9 dinin temsilcisinden oluşan bir grup, Olimpiyatlarda sporcu ve seyircilerin dini ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü.
Abone olOlimpiyatlardan sorumlu kişi panik halinde...
Bir yandan Londra'nın "çokkültürlü" olmasının verdiği gururu müjdeleyen bir basın açıklaması hazırlıyor, diğer yandan da Cezayirlilerin kasıtsız bir dini gaf nedeniyle Olimpiyatları boykot tehdidini hayata geçirmeyeceklerini ümit ediyor.
Neyse ki bu, Olimpiyatlara hazırlıklardan ziyade Londra'daki hazırlıkları hicivle ele alan İkibin Oniki adlı diziden bir sahne.
Ancak Olimpiyatlar ele alınması gereken bir dizi sorunu gündeme getiriyor.
Güvenlik kaygılarına rağmen Sihlerin bir dini zorunluluk olarak türbanlı dolaşması, Hıristiyanların pazar günleri koşmayı reddetmesi, ya da Müslümanların Ramazan'da müsabaka olan günlerde de oruç tutmak istemeleri gibi.
Olimpiyatlarda dokuz farklı dinden atleti nasıl barındırırsınız?
Londra Organizasyon Komitesi adına bu soruyu yanıtlamakla görevli kişi, Komite'nin dini hizmetlerinin başkanı olarak atanan Anglikan rahibi Canon Duncan Green.
Green'in ilk işi İngiltere'nin en büyük dinlerinin temsilcilerinden oluşan bir inanç referans grubu kurmak oldu.
Hıristiyan, Müslüman, Budist, Yahudi, Sih, Hindu, Zerdüşt, Cain ve Bahai'lerden oluşan bir grup.
Bu grup, dini gerekleri yerine getirmek isteyen atlet, seyirci ve resmi görevlilerin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla dini konularda tavsiyelerde bulunmak üzere oluşturuldu.
Din ve Olimpiyat oyunlarının ortak bir geçmişi var.
Antik dönemdeki müsabakalar Yunan tanrı va tanrıçalarının babası olan Zeus'un şerefine yapılan dini festivallerin bir parçası durumundaydı ve atletler yiğitliklerini tanrılara adıyorlardı.
1935'te Baron Pierre de Coubertin modern Olimpiyatları kurduğunda şunları söylüyordu:
"Tıpkı antik Yunanistan'daki Olimpiyatlar gibi modern olimpiyatların da en önemli özelliği dini bir temele dayanmasıdır."
Modern müsabakaların ritüelleri, sembolleri, ayinleri ve dinsel törenleri bu bağlantının kanıtı durumundadır.
Din daha merkezi bir rol de oynayabilir.
1924'te Paris'te İngiliz kısa mesafe koşucusu Eric Liddell Hıristiyanlığı uygulayan bir atlet olarak sıcakta 100 metre yarışında yer almayı reddetmişti.
Çünkü bu müsabaka Pazar günü yapılıyordu.
Bu konu Ateş Arabaları filminde ele alınmış ve ünlenmişti.
Ortak ibadet merkezi
Modern müsabakalarda bu kadar farklı inancın ihtiyaçlarını karşılamak büyük bir operasyon.
Her müsabaka alanında bir ibadet odası olacak.
Olimpiyat Köyü'nde ortak bir odası ile beş büyük din için düzenlenmiş ve o dinlerin temsilcileri tarafından idare edilen özel bölümlere sahip büyük bir çok-dinli merkez bulunacak.
Din adamlarının merkezi Olimpiyat Köyü olacak; bunun yanında Weymouth'ta yelken yarışının yapılacağı alanda ve kürek yarışlarının yapılacağı Egham'daki Royal Holloway College'de de bulunacaklar.
Müsabakalara katılacak kişilere hizmet vermek amacıyla 350 din adamı 193 ibadet merkezine atanmak için başvuruda bulundu.
Rahip Green "bu sağlıklı bir durum; çünkü masa başında oturup farklı inançları tartışmadık; Olimpiyatlara nasıl hizmet edeceğimizi konuştuk" diyor.
'Spor farklılıkları gideriyor'
Gündelik sorunlar sözkonusu olduğunda, inanç hizmetleri ekibi müsabakalar sırasında oruç tutan Müslümanlar için iftar olanakları sunacak.
Atletler köyünde de yarışmacılar sahur yemeklerini yiyebilsinler diye 24 saat boyunca yemek hizmetleri devam edecek.
Rahip Green farklı inançlara sahip yarışmacılar arasında gerginlik çıkabileceği iddialarını elinin tersiyle iterek her tür ihtiyaca cevap verileceğini söylüyor.
Rahip Green "değişik inançları temsil eden Müslüman din adamlarımız, evanjelistlerden tutun da katı Katoliklere kadar Hıristiyan din adamlarımız, reformcusundan muhafazakarına kadar Yahudi din adamlarımız var" diyor ve ekliyor:
"Spor farklılıkları gideriyor; çünkü insanları ortak bir zeminde birleştiriyor."
"Olimpiyatlara katıldığınızda onun değerlerini kabul edersiniz; saygı da bunun bir parçasıdır ve birlikte çalıştığınız insana değer vermek demektir. Böyle bir ortamda çalışmak insana tazelik katıyor" diyor Rahip.
Fakat Rahip Green Olimpiyatların din propagandası fırsatı anlamına gelmediği konusunda da net.
"İbadet merkezi müsabakalara hizmet etmek ve ihtiyaçlara cevap vermek için var, dini propaganda için değil" diyor.
Yani 2012 Olimpiyatları İkibin Oniki dizisinde sözkonusu edilen "çokkültürlülük" olgusunu taklit etmeyi umuyordur belki...