Levent Kırca; İsviçre’den Başbakan’a ‘Yuh’ Çekiyorum...
Levent Kırca; İsviçre’den Başbakan’a ‘Yuh’ Çekiyorum...
Avrupa’lı Türkler bölünüyor…
Halihazırda kendi aralarında entegrasyonu tamamlamamış, birbirinden
bir haber ve kopuk bir toplumu, Türkiye gündemi daha bir kökten
böldü-parçaladı dersem abartmış olmam. Şikayetçiyiz ama bu apayrı
bir mevzu.
Tüm parti destekçisi kurumları izlemeye-anlamaya çalışırken, kendi
aralarında bölünmüş bu toplumun parçalara ayrılışına şahit
oluyorum/oluyoruz.
Avrupa’da, Türklerin bulunduğu ülkeye uyumu değil de (uyum sorunu
kalmamıştır) Türk’ün Türk’e entegrasyonuna katkıda bulunmak, hayata
geçirmek, önümüzdeki günlerde projelendirilirse ne büyük bir
nimettir bizim için.
Avrupa’da Türkiye’deki partilerin destekçisi kurumlar, kendi
saflarında olan siyasileri, sanatçıları burada ağırlıyorlar. İşte
geçtiğimiz Pazar günü böyle bir gündü.
Levent Kırca ve ekibi ‘İçerdekiler’ politik
oyunuyla İsviçre’nin Zürih kentindeydi.
“Olacak o kadar” klasiğinde, parodilerinden aklıma
yer etmiş olan Levent Kırca, sempatik tavırları, kendine özgü
esprileri ve samimiyetiyle sevenlerinin kalbini fethetti.
Kırca’nın yönettiği ve 4 hikayeden oluşan
‘İçerdekiler’ politik tiyatro, "bu
içerikle nasıl oluyor da ‘Kültür ve Turizm Bakanlığı’ tarafından
destekleniyor, çok manidar..’’ diyeceğim, zira bu soru
Kırca’ya tarafımdan sorulmadı.
Zürih’deki tiyatro gösterisinin yapıldığı (Volkshaus) mekandaki
büyük kalabalık gözümden kaçmazken, oyun bitiminde Kırca ve ekibi
dakikalarca ayakta alkışlandı.
Bir sohbet havasında kısa bir söyleşi yaptığım Kırca’nın,
soru-cevap esnasında, yaptığı espriler bana kalsın, bakalım
Zürih’ten Türkiye’ye ne mesajlar vermiş.
Soma, büyük bir skandal ve büyük bir
acıdır.
Acımız çok taze, hemen ‘Soma’ mevzusuna girmek
istiyorum…
Soma’da durum son derece net! Her olayda olduğu gibi Soma’yı da
şov haline dönüştürdüler, bir gösteri merkezi haline dönüştü.
Herkes oraya kendini göstermeye gidiyor, bir panayır alanına döndü.
Soma’daki durum gayet açık ve nettir; Başbakan kendi yandaşlarına
cazip bir parayla Soma’daki maden ocaklarını satmıştır. Adam başı
143 liraya çıkan maden fiyatı 24 liraya kadar düşmüştür.
Orada taşeron işçi kullanılmaktadır. Orada sigortasız insan
çalıştırılmaktadır. Orada çocuklar çalıştırılmaktadır. Orada
işçiler sömürülmektedir, maden ocağı modern bir maden ocağı elbette
değildir, yaşam odaları yoktur, tam anlamıyla bir skandaldır, tam
anlamıyla bir rezilliktir. Bu rezillik maden sahibinden başlayarak
hükümete kadar Başbakana kadar gider, böyle büyük bir
rezilliktir.
Böyle bir olay dünyanın neresinde olursa olsun, hükümetler istifa
ederler, hükümetleri düşürecek seviyede bir skandaldır bu.
Şu an da ne yazık ki Soma’da, Başbakan vatandaşı dövüyor,
Başbakanın danışmanları yerdeki insanları tekmeliyor, acılı yaslı
insanlara Soma’da tomalar sıkılıyor. Orada böyle bir trajikomedi
yaşanıyor. Ölü sayısı 300’ü geçirmiyorlar, o da bir tezgahtır,
aslında orada 600/700 kardeşimiz ölmüştür. Şehit olmuşlardır.
Soma büyük bir skandal ve büyük bir acıdır.
Senin kamyonlarla getirdiğin adamların seni alkışlayabilir, kıyameti koparabilir…
Hükümet istifa etmeli diyorsunuz?
İstifa etmeyecek ama dünyanın herhangi bir yerinde olsaydı
şimdiye kadar hiçbir hükümet yerinde kalamazdı, kalmaması gerekir.
Ama ne yapacaklar, örtbas edecekler, nasıl ölü sayısını, 300 ile
sınırlıyorlar oysaki 600/700 kişi şehit olmuştur. 300 ile
sınırlananlar sadece o ocakta çalışanlar, dışardan gelenlerin
hesabını bilemediğimiz için bize yutturuyorlar.
Sen Başbakan olarak oraya gidiyorsun orada görünen bir tablo var;
orada o ülkenin gerçek insanları yaşıyor, gerçek emekçiler yaşıyor,
işçi aileleri yaşıyor, işte o aileler o Başbakanı istemiyorlar. Bu
halkın reaksiyonudur. Böyle bir tepkiye siz oradaki vatandaşı
döverek karşılık veremezsiniz.
Senin kamyonlarla getirdiğin adamların seni alkışlayabilir,
kıyameti koparabilir… gösteri mahiyetinde de toplantılar
yapıyorsun, biz dedik mi; “Seni niye bu kadar alkışlıyorlar, seni
neden bu kadar kahraman yerine koyuyorlar?” dedik mi? Demedik.
Burada da yuhlanıyorsun. Yuhlanman gerektiği için yuhlanıyorsun.
Ben de orada olsam yuhlarım onu…
İsviçre’den de yuhluyorum onu.
Yuh çekiyorum Başbakana.
Bu kadar da açık sözlüyüm.
Maden ocağını kendi yandaşına peşkeş çekmiş ve kendi yandaşları o
maden ocağından daha fazla kar elde edebilmek için oradaki işçileri
sömürmüşlerdir. Adamlar kendileri söylüyorlar, bunlar benim
ifadelerim değil.
Her koyun kendi bacağından asılır…
Yılmaz Özdil en son Halk TV’de söylediği sözler yüzünden tepki topladı, büyük bir linç kampanyası başlatıldı, arkadaşlığınız ve dostluğunuzu bildiğim için soruyorum, sizce Yozdil hatalı mı?
Ne oldu da tepki aldı! Biz yoldaydık, dolayısıyla olaydan bir
haberim. Yılmaz Özdil benim çok sevgili dostum ve arkadaşım.
Sözleri mutlaka çarpıtılmıştır. Ama yanlış bir şey söylediyse
bilemem.
Her koyun kendi bacağından asılır…
Özdil’in yanlış bir şey söyleyeceğini tahmin etmiyorum.
Türkiye için önemli bir insandır, önemli bir yazardır, üç beşi
geçmeyecek yazarlarımızdandır, kıymetlidir.
Başbakan’dan korkmadığımı
yaz!
Başbakan size iki dava açmış, nedir son durum?
Başbakan iki tane dava açtı bana, ikisine de takipsizlik kararı
verdiler.
Kendisi bana ‘beni ölümle tehdit ediyor’ diye dava açtı.
Bodrum’daydım, gittim orada savcılığa ifade verdim.
Savcı bana dedi ki, “Başbakanı öldürmeyi düşünüyor musunuz?”
Ben de dedim ki; “Düşünmüyorum, rahat rahat gezebilir,
öldürmeyeceğim.” dedim.
Mevzu şu idi; Menderes’ten kalan sağ gücü ve sağ kültürü de yanına
almak için kendisini çok Adnan Menderes’le özdeşleştiriyordu.Ben de
Başbakan’a dedim ki; “Bak kendini çok Menderes’le
özdeşleştiriyorsun, sakın sonun onun gibi olmasın”
dedim.
Bu da tehdit olarak algılandı, tehdit ediyorum diye mahkemeye
verdi, fakat savcılar, bunun tehdit olmadığını söyleyerek,
mahkemeyi düşürdüler.
Türkiye’de, tuhaf ve komik nedenlerle başımız ağrıtılmakta. Ama ben
sözümü esirgemeyen bir sanatçıyım, her zaman böyleydim.
Sanatçı bizatihi politikacı
olmalıdır…
Politik duruşunuz sanatçı kimliğinizin önüne geçti, sizce
sanatçılar politika yapmalı mı?
Olabilir. Geçebilir. Geçmesi gerekiyorsa geçer.
Politikayı herkes yapmalı, sadece sanatçı değil.
Yapamaz diyenler benim kulağımı yesinler.
Doktor politika yapar, baytar politika yapar, çiftçi yapar.
Esas politikayı aydın adamlar, ilerici insanlar, kültürlü insanlar
yapmış olması lazım ki Mahmutpaşa halinden kurtaralım TBMM’yi.
Politika dediğin şey ülke yönetimidir, insan yönetimidir.
Politika insanın nefesinde vardır, kalp atışında vardır, hayatın
varoluş nedenidir. Sanatçı bizatihi politikacı olmalıdır, sanatçı
bizatihi eleştirir, sanatçı bizatihi muhalefet yapar.
Onun için ben gerçek bir sanatçıyım, çünkü ben muhalefet yapıyorum.
Sadece RTE’ye değil, bugüne kadar Türkiye’de gelmiş geçmiş tüm
liderlere.
Ben muhalefete de muhalefet yapıyorum.
Soma’daki gerçekler Türkiye’nin durumunu gösteriyor…
Avrupa basını Başbakan’la ilgili zehir zemberek açıklamalarda bulunuyor, özellikle Alman basını…neden bu kadar Başbakana taktı Avrupa’lı?
Avrupa basını Başbakanın ne olduğunu anladı, Avrupa basını artık
Başbakanın yanında değil.
Biz Türkiye’de ne olduğunu biliyorduk, Avrupa da anca anladı.
Siz seçimlerdeki rakamlara bakmayın, oralarda ciddi olaylar
var.
Bence bugün Türkiye’nin kalbi Soma’da atıyor. Soma’daki gerçekler
size Türkiye’deki durumu da gösteriyor.
Ben 65 yaşındayım, 57 yıllık tiyatrocuyum ve bugüne kadar sayısız
Başbakan, Cumhurbaşkanı gördüm, ben böyle bir hükümet, böyle bir
Başbakan, böyle bir Cumhurbaşkanı, ne gördüm, ne tanık oldum, ne de
yaşadım.
Bunlar başından beri bizim bayrağımıza karşılar, bizi yıkmaya
çalışıyorlar, bizi bölmeye çalışıyorlar, teröristle iş birliği
yapmaya çalışıyorlar, bu numaralar tutmayınca -yemeyince, kumpas
dedi, bilmem ne dedi, oysaki Cemaat’le beraber hareket
ediyordu.
Yalancının mumu yatsıya kadar yanacaksa şimdi vakit yatsıdır.
‘’Ayla Hanım beni gereğinden fazla konuşturdunuz artık’’ bitti.
(Dedi ve bitti, diğer sorularıma cevap vermedi)