BIST 9.916
DOLAR 35,22
EURO 36,67
ALTIN 2.962,35
HABER /  GÜNCEL

Leyla Umar'ın kederli günleri

Gazeteci Leyla Umar özel hayatını Zaman'dan Nuriye Akman'a anlatmaya devam ediyor. Umar, acılarla nasıl zirveye yükseldiğini anlatırken gözleri dolu dolu oldu.

Abone ol

Umar'ın gazeteci Refik Erduran'la yaşadığı evlilikle ilgili anlattıkları bir hayli ilginç ve ses getirecek cinsten... İşte o röportaj... NURİYE AKAMAN/ZAMAN Refik Erduran’ın annesi hem benim hem oğlunun hayatını mahvetti Refik’in annesiyle yaşadığınız dramı biraz biliyorum, sizin ağzınızdan dinlemek ilginç olacak. İyi bir röportajcı olmasan anlatmazdım. Tanıştıktan bir ay sonra beni annesi Refika Hanım'a götürdü. Eşi ölmüştü. Hoş bir kadındı; niye evlenmediğini sordum “Niye evleneyim, benim eşim var.” dedi. “Aa öyle mi, Refik hiç evlenmediğinizi söyledi.” dedim. Yanıtı aynen şöyleydi: “Benim kocam Refik, kızım. Onu elimden hiç kimse alamaz.” Feci bir şey. Hasta bir kadın mı bu? Tabii, öyleydi ama oğlunun yaşamını da mahvetti. Onun için Refik'in yaptıklarını hoşgörmeye çalıştım. Annesinin söyledikleri önce şaka geldi. Oradan çıkınca, “Refik, annen şaka yapıyor değil mi.” dedim. “Hayır Leyla çok ciddi. Annem bana beş yaşından itibaren kocasıymışım gibi davranır.” dedi. Kadın Refik'i yanında yatırır, “Ben senin kocanım.” dedirtirmiş. Peki aralarındaki ilişkinin düzeyi neymiş? Sormadım. Bunu asla bilmek de istemiyordum. Annesi ilişkimizi evvela ciddiye almadı. Fakat sonra Refik'in bana ilgisinin arttığını görünce, bir rakip gibi davranmaya başladı. Benden kopmadığını gördükçe hem çok kötü davranmaya başladı; hem de boşanmasına neden olduğu Refik'in ilk eşiyle birlikte ev tutup 8 yıl yaşadı. Refik'e annesi gibi aşağı yukarı aynı hislerle bağlı olan Leyla adında bir ablası vardı. Onlar birbirlerine şöyle hitap ederlerdi: Refika Hanım'a Anoş, Leyla'ya Loloş, Refik'e Refoş derlerdi, bana da Liliş adını taktılar ve bu ismi onlardan başka hiç kimseye kullandırmadım. Böylelikle Refik'in tabiriyle ben de Oşlar kabilesine girmiş oldum. Bir annenin oğlundan koca rolü istemesi sizi nasıl etkiledi? Refik'in iki karakteri vardı. Annesiyle bazen el ele oturur, birbirlerine sevgili gibi davranırlardı. Sonra Refik müthiş bir infiale kapılır, annesi için ‘Off yakamı bırakmıyor' diye söylenirdi. Refik'in çektiği o acıyı anlıyorum; ama ben de aynı hatayı yaptım. Bir anne şefkatiyle onu iyileştirmeye çalıştım. Halbuki karısı, hattâ sevgilisi gibi davranmalıydım. Anne gibi ne yaptınız mesela? O gidiyor, aşklarını yaşıyordu. Bana 5 sene içinde uslu oturacağına dair garanti verdi. İnanmak istedim. Traji-komik bir şey; ama aynen böyle oldu. Beş sene sonra “artık serbestim” deyip başladı yine çapkınlığa. Ben karısı gibi davranıp da “Refik tamam, ben dayanamayacağım. Allahaısmarladık” deseydim ikimiz de kendi yolumuza gider ve belki daha mutlu olabilirdik. Annesinin yanında ikinci bir anne olup da, onun her istediğine susarak tedaviye kalktığım için sonuç bu oldu. Mesela bir gün doktora gittik kanı alınacak, canı acıyacak diye ben o kadar ağlıyorum ki, doktor ikimizi de kovdu. Böyle bir şey olur mu? Anne rolü oynamak sadece benim kabahatim. (Ağlıyor.) Çünkü annenin intikamını alıyor kadınlardan... Tabii, onun için anlayış gösteriyordum. Ama yaptığı kırıcı şeyler yaşamımı altüst etti. Gece gündüz nerede olduğunu soramazdım bile. Ben artık onu evde bekleyen anne olmuştum. Bu arada çocuğumu ihmal ettiğim için kendimi bu yüzden asla affetmedim. O hale gelmişti ki, onun ilk eşinden olan çocuğu bana gelir, benim çocuğum gelemezdi. Çünkü başkasından olan erkek çocuğa tahammülü olmadığını söylerdi. Acaba onun annesiyle yaşadığı ilişkiyi, sizin de oğlunuzla yaşadığınızı mı düşündü? Hayır, ara sıra beni ilk eşimden kıskandığını söylerdi; ama doğru değildi. Çünkü onun sorumsuz babalığını hiç tasvip etmezdi. Ben de onu üzmemek için çocuğumu gizli gizli görüyordum. Siz anne rolüne soyununca, onu birinden kurtulamazken iki anne ile karşı karşıya bıraktınız. Maalesef öyle oldu. Onu o kadar sevdim ki, her şeye katlanabilmeyi göze aldım. Bu nedenle onu suçlayabilir miyim? Son yıllarda basında hakkında çıkan haberlerden sonra herkes suçluyor onu; ‘canavar, alçak Refik' diyenler bile var! Bence o yaralı bir adam. Refik'in bugün karısını boşayıp üvey kızıyla evlenmesini ve 3 bebek sahibi olmasını elbette tasvip etmiyorum; ama nedenlerini bildiğim için onu çok iyi anlıyorum. Bunlar annesiyle olan aşk-nefret ilişkisinin sonuçları. Ben de bu durumu kabul edince hastalandım; sinirlerim çok zayıfladı. Neden doktora gitmediniz? Cesaret edemedim. Refik kısa bir usluluk devresinden sonra tekrar kadınlarla ilişkiye girerek, kendini ispatlamaya çalıştı. Bir tanesi hayatımın en büyük acısı oldu. Asla adını açıklamayacağım hanımla ilişkilerini tesadüfen öğrendim. Çünkü o gün eve her zamankinden erken bir saatte geldim.. Yatak odasının kapısına yönelirken bir hanımla telefonda konuştuklarını duydum. Hissediyordum onunla aralarında bir şey olduğunu. Bir süre önce sordum da bunu kendisine “Ben mi?” diyordu, “o harita yüzlü kadına mı bakacağım?” Fakat o telefon konuşmasını duyduğum an hayatımda ilk defa ölmek istedim. Yedinci katta oturuyorduk. Terasa koştum, kendimi atmayı düşünürken oğlum geldi aklıma. Döndüm, yatak odasına girdim. Hâlâ telefonda konuşuyordu. “Refik, Allahaısmarladık. Keşke erkek gibi bana söyleseydin” dedim ve çıktım. Arkamdan fırladı: “Oh olsun sana. Beni bunca yıl zorladın dürüst ol diye. Ben erkeğim. Beni bulutların üstüne çıkardın diye, istediğin gibi olacağımı mı sandın?” diye bağırmaya başladı... Hiç konuşmadım. Evden ayrılıp, avukata beni hemen boşaması için vekaletname verdim. Ertesi gün biletimi alıp Roma'daki bir Amerikalı kadın arkadaşımın yanına uçtum. O kadar acı çekiyordum ki, Refik'ten gelen telgraf, telefon, mektuplardaki aşk sözlerine bile aldırmıyordum. Oysa onlar hayatımda okuduğum en güzel aşk mektuplarıydı. Ölümümden sonra, yayınlanmasını isterim... Ve hâlâ inanıyorsunuz ona... Hayır hayır, bir ilişki elektrik düğmesi gibi söndürülemezdi. Hele benimki gibi hastalık olmuşsa... 19 gün sonra boşandığımızı avukatım müjdeledi. O da kalktı geldi Roma'ya. Kalp spazmı geçirdi. ‘Capri'ye gidin, istirahat edin’ dedi doktor. O kadar tuhaf bir durumdu ki. Capri'de birkaç gün hiç konuşmadan karşılıklı oturduk. Ve onunla 18 yıl daha yaşamaya devam ettiniz. Nasıl oluyor? İşte benim gibi bir aptal olursa oluyor. Kopamadım. Hatta bana hayran olan bir Amerikalıyla birlikte yemek yediğimizi görünce, Refik'in “Beni terk etmeyeceksin değil mi?” diyerek kolumu uzun süre bırakmadığını hiç unutmam. Roma'dan ayrıldık. Londra'da BBC'de iş buldum. Tabii Refik fevkalâde sözler verdi. ‘Affet beni, bir daha olmayacak’ gibisinden. Ama huyundan asla vazgeçmedi. Ben aldatılmış kadın olmaktan o kadar utandım ki, bir yıl Türkiye'ye dönemedim. Beş-altı yıl sonra Amerika'ya gittik. Parasız kalınca Çağlayangil’den röportaj ayarlamasını rica ettim Peki en sonunda Refik'i nasıl tamamen bıraktınız? 8 yıl yaşadığımız Hollywood'da her şey çığırından çıktı. Devamlı, önüne gelenle birlikte oluyordu ve bana çoğunu anlatıyordu. Bazen kadınlar ziyaret ediyor, Refik'i bana çekiştiriyorlardı. Bir gün, Milliyet'le anlaşma yaptı; yazacağı romanı bana ithaf edecekti; “Bu bizim bebeğimiz olacak” diyordu. Fakat bir türlü yazamıyordu. Otelde yazacağım diyor; valizini alıp, gidiyordu. Ben de inanıyorum. Hatta az kalorili kurabiyeler yapıyor, Türk çayını ve Türk gazetelerini yolladığı kuryeyle gönderiyordum. Bir gün ortak arkadaşımız olan çok zengin, Beverly Hillsli bir kadın aradı beni, “Senin kocanla sevişiyorum” dedi. “Nasıl olur deli misin, sen benim arkadaşımsın. Sana inanmıyorum. Refik otelde kitabını yazıyor.” dedim. “Öyle mi?” dedi kadın, yanında Refik varmış, telefonu ona verdi. Refik'ten de inanmadığım için bir güzel azar işittim... Türkiye'ye dönmeye karar verdim. Refik'le hiçbir şekilde ilişkimin devam edemeyeceğini nihayet anladım. O zaman Dışişleri Bakanı olan Çağlayangil'e yazdığım bir mektupta ziyaret edeceğim ülkelerin başkanlarıyla bana röportaj ayarlamasını rica ettim. Hiç param yoktu, geriye kalan birkaç mücevherimi satıp; bir dünya turu bileti aldım. Nasıl olur? Yoksa Refik Bey mi yedi hepsini? Birlikte yedik diyelim. İki oğlanı da Amerika'da okutmak, Beverly Hills yaşamına uymak ailemden kalanların çabucak bitmesini sağladı tabii ki... Annemin evine kadar her şeyi sattım sonunda. Şimdi mutlu mu üvey kızıyla? Hiç bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Neyse... Sonunda döndüm Amerika'dan. Refik bir süre o kadınla yaşadı. Necla diye beni benden iyi tanıyan bir arkadaşım vardı. Dedi ki, “Leyla farkında değil misin, İngrid Bergman'ın bir filmi vardı. Adam kadına her istediğini yaptırır, kadın sonunda benliğini kaybeder ve sonunda hastalanır, sen ondan beter oldun. Refik seni mahvetti, kurtar kendini.” Sinirlerim o hale gelmişti ki Abdi İpekçi benim için Psikolog Dr. Özcan Köknel'den bir randevu almıştı, beni dinledikten ve Refik'in yazdığı bir iki mektubu okuduktan sonra “Leyla Hanım hasta olan siz değilsiniz, ama bu ilişkiye devam ederseniz ondan beter hasta olacaksınız. Bırakın onu.” dedi.