Haluk Şahin'e göre Atatürkçüler türbanlı kızlara burs vermeli
Abone olÖTEKİLER KİM
Haluk Şahin’in yazdığı "" isimli kitap, içinden geçtiğimiz karmaşık sürecin zihinsel fotoğrafını vermekle kalmıyor, ilk üç kategorinin dışında kalan entelektüellere de rahat bir nefes aldırıyor. Çünkü, hem liberallerin, hem İslamcıların hem de ulusalcıların medyanın muhtelif köşelerine konumlanmış sözcüleri var.
Dolayısıyla, bunların görüşlerini, nerelerde örtüşüp nerelerde ayrıştıklarını az-çok biliyoruz. Peki ama "ötekiler," kimi zaman yasakçı, kimi zaman özgürlükçü yönleriyle öne çıkan bu üç entelektüel küme hakkında ne düşünüyor acaba? Şahin’in birbirinden ilginç görüş ve eleştirilerinden liberaller de, ulusalcılar da, İslamcılar da payını düşene alıyor.
Haluk Şahin, "Cumhuriyet muhafızları" ismini verdiği ulusalcıları, koşulların değiştiğini görememedikleri gerekçesiyle eleştiriyor: "Sağlıklı bir tartışmaya girmek yerine ’hainler’ ve ’vatan kurtaran aslanlar’ gibi kutuplar yaratarak işin içinden sıyrılmaya çalıştılar." Arkasından da, "Bence Atatürkçülerin, yasaklamak yerine türbanlı kızların üniversiteye gitmeleri için burs vermeleri çok daha mantıklı" diyerek yepyeni bir perspektif geliştiriyor. Bunun için de Atatürkçü Düşünce Derneği’ni göreve çağırıyor ve ekliyor: Eğer ’hayatta en hakiki mürşit ilimse’..."
LİBERALLERİN YANILGISI
Şahin’in, AKP’nin bugüne gelmesinde ve dünya çapında meşrulaşmasında büyük rol oynadığı düşündüğü liberallere de eleştirileri var. Liberal aydınlar, her ne kadar AKP’lilerin kabuklarını kırıp hayat tarzlarını dönüştürmelerine imkán sağlamış olsalar da, aynı ihtimamı söz gelişi, "İyi eğitim, iyi sağlık koşulları, sosyal adelet, toplum içindeki gelir uçurumlarının kapatılması, temiz hava, Türkiye’nin doğal kaynaklarının çarçur edilmesi gibi" konularda göstermiyorlar. Şahin’in ifadesiyle, "Varsa yoksa ulus-devlete muhalefet, etnik haklar, kültürel haklar..."
Sen Orhan Pamuk işine karışma
Haluk Şahin, "Orhan Pamuk liberallerin yıldızı oldu" başlıklı bölümde de, ilginç bir anekdot aktarıyor. Kara Kitap yayımlandığı zaman, Tahsin Yücel’in Pamuk’a yönelttiği eleştirilere, "Roman öyle eleştirilmez" diyerek karşı çıkıyor. Sonrası ise hakikaten ilginç:
"Derken günün birinde ilginç bir şey oldu. Bir kokteyl sırasında eski dostum Hilmi Yavuz beni bir kenara çekip, ’Haluk, sen bu işe karışma!’ dedi... O zaman anladım ki, vasat ya da değil, edebiyat ’establishment’ı Pamuk’u yemeye kararlı. Ama, o establishment’tan da bir beklentim olmadığı için, yazılara devam ettim. Benden başka pek ses çıkaran da olmadı zaten. Edebiyat ovaları kafasını çıkartıp havayı koklayan tarla fareleriyle doludur."
AKP’nin kör noktası: Aleviler
AKP birinci iktidar dönemi boyunca Alevileri görmezden gelmenin ötesinde bir şey yapmadı. Kürtler nasıl ulusalcıların kör noktası idiyse, Aleviler de AKP’lilerin kör noktasını oluşturuyordu. O konuda ne diyeceklerini, ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Bu yüzden Alevilik bayrağı CHP’nin elinde kalmış ender bayraklardan birisiydi. Bayraksever AKP, ikinci döneminde, bu konuda bir şeyler yapması gerektiğini anlamışa benziyor.
Alevilerin Atatürkçü olmasının bizim İkinci Cumhuriyetçileri rahatsız etmiş olabileceğini daha önce düşünmemiştim (...) Aleviler toplumun laiklik konusunda en hassas kesimlerinden birini oluşturuyorlar, çünkü azınlıktalar. Dünyanın en laik Müslümanları Hindistan’dadır, çünkü Hindu çoğunluk içinde bu kavrama şiddetle ihtiyaçları olduğunu bilirler. AKP ilgi gösterdikçe İkinci Cumhuriyetçiler ve liberallerin Alevilere sempatisi de artacaktır. En azından AKP’ye yakın Alevilere..."