ol

Geçenlerde Budapeşte'nin merkezindeki meydanlardan birinde ilginç saatler yaşanmıştı.

Macarların dünya çapında en tanınmış şairlerinden biri olan Attila József’in meydandaki heykeli etrafında bir araya gelen edebiyat dostları, 32 saat hiç ara vermeksizin şairin şiirlerini okumuşlardı.

Bunların arasında sadece Macarlar değil, başka ulusların temsilcileri de vardı,

Medyanın da büyük ilgi gösterdiği bu etkinlik bir tür protestoydu.

Çünkü Budapeşte belediyesi yetkilileri, iktidar partisinin de onayıyla, bir dönem komünist olan, ancak politikasıyla değil, şiiriyle dünyada tanınan ünlü şairin heykelini meydandan kaldırmayı planladıklarını açıklamışlardı.

Edebiyat sevenler ise, heykelin çevresinde, 32 yaşında ölen şairin anısına, 32 saat aralıksız süren bir şiir etkinliği düzenlemişlerdi.

Şairin şiirleri bu süre boyunca dünyanın her dilinden okunmuş, turistlerin, yerli yabancı şiir sevenlerin katıldığı etkinlik dünya medyasında da ses getirmişti.

Peki ama, bir ülkenin başkentinin büyükşehir belediyesi, ülkede doğum günü “Ulusal Şiir Günü” olarak kutlanan dünyaca ünlü bir şairin heykelini neden kaldırmak ister?

Bu soruya verilecek yanıt, bizi Macar toplumunu kasıp kavuran “heykel savaşları”na götürüyor.

Macaristan'da tarihsel hesaplaşma

Dünle bugünün kavgası, toplumu neredeyse tam ortasından ikiye bölmüş durumda.

1990’da yaşanan rejim değişikliğinin ardından, sosyalizmden, serbest piyasa ekonomisine geçildiğinde, ülkede eski dönemin sembolü olan, ve de meydanları, sokakları, binaları, süsleyen tüm heykeller kaldırılmıştı.

Kızıl yıldızlar sökülmüş, Marks, Engels, Lenin heykelleri, bulundukları kaidelerden koparılıp, Budapeşte yakınlarında oluşturulan bir “heykel parkına” götürülmüşlerdi.

Ama geçmişle hesaplaşma burada kalmadı.

Geçmişe öykünme, sosyalizm dönemi öncesi değerleri cilalama, milliyetçiliğin güçlenmesine paralel olarak yeni boyutlar aldı.

Ve 8 yıllık bir aradan sonra iktidara gelen merkez sağ hükümetle başka bir rotaya oturdu: sokak adları da değiştirilmeye başlandı.

Artık sadece sosyalistler değil, daha önceki dönemin, yani monarşiden Cumhuriyete geçişin sembolü kişiler ve de onların heykelleri de hedef haline geldi.

Bunlar arasında en çok ses getireni de Mihály Károlyi’nin heykelinin kaidesinden sökülmesi oldu.

Kızıl Kont'un heykeli neden indirildi?

Károlyi Macar Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanıydı.

Kuşaklar boyunca devlet adamı yetiştiren muhafazakâr ve aristokratik bir Macar ailesinden gelen Mihály Károlyi, radikal çizgide rejim muhalifi bir siyaset yapmıştı.

I. dünya savaşının sona ermesinin ardından da Monarşiden Cumhuriyete geçişte ülkenin ilk cumhurbaşkanı olmuştu.

Sağ ve milliyetçi kesim tarafından “Kızıl Kont” lakabıyla bilinen Károlyi, daha sonra komünistlerle yakınlaşmış olsa da, Macar demokrasisinin kurulmasında üstlendiği misyon nedeniyle Macar tarihinde çok önemli bir siyasetçiydi.

Parlamentonun hemen yanından, bir sabah kaidesinden sökülüp, bilinmeyen bir yere taşınan heykel, bir döneme karşı başlatılan bir savaşın habercisiydi.

Tabi tüm savaşlar gibi, geçmişle yapılan hesaplaşmanın da, heykeller anlamında “mağlupları” varsa “galipleri” de olmalıydı.

Macaristan'da toplum mühendisliği

Galiplerin huzura teşrif etmeleri de fazla zaman almadı...

Birinci ve İkinci Dünya savaşı arasındaki dönemde, kimine göre “otoriter”, kimine göre ise “diktatör” özelliklere sahip bir rejim yaratan milliyetçi lider Amiral Miklós Horty’nin heykelinin dikilmesi çalışmalarına da başlandı.

Muhalefet, 1944’e kadar Hitler’in müttefiki olarak iktidarda kalan ve Macaristan’dan Nazi ölüm kamplarına yüz binlerce Macar Yahudisinin gönderilmesinde sorumluluğu bulunan Horty’nin heykelinin dikilmesine asla izin vermeyeceklerini söylese de heykel küçük bir kasabada törenle açıldı.

Ama heykel sadece bir gün yerinde kalabildi.

Horty heykellerine karşı kurulan bir sivil girişimin öncülüğünde heykel boya atılarak tahrip edildi.

Radikal sağın yanıtı da gecikmedi: iki gün sonra da Budapeşte’de bulunan Raoul Wallenberg heykeline Yahudi karşıtı sloganlar yazıldı, heykelin üzerine domuz ayakları asıldı.

Heykel İkinci Dünya Savaşı'nda Budapeşte’de binlerce Musevi’ye sahte pasaport sağlayarak ölümden kurtaran İsveçli diplomat Wallenberg’in anısına on yıllarca önce dikilmişti.

Geçmişiyle bir türlü barışamayan Macaristan’da, elbette heykeller sadece bir gerekçe!

İktidara gelen yeni siyasetler toplum mühendisliğiyle yaratacakları yeni modelin, sadece kendi gerçeklerini yansıtmasına, kendi kahramanlarını övmesine, kendi doğrularını vurgulamasına büyük özen gösteriyorlar.

Kamplara bölünen toplumda, taraflar, geçmişin intikamını almaya çalışırken, her intikamın yeni hamleler ve toplumsal bölünmeler yaratacağı gerçeğini de ne yazık ki unutmuşa benziyorlar.