BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Liseler dört yıl oluyor

Liselerde eğitim-öğretim süresinin 4 yıl olmasıyla ilgili kararın kuruldan çıkarak Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in onayına sunuldu. Liselerde müfredat değişiyor.

Abone ol

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ziya Selçuk, liselerde eğitim-öğretim süresinin 4 yıl olmasıyla ilgili kararın kuruldan çıkarak Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in onayına sunulduğunu bildirdi. Selçuk, Çelik'in de onaylaması halinde, gelecek eğitim-öğretim yılından itibaren liselerde eğitim-öğretim süresinin 4 yıl olacağını, uygulamanın gelecek yıl liseye yeni kayıt yaptıracak öğrencileri kapsayacağını belirtti. Ziya Selçuk, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi ile Konrad Adenauer Vakfı tarafından düzenlenen ''Türkiye ve Almanya'da Eğitim Reformu'' konulu sempozyuma katıldı. Sempozyumda ''Türk Eğitim ve Öğretim Sistemi Reformu-Pilot Bölgelerden İlk İzlenimler'' başlıklı konuşma yapan Selçuk, ilköğretim müfredatında yapılan değişikliklerin pilot uygulamasından alınan sonuçları anlattı. Müfredat değişikliğine neden ihtiyaç duyulduğuna değinen Selçuk, özellikle 2. Dünya Savaşı'ndan sonra gelişmiş ülkelerde her 10 yılda bir eğitim reformu dalgası ortaya çıktığını, ancak Türkiye'nin bu gelişmeleri takip edemediğini kaydetti. 8 yıllık temel eğitim uygulaması başlamadan önce zorunlu eğitim süresinin 5 yıl olduğunu anımsatan Selçuk, eğitim-öğretim süresi kısa olduğu için her şeyi öğretmek amacıyla öğrencilere tüm bilgilerin yüklendiğini anlattı. Selçuk, sürenin 8 yıla çıkmasının da bu sorunu çözmediğini, ilk 5 yıldaki yoğunluğun azaltılmadığını ve ''5+3'' şeklinde bir bütünleşmeye gidildiğini ifade etti. Yeni ilköğretim müfredatının 9 ilde 120 ayrı okulda pilot olarak uygulanmaya başlandığını anımsatan Selçuk, bu okullardaki öğretmenlerin yüzde 99.5'inin, ''Kendi çocuğunuz olsa yeni müfredatla olumlu yanıt verdiklerini bildirdi. Selçuk, yeni ilköğretim müfredatının pilot uygulamasında belirlenen ortak sorunlarla ilgili şu bilgileri verdi: ''Türkçe dersiyle ilgili olarak daha kapsamlı ve fazla sayıda metinlere ihtiyaç duyulduğu, sınıf mevcutlarının kalabalıklığından kaynaklanan sorunlar bulunduğu, temalara uygun metin bulmada zorluk yaşandığı, serbest okuma saatlerinin yetersiz kaldığı saptandı. Matematikle ilgili etkinlik örneklerinin az ve ünitelerin uzun olduğu; Fen Bilgisi'nde konular için zaman yetmediği, etkinliklerin farklı bölgelere göre zenginleştirilmiş şekilde sunulma ihtiyacı doğduğu; Sosyal Bilgiler dersinde de etkinliklerin nasıl yapılacağına dair açıklamaların ayrıca verilmesi gerektiği, sürenin az olduğu ve ünite konularının biraz daha belirgin olması gerektiği gibi ortak sorunlar yaşandığı belirlendi.'' Pilot uygulamadan elde edilen bu sonuçların eksiklikleri gidermek açısından kendilerine fırsat tanıdığını ve sorunları çözmek için çalışacaklarını söyleyen Selçuk, sorunlara karşın derse katılımın daha fazla olduğu ve öğretmenlerin büyük çoğunluğunun programı benimsediğini anlattı. Velilerle de yeni müfredat konusunda çalışma yaptıklarını, velilerin çocuklarındaki değişimi heyecanla izlediklerini kaydeden Selçuk, ancak velilerin yeni müfredatın sınav sistemine uyarlanmadığı sürece işe yaramayacağını düşündüklerini belirtti. Selçuk, konuşmasının ardından soruları yanıtladı. Yeni müfredat doğrultusunda sınav sisteminde bir değişikliğe gidilip gidilmeyeceği sorusuna Selçuk, şu yanıtı verdi: ''Sınav sistemiyle ilgili bir çalışmamız var. Sınav sistemiyle müfredat içeriklerinin örtüştürülmesinin hem kavramsal olarak, hem de içerik olarak gerçekleştirilmesi konusunda bir çalışma grubu var. Son yıllardaki analiz, sentez yorumlama, pratik okuma gibi soruların çok daha yoğun olduğu sınav içeriklerine yeni müfredatın çok daha kolay adapte olabileceğini düşünüyoruz. Sınav içeriğiyle ilgili çalışmalar sürüyor. Bunu sadece müfredat-sınav etkileşimi gibi de değerlendirmemek lazım'' Bir başka soru üzerine Selçuk, ilköğretim 6, 7 ve 8. sınıfların müfredatlarının yenilenmesi çalışmalarının da tamamlandığını belirtti. Bunların hepsini birden uygulamaya koymayı düşünmediklerini kaydeden Selçuk, sınava girecek öğrencilerin etkilenmemesi için her bir sınıfın müfredatının farklı zamanlarda pilot olarak uygulamaya konulacağını kaydetti. Bir katılımcının, ''İlk okuma-yazmada, tümdengelim yerine neden tümevarım yöntemine, yani harf sistemine geçildi'' sorusu üzerine Selçuk, yapılan araştırmaların cümle sistemiyle öğretme metodunun çok işlevsel olmadığını ortaya koyduğunu anlattı. Cümle metodunun Fransa'da işitme engelli çocuklar için kullanıldığını kaydeden Selçuk, cümle metoduyla birçok öğrencinin okuma yazmayı öğrenemediğini kaydetti. Yeni müfredattaki yöntemin ''harf metodu'' değil, birçok yöntemin özelliklerini içeren ''ses temelli cümle yöntemi'' olduğunu anlatan Selçuk, şunları kaydetti: ''Türkiye'de de bir sorun vardı. İlköğretimin 1. sınıfından itibaren çocuklara yoğunlaştırılmış bir gramer veriyorduk. Bu gramer içeriği sınavlarda çok fazla sorulduğu için çok da popüler bir hale gelmişti ve çocuklarımız 1. sınıftan itibaren gramer baskısı altında kalıyorlardı. Okuduğunu anlama, odaklanma, motivasyon gibi değişkenler arka planda kalıyordu. Türkiye'de üniversite öğrencileri 200 kelimeyle konuşmaya devam ediyorlarsa, dilekçe yazamıyorlarsa, kitap okuma oranıyla ilgili sıkıntılarımız varsa, biz okuma-yazmayı sadece şekilleri sese dönüştürmek gibi algılamamalıyız. Okuma-yazmadan, algısal gelişimi de kastediyoruz. Şu anda hiçbir ülkede uygulanmayan, sadece spesifik durumlar için,engelli çocuklar için kullanılan, 120 kelimenin yer aldığı ve cümleleri anlamadan ezberlemenin söz konusu olduğu fiş cümlelerine dayalı sistemin çok sınırlı bir içerik sunduğunu düşünüyoruz. Bir örnek vereyim, ses temelli cümle yönteminde, çocuklar hece havuzundan 2100 kelime ürettiler. Çocukların 120 kelimeye mahkum edilmesini doğru bulmuyoruz. Bu yeni metotla çocukların daha hızlı okuyacağı gibi bir iddiamız yok ama uzun vadede okuma-yazmaya daha fazla motive olacaklarını düşünüyoruz.'' Ziya Selçuk, ortaöğretimde ne gibi çalışmalar planlandığı yönündeki soru üzerine de çalışmalarının ''okul öncesinden başlayarak üniversite sistematiğiyle ilişkilendirilmiş yapısal bir dönüşümü amaçladığını'' anlattı. Liselerde eğitim-öğretim süresinin 4 yıla çıkarılması ile ilgili kararı geçen cuma günü Talim ve Terbiye Kurulu'nun onayladığını bildiren Selçuk, kararın onay için Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'e sunulduğunu söyledi. Ortaöğretimde yapmayı planladıkları çalışmalara da değinen Selçuk, çalışmalarda mesleki eğitime önem verdiklerini belirtti. Selçuk, ''Mesleki eğitimde bir hareketlilik söz konusu olmazsa genel liselerin durumunda ya da üniversite sınavı önündeki yığılmada bir farklılaşma ortaya çıkmayacaktır'' dedi. UNESCO'nun mesleki eğitimle ilgili standartlarının dikkate alınacağını ifade eden Selçuk, bu çerçevede modüler ve sertifika vermeye dayalı bir sistem kurulacağını, öğrencilerin bu sistematiğin çeşitli basamaklarında ayrılmak veya devam etmek yönünde seçeneklere sahip olacaklarını anlattı. Meslek yüksekokullarının önemseneceği bir ekonomik ve psiko-sosyal altyapı planladıklarını ifade eden Selçuk, şöyle devam etti: ''Bu çerçevede liselerde bir de bitirme sınavı planlanıyor. Bu bitirme sınavının içeriğinde lise müfredatının yer alması, daha sonra da ÖSS ile ilişkilendirilmesi, bitirme sınavında başarılı olan çocukların ÖSS'ye girmesi söz konusu olacak. Ancak bunu yaparken sadece niceliksel bir dönüşümden ziyade, lisenin muhtevasında niteliksel birtakım açılımlar sağlamayı da planlıyoruz. Örneğin lise mezunu bir çocuk mesleki eğitimdeki modül sistemle kendi kariyerini ilişkilendirebilir.'' Ortaöğretim müfredatının da değişeceğini kaydeden Selçuk, şunları söyledi: ''Müfredat içerikleri hazırlanırken, ilköğretim 3. sınıfın matematiğindeki bir kavramla lise 2'nin matematik dersindeki kavram arasında nasıl bir bağlantı olduğunun saptanmasının söz konusu olduğu bir öğretim programı anlayışı mevcut. Buradaki dönüşüm hem ilköğretimin, hem lisenin, hem de üniversitenin bir arada düşünülerek kotarılmaya çalışıldığı bir sistematiktir. YÖK ile işlevsel çalışmalar da yapılıyor. Zannederim kısa zaman içinde ortaöğretim ve yükseköğretim bağlantısında da yeni açılımlar ortaya çıkacaktır.''