Albay Muammer Kaddafi rejimin devamı uğruna neleri göze alabilir? George Joffe, Kaddafi'nin elindeki kozları değerlendirdi.
Abone olLibya'nın Bingazi kentinde başlayan gösteriler pek çoklarını şaşırtan şekilde, protestocuların ülkenin doğusunda fiili denetimi ele almasına yol açmış gibi görünüyor.
Pazar gününe dek Trablus'ta düzenlenen gösteriler sadece rejim ve liderine destek hedefini taşıyordu ve şüphesiz doğuda yapılan istifa çağrılarına yönetimin yanıtı niteliğindeydi.
Her şey bir yana, Albay Muammer Kaddafi'nin yolsuzluklara karışmamış olması ve nev-i şahsına münhasır siyasi kişiliği; rejimin acımasızlığına rağmen halkın ister istemez hürmetini kazanmasını sağladı. Dahası son yıllarda, sosyal barışı sağlamak için ekonomiyi iyileştirmeye yöneldi.
Ancak, göstericilerin Pazar gününden itibaren başkentin kalbine ulaşması; rejimin destekçileri ile muhaliflerini karşı karşıya getirdi. Güvenlik güçlerinin müdahalesi yüzlerce kişinin ölümüne ya da yaralanmasına yol açınca, durum değişti.
Albay Kaddafi'nin ikinci oğlu Seyfülislam'ın uzayıp giden konuşmasında sınırları belirsiz tavizler önerirken rejimin pes etmeyeceğini belirtip iç savaş uyarısında bulunması da, gerginliğe olumlu bir etki yapmadı.
Sonuç olarak, rejimin başı şimdi ciddi şekilde dertte görünüyor. Şiddet olayları ardından bazı haberlere göre Albay Kaddafi vereceği karşılığa hazırlanmak için Sirte ya da Sebha'daki destek üslerine çekildi.
Rejime sırt çevirene, sırt çevirme taktiği
Rejim aleyhtarı gösterilerin başta ülkenin doğusundaki Berka (Kireneyka/Cyrenaica) bölgesiyle sınırlı kalmış olması da aslında olayların nasıl geliştiği konusunda ipuçları sunuyor.
Libya'nın doğusunda cemahiriye, yani Albay Kaddafi'nin doğrudan halk demokrasisi ilkesine dayanan "kitle devleti" anlayışına uzun zamandır husumetle bakılıyor. Bu sistem, tüm Libyalıların siyasi sürece katılmasını öngörüyor, ama "doğru" sonuçlara ulaşmalarını temin etmek için Devrim Komitesi'ni bir disiplin aracı olarak kullanıyor.
Berka ise, devrim öncesinde ülkeyi yöneten monarşinin doğum yeriydi. Buna karşılık Bingazi'de rejimin devrimci enerjisinin yetersiz olduğu görüşü hep yaygın oldu.
Bingazi'nin rejime tepkisinin başka gerekçeleri de var. 1990'ların sonunda hastanelerin sağlıksız koşulları nedeniyle HIV'e yakalanan 413 çocuk bu kenttendi.
2006'da Danimarka'ya karikatür krizi sırasında ise verdiği destek dolayısıyla İtalya aleyhinde düzenlenen bir gösteride çok sayıda kişinin öldüğü kent de yine Bingazi'ydi.
Daha gerilere gidersek, 1990'ların ikinci yarısında Bingazi ve Derne'de yoğunlaşan bir İslamcı isyan hareketi rejimi tehdit ediyordu.
Bunlar sonucunda Albay Kaddafi'nin hükümeti özellikle Berka'daki halka sırt çevirdi, onları inletmeye yöneldi; bu da son yıllarda başka gösteriler düzenlenmesine neden oldu.
Rejimin payandaları
Rejimin emrindeki 119 bin kişilik kuvvetler hayli kudretli, geçmişte de Libya'nın altı milyonluk halkı karşısında kendisini tehdit altında gördüğünde güç kullanmaktan kaçınmadı.
Kime sadık oldukları kimi zaman kuşku götürse de 45 bin kişilik ordu ve polisin yanı sıra, istihbarat kuruluşu muhaberat ve 1980'lerden bu yana Libya toplumunu disiplin altında tutan Devrim Komisyonu bu kuvvetlerin başlıca ayaklarını oluşturuyor.
Rejim yandaşlarının sadakati aşiret bağlantıları ve ideolojik tercihlerden güç alıyor; Kadhadfa, Megraha ve Varfalla aşiretleri ile Albay'ın şahsı dışında kimseye hesap vermekle yükümlü olmayan devrimciler, kalelerini oluşturuyor.
Bunun yanı sıra Caydırıcı Birlik denilen 32. Tugay da unutulmamalı. Tunus sınırı yakınlarında Cebel Nefusa (Batı Dağları) bölgesinde konuşlanan birlik, Albay Kaddafi'nin küçük oğullarından Hemiz'in komutasında ve iç karışıklıklara müdahaleden sorumlu.
Rejimin payandaları arasında bağlantıları biraz karanlık olan, 1980'lerde güneydeki Sahel kuşağından Müslümanlarca kurulan İslami Lejyon adlı grup da var: Libya'nın doğusundaki 'yabancı paralı askerler' söylentilerinin gerisinde onlar bulunuyor olabilir.
Özetle, rejimin elinde baskı uygulamak için pek çok mekanizma bulunuyor ve geçmişte en ufak bir gözdağına karşı acımasızca kullanmak konusunda hiç tereddüt etmedi.
1996 yılında Trablus'taki Ebu Salim cezaevindeki ayaklanma bastırılırken, güvenlik kuvvetleri en az 1.000 mahkumu öldürdü.
Eğer iktidarı ciddi şekilde tehdit edilirse, Kaddafi rejiminin bugün de böyle sert adımlar atmayacağını düşünmek için bir neden yok.
Seyfülislam Kaddafi'nin gösterilerin devamı halinde, 'korkunç sonuçlar' ortaya çıkabileceği imasında bulunması da bundan.
Ancak göstericiler buna pek de kulak asıyor gibi görünmüyor.
Pazartesi günü Varfalla aşirerinin liderlerinden biri, rejime sırt çevirme tehdidinde bulunurken, hiç şüphesiz ordudaki aşiret mensuplarınca 1993'te girişilen bir başarısız darbe girişimi sonrası rejimin acı intikamını unutmamıştı.
Üstelik devrimci ünü dahil her şey elinden kayıp gitse bile, Albay Kaddafi'nin arkasında hem kendisinin hem de ailesi ve belki de rejimin bekaasını sağlayabilecek bir petrol zenginliği var.