Unakıtan'ın Halka ve Olaylara Tercüman Gazetesi ile yaptığı söyleşide, en çok özelleştirme gündeme geldi.
Abone olHalka ve Olaylara Tercüman Gazetesi'nden Aysel Alpman'la röportaj yapan Maliye Bakanı Unakıtan, vergi açıklaması yaptı. MALİYE Bakanı Unakıtan, fakir fukaranın haline üzüldüğünü söylüyor ve ekliyor: Yeni vergi yok, vergiler artmayacak anlamına gelmez. ÖTV için “Lüks araba alanlar milletimiz için de fedakarlıkta bulunsun, devlete biraz daha fazla para versinler” diyor. AKP Hükümeti’nin en renkli simalarından biri Maliye Bakanı Kemal Unakıtan. Kimilerinin ‘cepheden’ karşı çıktığı kimilerininse her yönüyle benimsediği Unakıtan, Başbakan Erdoğan’ın ise ‘Kemal Abi’si. “Yeni vergi yok, diyorum ama bu vergilerin artmayacağı” anlamına gelmez derken yürekleri hoplatan Unakıtan, özelleştirmedeki kararlılığını sürdürüyor. Ancak, ‘kötü bir pazarlamacı mısınız yoksa malınız mı kötü’ sorumuza “Malımız iyi ama, biz kötüysek de daha iyisi bulunur” demekten de çekinmiyor. 160 katrilyonluk bir paranın başında olmasına rağmen, en çok fakir fukaraya para yok demekten rahatsız olan Unakıtan, “Ancak mali disipline riayet etmezsek olacakları düşünmek bile istemiyoruz” diyor. 2004 yılının yatırım yılı olacağı tahminiyle, hoplattığı yürekleri bir nebze olsun rahatlatıyor. Yaklaşık 1 aydır köşe kapmaca randevu almaya çalıştığımız Bakan Unakıtan ile Meclis Adelet Komisyonu’nun toplantı salonunda söyleşmeyi başardık. Yine biz şanslı sayılırdık, çünkü daha sırada bekleyen çok kişi vardı. Hükümet olarak 2004 yılı enflasyon hedefiniz yüzde 12 ama vergi gelirlerindeki artış enflas-yonun çok üzerinde? Bu durumu vatandaşa nasıl açıklayacaksınız? Unakıtan: Enflasyon hedefi yüzde 12 ama bu yılsonu beklentisi. Oysa yıl ortalaması yüzde 20. Bu nedenle bütçedeki artış kalemlerini yüzde 12 ile mukayese etmemek lâzım. Vergilerdeki artış, yeniden değerleme oranında belirleniyor. Ama bu artışlar enflasyondaki düşüşle birlikte her yıl azalıyor. Enflasyonda tek haneli rakamları yakaladığımızda artık böyle artışlardan sözedilmeyecek. Vatandaş bizi anlıyor Ek motorlu taşıtlar vergisinin iptalinin ardından ‘yeni vergi yok’ diye kamuoyuna açıklama yaptınız. Ama ertesi gün Türkiye bazı ürünlerdeki özel tüketim vergilerinin (ÖTV) artırıldığını görerek, âdeta şok oldu. Şimdi de 2004’te yeni vergi yok, diyorsunuz. Bu durumda size nasıl inanacağız? Unakıtan: Bizim Maliye lisanında yeni vergiden bahsederken, yeni bir vergi kanunu ile yeni ihdas edilen ya da bazı şeylerin üzerine yeni konulan vergi anlaşılır. Yoksa mevcut vergilerin nispetlerinin artırılması veya azaltılması ‘yeni vergi koymak’ ya da ‘yeni vergi kaldırmak’ anlamına gelmez. Onun için yeni vergi yok, derken yeni ihdas edilecek vergi yok, demek istiyorum. Maliye dilinde bu böyledir. Öte yandan ÖTV’deki artışta lüks arabaların ithalatını veya lüks harcamaları önleme ihtiyacı vardır, başka düşünceler vardır. Bu vergiyi artırdık ama bunu yaparken ekonomiye de bir zararımız olmadı. Araba satışlarına bakın, 2003’te 100 bin ithal, 50 bin yerli araba satılmış. Şimdi vatandaş bizim bu vergiyi niye artırdığımızı daha iyi anlıyor. Bu kadar lüks araba alanlar milletimiz için de biraz fedakârlıkta bulunsunlar, devlete biraz daha fazla para versinler. Kapasite ve yatırım 2000 yılında hızlı faiz düşüşü beraberinde hızlı tüketimi getirdi, bu da enflasyon hedefini zora soktu. 59. Hükümet olarak faiz düşüşüne paralel tüketim artışından rahatsız oluyor musunuz? Unakıtan: Burada enflasyon çok önemli. Talep enflasyonu çok önemlidir. Ama Türkiye’de son zamanlarda üretimlerde de büyük artışlar oluyor. Üretim artışı olduğu ve bunun karşısında da talep olduğu sürece, enflasyon doğurmaz. Ama üretim olmadan aynı mal ve hizmete talep artarsa orada enflaslyon olur. Şimdi bizim ekonomide dikkat ettiğimiz husus talebe bağlı olarak üretimi de eş zamanlı artırmak. Bu artış mevcut fabrikalarda yüzde 100 kapasiteye ulaşıncaya kadar olacak. Bu noktaya geldikten sonra ise yatırım başlayacak. İşte ben 2004 yılının yatırım yılı olmasını bekliyorum. Zaten hükümet olarak teşvikleri-miz, politikalarımız da bu yönde. 1500 doların altındaki illere yatırm teşviki verilmesiyle ilgili kanun tasarısı çok yakında Meclis’e gelir. Biz hem izlediğimiz ekonomi politikasıyla yatırım için gerekli ekonomik ortamı sağlamış olu-yoruz, hem de ayrıca yatırımları teşvik ediyoruz. Şimdilik açıklanan teşvikler dışında yeni teşvik düşüncemiz yok ama biz her zaman reel sektörün, ihracatçının yanındayız. Bu nedenle yatırımlar 2004’te başlar ve ondan sonra da artarak devam eder. Değirmenci dedenin torunu Vatandaş önceleri soyadınızı söylemekte zorlandı, nereden geliyor Unakıtan soyadı? Unakıtan: Unakıtan’ın anlamı değirmenci. Bu benim dedelerimin de mesleğiymiş hatta bir süre babam da uğraşmış. Soyadı kanunu verilirken ne iş yapıyorsunuz diye sorulmuş, değirmenci yanıtı üzerine ‘unakıtan’ı vermişler. Hiç âşık oldunuz mu? Unakıtan: Evet eşime âşık oldum. Eşim benim çocukluk aşkım. Öyle güzel bir kızı görünce âşık oldum. İlkokulu, ortaokulu birlikte okuduk. En büyük hayalim de onunla evlenmekti. O avukat oldu. İlk evlendiğimizde de kısa bir süre avukatlık yaptı ama, benim de isteğimle bıraktı. Kadın çalışmaz diye değil ama evde daha rahat edeceğini düşündüğüm için istemedim çalışmasını. Çalışan kişilerin çocuklarına ilgisi az oluyor. Oysa eşim çocuklarımla her yönüyle ilgilendi, bu nedenle bizimkiler şanslı büyüdüler ve başarılı da oldular. Ama şimdi çocuklar yok, siz yoksunuz eşiniz ise yalnız. Haksızlık değil mi? Bu kadar meşgaleye rağmen görüşemesek de O devamlı benimle beraber, ben de onunla berabe-rim. O her zaman benim gönlümde, ben de onun gönlündeyim. Peki ya çocuklar ve torunlar? Unakıtan: En büyük kızım ve eşi doktor. Onların 1 yaşında çocukları var. Ortanca çocuğum, oğlum Amerika’da okudu, evli, 2 yaşında bir oğlu var. Şu anda kendi işinin başında. En küçük kızım ise Amerika’da eşiyle birlikte işletme eğitimi görüyor. Çocuklarım işlerini ve eşlerini seçerken kendileri karar verdiler. Ben hiçbir zaman karışmadım. Vergi koyucu ve vergi toplayıcı biri olmanıza rağmen insanlar sizi seviyorlar ve sizi görünce gülüyorlar. Bunu nasıl başarıyorsunuz? Unakıtan: Toplumla aramızda iyi bir iletişim var. Bunlar her zaman konuşarak olmuyor ama ben halktan bir insanım. Onların diliyle konuşuyorum. Toplumla barışık biriyim. Herhalde bu nedenle beni seviyorlar ve kendilerine yakın buluyorlar. Sizi Özal’a benzettiler. Özal’a benzemek nasıl bir duygu? Unakıtan: Rahmetliyi tanırım, çok toplantıda beraber olduk. Kendisi bu ülkeye çok büyük katkıları olmuş, bu milletin ufkunu açmış Türkiye’yi dışarıya açmış ender devlet adamlarından biridir ama o Özal’dır, ben Kemal Unakıtan. Ama Turgut Bey’i se-verim ve takdir ederim. Peşkeş çekme niyetimiz yok “Babalar gibi özelleştirme yapacağım, her şeyi satacağım”, dediniz ama olmadı. Malınız mı kötü yoksa siz kötü bir pazarlamacı mısınız? Unakıtan: Özelleştirme için elimizden gelen her türlü çalışmayı yaptık ve yapıyoruz. Burada aslolan özelleştirme niyetinin olması ve buna da büyük bir iradeyle devam edilmesidir. Satacağınız yerler toplumun malıdır ve belli değerleri vardır. Değerini vermezlerse, biz de vermeyiz ama özelleştirme niyetimiz devam eder. Yeni bir metot ile satmaya çalışırız ya da yeniden ihaleye çıkarız. Örneğin Taşköprü Sigara Kâğıdı Fabrikası ile bir liman ihalesinde düşük teklif geldi, ihaleyi tekrarladık ve ikisini de 2 kat fiyatla sattık. Bu nedenle TEKEL ihalesinin iptali de normaldir, illa birincide satılacak diye bir şey yoktur. Fiyatı bulsaydık güzel güzel satardık. Fiyatı bulmadan niye satayım? Birilerine peşkeş çekme niyetimiz yok. Kimse bizden bunu beklemesin. Malımız kötü değil, kötü bir pazarlamacı mıyız? Bu zaman içinde görülür. Ama bizde çok pazarlamacı bulunur, biz kötüysek daha iyisi bulunur, biz de ona yardımcı oluruz. Meydanlarda 57. Hükümeti çok eleştirdiniz ama, onların başlattığı ekonomik programa da aynen devam ediyorsunuz? Muhalefette olmak ile iktidarda olmak arasında nasıl bir fark var? Unakıtan: 57. Hükümet ile aynı programı uyguluyorsak, halk aynı halk ise niye neticeler farklı oluyor? Bana göre program aynı değil. Bizim yapmak istediğimiz ile yaptığımız aynı. Onlar bütçe disiplini dediler ama yapamadılar, faiz dışı fazla dediler, tutturamadılar. Ama biz bunları söyledik ve yaptık. İşte aramızdaki fark bu. Söylemlerde benzerlikler olabilir ama uygulamalar kesinlikle farklı. Biz her zaman reel sektörün yanındayız, üretimin artırılması suretiyle ekonomiyi büyütmek isteriz, diyoruz; ama onların hiçbir zaman böyle bir söylemleri olmadı. Üniversiteye karşı değiliz 160 katrilyon liralık bir bütçeyi yönetiyorsunuz ama, ‘hep para yok’ diyorsunuz. en çok kime para yok derken, üzülüyorsunuz? Unakıtan: Hükümetin en fazla üzerinde durduğu grup fakir fukara, garip grubu. En çok dar gelirlilerin, işsizlerin durumu bizi üzüyor. Bu nedenle birinci problemimiz işsizliğe çare bulmak, bunun için de yatırımların artırılmasını teşvik ediyoruz. Dar gelirliye birtakım destekler sağlıyorsak da daha fazla yapmak istiyoruz ve yapamamanın üzüntüsünü yaşıyoruz. İstanbul Üniversitesi’ne ait Balta Limanı Sahil Sarayı’nı satacağınızı söylediniz. Ardından Polis Evi’ni satacağınız söylentisi çıktı. Niye buraları satmak istiyorsunuz? Unakıtan: Ben nereye gidersem satılacak ya da gitmediğim yerler de satılmayacak, diye bir şey yok. Polis Evi’ne gittim, bir meyve suyu içtim. Bu lâf çıktı. İçişleri Bakanı aradı, “Sen oraya gitmişsin polislerin morali bozuldu” diye. Hayır orayı satmayacağız ama, Hazine olarak elimizdeki taşınmazların satışı konusunda bir değerlendirme yapıyoruz. İlk olarak kamp yerlerinden başladık ve ihaleye çıktık. İstanbul’da da böyle yerlerimiz var. İstanbul’a gelen turist sayısı 2.5 milyon. Paris’e 40-50, New York’a 120 milyon turist gidiyor. Dolayısıyla İstanbul’umuza çok daha fazla turist gelmesi lâzım. Bunun için de deniz kenarındaki yerlerimizi turizme kazandırmak istiyoruz. Yoksa üniversiteye karşı olduğumuz filan yok. Sermaye kuş gibi Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, hükümet olarak amaçlarının, kendilerini yatırımcıların yerine koyarak, meseleleri onların gözüyle görmek olduğunu söyledi. Bakan Unakıtan, Financial Times gazetesinin eki olan Foreign Direct Investment’e (FDI) verdiği mülakatta, Türkiye’nin doğrudan yatırım konusundaki çalışmalarını anlattı. Unakıtan, hükümetin, Türkiye’deki iş iklimini geliştirmeyi ve yatırımcılara güven aşılamaya çalıştığını belirterek, Türkiye’ye neden yeteri kadar doğrudan yabancı sermaye gelmeyişinin gerçek nedenlerini araştırdıklarını, bunun arkasındakini anlamaya gereksinim duyduklarını ifade etti. Türkiye’nin, uzun vadeli sermaye çekebilmek için siyasi ve ekonomik istikrar kurması gerektiğinin altını çizen Unakıtan, yatırımcıların önlerini gerebilmesi için açık bir güven sergilenmesi gerektiğini bildirdi. Sermaye çekme konusunda kuş örneğini de veren Bakan Unakıtan, sermayenin bir kuş gibi olduğunu belirterek, şöyle devam etti: ‘’İstanbul’da Eminönü Limanı’na yakın caminin önünde kuşlar var veinsanlar bu kuşları besler. Kuşlar da, her zaman besleneceklerini güvendikleri için asla buradan ayrılmazlar. Türkiye’deki sermaye de, aynı güven hissi içinde olmalı.’’