BIST 9.112
DOLAR 34,25
EURO 37,59
ALTIN 2.921,31
HABER /  DÜNYA

Lut Gölü ölüyor

Dünyanın en tuzlu suyunun ve en alçak noktasının birarada olduğu Lut Gölü (Ölü Deniz) susuz kalıyor.

Abone ol

Dünyanın en tuzlu suyunun ve en alçak noktasının birarada olduğu Lut Gölü'ndeki (Ölü Deniz) su seviyesi, taze su akıntısının olmaması nedeniyle günden güne azalıyor.

Tuzlu suyundan dolayı içerisinde herhangi bir canlı yaşamaması nedeniyle 'Ölü Deniz' olarak adlandırılan Lut Gölü, suyunda bulundurduğu dünya üzerinde nadir görülen mineraller, havasındaki yüksek oksijen oranı ve sudaki buharlaşmanın oluşturduğu sis tabakasının filtre görevi görerek güneşin zararlı ışınlarını emip yararlı hale dönüştürmesiyle dünya üzerinde bulunan ender doğa harikalarından biri. İsrail, Ürdün ve Filistin'in Batı Şeria bölgesi tarafından çevrelenen göl, Ürdün Nehri'nden akan taze sularla besleniyor. Ayrıca sahip olduğu özelliklerden dolayı insanlara şifa dağıtıyor.
Ürdün Ölü Deniz bölgesinde bulunan ve bölgenin kendine has özelliklerinin tedavi amaçlı kullanıldığı yer olan Dead Sea Sağlık Merkezi Başhekimi Dermatolog Dr. Zuhair Z. Bisharat, Ölü Deniz'in genel özelliklerini, "Ölü Deniz, deniz seviyesinden 410 metre aşağıda bulunmaktadır. Bu, dünya üzerinde eşi benzeri olmayan bir durumdur. Ölü Deniz'in suyunda bulunan yüksek tuz oranı sebebiyle, buharlaşma çok fazladır ve bu buharlaşma ince bir sis tabakası oluşturur. Bu tabaka güneş ışınlarının zararlarını en aza indirerek, yararlı bir hale dönüştürür. Bu etki deri hastalıklarının tedavisine yardımcı olur. Bu durumun ise, dünyada bir eşi daha yoktur"şeklinde aktardı.

"PEK ÇOK İNSAN ÖLÜ DENİZ'DEN ŞİFA BULDU"
Ölü Deniz'in pek çok hastaya şifa verdiğini anlatan Dr. Bisharat, "Ölü Deniz suyunda tuzluluk oranı yaklaşık olarak yüzde 29'dur. Bu oran içerisinde tuz ve mineraller vardır. Bu da dünya üzerinde tektir. Bir litre suda yaklaşık olarak 49.5 oranında magnezyum var. Bu elementler dünya üzerinde nadirdir. Bu demektir ki suyun kaldırma kuvveti çok yüksektir. Bu da vücudun suyun üstünde durmasına sebep olur. Ayrıca hava oksijenle doyurulmuştur. Havadaki oksijen oranı dünyanın herhangi bir yerinden daha yüksektir. Çünkü, eğer bir dağdaysanız oksijen oranı düşüktür. Ölü Deniz bölgesi deniz seviyesinden çok alçakta olması nedeniyle havasında yaklaşık yüzde 10 daha fazla oksijen bulundurur. Ölü Deniz çamurunu, deri hastalıklarında ve kozmetik ürünlerinde kullanıyoruz. Ölü Deniz çamuru içinde bulundurduğu mineraller ve tuzlar sayesinde vücut derisini pürüzsüz yapar. Ölü Deniz'in özelliklerini özetlersek, burada eşsiz bir güneş, su ve hava var" dedi.

Ölü Deniz Sağlık Merkezi'nin dünyanın çeşitli ülkelerinden hastaları ağırladığını belirten Dr. Bisharat, geride bıraktığımız 2 senede Ölü Deniz'in akademik boyutta araştırıldığını ve bu araştırma için seçilen 400 denek üzerinde uygulanan tedavi sonucunda, hastaların yüzde 30'unun tamamen iyileştiği belirtti. Bisharat ayrıca, bu hastaların yüzde 57'sinde çok iyi sonuçlar elde edildiğini, yüzde 10'unda ise hoşnut edici sonuçlar gözlediklerini kaydetti. Ölü Deniz'in çamuruyla sağlık bulan Avusturyalı Fizyoterapist Dr. Doris Richer, "Vücudumun yüzde 50-60'ını kaplayan lekeler vardı. Ölü Deniz'de bulunan eşsiz su, hava ve güneş sayesinde lekelerden tamamıyla kurtulup evime döndüm. Bu, Ölü Deniz'e 7. gelişim ve her seferinde 4 hafta kalıyorum" şeklinde konuştu.

Ölü Deniz'in yeryüzündeki sular için büyük tehdit oluşturan kirlilik probleminin aksine, buharlaşmanın Ölü Deniz'i son yıllarda çok ciddi ölçüde tehdit ettiğinin altını çizen ve bu soruna biran evvel çözüm bulunması gerektiğini değinen Dr. Bisharat son olarak, "Şu an ölü denizde herhangi kirlilik yok. Çünkü çöl havası geliyor ve ölü deniz etrafında herhangi bir fabrika ve çok sayıda otel yok. Bu durumun gelecekte de süreceğini umuyorum, ama ne olacağını bilemeyiz. Biz bu problem karşısında bilinçli olmalıyız" ifadelerini kullandı. Dr. Bisharat, "Ölü Deniz kuzey ve güney olmak üzere 2 ayrı bölümden oluşuyor. Biz kuzey tarafındayız. Kuzey bölümü çok derin. Burada en derin nokta 400 metre. Güney bölümü çok sığ yaklaşık 2-3 metre civarında ve tuzluluk oranı yaklaşık yüzde 37, kuzeyde ise yüzde 29. Bu ikisi birbirinden ayrı bölümler. Umuyoruz ki Ölü Deniz'de kirlilik olmayacak. Eğer olursa bu bir felaket olur. Çünkü artık Ölü Deniz'in suyu yok. Ölü Deniz'i besleyen tek su kaynağı Ürdün Nehri. Ürdün Nehri'nin suları artık eskiye göre nehir sularının sistematik olarak tarımsal alanlar ve hidroelektrik projelere aktarılması yüzünden çok daha az, ayrıca buharlaşma oranı yüksek. Her sene Ölü Deniz'den yaklaşık 1 metre su buharlaşıyor. Bu demektir ki, her sene Ölü Denizin seviyesi 1 metre azalıyor. Bu bir doğal yıkımdır. Bunu önlemek için tasarım aşamasından olan Redsea projesi bir çözümdür. Eğer bu gerçekleşmezse, doğal bir yıkım kaçınılmazdır" şeklinde konuştu.

Geçen sene, Ürdün, İsrail ve Filistin, Kızıl Deniz'den Ölü Deniz'e su getirilmesine yönelik Redsea projesi üzerinde anlaşmıştı.