BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  POLİTİKA

Leyla Zana'dan cezaevine ziyaret

Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana, Diyarbakır'da cezaevinde açlık grevlerini sürdüren PKK/KCK'lıları ziyaret etti.

Abone ol

PKK/KCK'lıların cezaevlerinde sürdürdüğü açlık grevlerinin 57'inci gününde Diyarbakır Bağımsız Miletvekili Leyla Zana, Diyarbakır D Tipi Cezaevi'nde açlık grevinde bulunanları ziyaret etti.

Cezaevinde 4 saat kalan Zana, açlık grevindeki eylemlerinden vazgeçirmek için hiçbir telkinde bulunmadı.

Zana, 'Grevleri bırakma yönünde bir teklifiniz oldu mu?' sorusu üzerine, "Hepimiz Diyarbakır cezaevini biliyoruz. Tıkanan süreçleri hep bedenleriyle açtılar. O konuda bir kararlılık gördüm. Ben öyle bir teklifte asla bulunmam. Çünkü direniş kararını veren ben değilim. Sonuçlandırılmasını da ben isteyemem. Hiçbir iradeye karşı da öyle bir saygısızlık yapmam" dedi.

Cezaevi çıkışında gazetecilere açıklamada bulunan Zana, Türkiye'de cezaevlerinin 1960'tan bu yana bu ülkenin derin yarası olduğunu ve bu yaranın her gün kanadığını söyledi..

Zana, şözlerine şöyle devam etti:

SON DERECE KARARLILAR

"Bu sistem 60'lardan bu yana toplumun huzura kavuşmaması için cezaevlerine ilişkin politikalarını hiçbir zaman değiştirmedi. Cezaevlerinde yatan insanların hepsi politik insanlar. Tabi ki politik talepleri var. Bu politik talepler aynı zamanda insani talepler. 3 maddelik talepleri var. Tecrittir. Ana dilde savunma hakkıdır ki, kutsaldır. Tecrit bir insanlık suçudur. Ana dilde eğitim hakkıdır. Her türlü gelişmeyi takip ediyorlar. Ama son derecede kararlılar. Artık söze gerek olmadığını pratik adımlarla samimiyeti görmek istediklerini, ama hiçbir şekilde diyalogtan kaçınmadıklarını, ülkenin önünün tıkandığını, bu tıkanlıklığı bir biçimde kendi bedenleriyle açmak istediklerini ifade ettiler.

MORALLERİ YÜKSEK!

Son derece moralliydiler. Ama manevi olarak benim üstümde çok duygusal bir etki bıraktı. Bu insanlar an be an hücrelerini öldürerek bu sürecin önünü açmak istiyor. Bu toplumsal bir vicdana dönüştü artık. Toplumda yaşayan herkesin bir saniye bile kaybetmemesi gerektiği inancını taşıyorum. Boşa geçen bir saniye bile bizi üzücü sonuçlarla karşı karşıya bırakabilir. Bu üzücü olayları daha önce yaşadık. Tekrar tekrar yaşanmaması gerektiğini onlarda vurguluyor. Ama bu haklı ve meşru taleblerinin mutlaka somuta dönüşmesi gerektiğini de ifade ediyorlar. Tecritin kırılmasına dair bir adım atılırsa değerlendireceklerini söylüyorlar."

HEPSİ ZAYIFLAMIŞ

Zana, cezaevinde açlık grevi sürdüren 26 kişinin sağlık durumlarının kritik olduğunu söyledi. Zana, "5 kişiyle görüştüm. Hatip Dicle, Kemal Aktaş, Nimet Sevim, Mazlum Tekdağ ve Faysal Bey'le görüştüm. Durumları moralleri iyi ama hepsini çok zayıflamış gördüm. Açlık grevlerini ben de biliyorum. Yıllarca içinde kaldım. An be an vücut kendi kendini yiyor ve 40'tan sonra bir saniye bile o an götürebilir. Yani bir saniye bile hepimizi üzecek, yaralayabilecek sonuclar çıkabilir. Maalesef Türkiye geç haraket eden bir ülke. Bugün yapması gerekeni yapmıyor, 3 gün sonrasına bırakıyor. Biraz daha hızlı davranması gerektiğini düşünüyorum. Sayın Arınç'ın açıklamalarını hepimiz değerlendirdik. Ama pratiğe dönüşmesi gerekiyor. Beklentileri bu" dedi.

SONA ERDİRMELERİNİ BEN İSTEYEMEM

Zana, gazetecilerin, "Grevleri bırakma yönünde bir teklifiniz oldu mu?" sorusu üzerine, "Hepimiz Diyarbakır cezaevini biliyoruz. Tıkanan süreçleri hep bedenleriyle açtılar. O konuda bir kararlılık gördüm. Ben öyle bir teklifte asla bulunmam. Çünkü direniş kararını veren ben değilim. Sonuçlandırılmasını da ben istiyemem. Hiçbir iradeye karşı da öyle bir saygısızlık yapmam. Kendileriyle konuştum kendilerinin açığız ama somut bir takım şeylerin yapılması lazım. Bu ülkenin önünü açmak istiyoruz. Demokratik yön ve yöntemin önünü açmak istiyoruz. Sorunların diyalogla çözülmesi için bedenimizi ölüme yatırdık daha ne yapalım diyorlar" diye konuştu.

Son 10 yıldır herşeyin gündeme geldiğini dile getiren Leyla Zana, "Ama sonuçlandırılmasında sıkıntı var. Kitilenme sorunların somuta dönüştürülmemesidir. Yoksa herşey konuşuluyor doğru, ben de katılıyorum. Konuşma zemini var. Ama sorun çözme yeteneği ortada yok. Bunun bir an önce ortaya çıkması lazım. Umudumuz kaybettiğimiz zaman herşeyimizi kaybetmiş oluruz. Umutsuz olur mu?" dedi.