Fenerbahçe, 2-0'ın avantajını koruyabilmek için Roma'da Lazio deplasmanında. Alparslan Akkuş, yarı-final hayaleri kuran sarı-lacivertli camiada nefeslerin tutulduğunu aktarıyor.
Abone olMilyonlarca kişi gözünü aynı duyguyla açtı bu sabah. Yüzünü bile yıkamadan formasını, tişörtünü, kaşkolunu buldu el yordamıyla.
Takım elbise tayfası, geceden en öne koyduğu lacivertin üzerine ince sarı çizgili kravatını seçti. Uğur yaptığı için kösele tabanlı ayakkabının içine futbolcu çorabı giyen var. Ya da ne bileyim ceketinin iç cebine cevşen niyetine ilk gittiği maçın biletini iliştirenler.
Biriniz mutlaka burada
Sizin bu yazıyı okuduğunuz saatlerde iş yerlerinde okullarda sokaklarda söylediklerinizi dinler gibi yapan ama pek anlamayan insanlar var çevrenizde. Bildiğin yarım akıllılar bugün. Diğer yarısı çok uzaklarda.
Toplantılarda not kağıtlarına 11 adamın ismini yazıyorlar. Birinin altını çiziyorlar sonra kalın kalın. Belli ki o geçiyor içlerinden. Vuruyor, koşuyor eller iki yanda. Yüzüne anlamsız bir tebessüm yayılıyor toplantı masasındaki arkadaşın.
Vapurda, otobüste, metrobüste, banliyö treninde, iş yerinde birbirlerini görünce şöyle bir gülümseyerek geçiyorlar. Kaşları hafif göze yakın ama, derinde bir endişe. Çünkü söz konusu Fenerbahçe ise en karanlık günlerde umut, en güneşli anlarda endişe bitmez. Öyledir.
Kalplerin diğer yarısının attığı yerde, normalde Aşk Çeşmesi’ne para atmaya gidilen kentte, sağda solda yine de birkaç şanslı çubuklu sevdalısı.
Daha geçen ay milyonların bir bacadan çıkan dumanı beklediği kentte öylece göğe bakıyorlar. Gece yıldızlar parlasın orada istiyorlar. O gece sabaha dönerken, Avrupa’nın üzerine yeni bir güneş doğsun istiyorlar. Hani beş sene önce Okul Açık’ın güzel yürekli gençlerinin pankartta bağırdığı gibi.
Kadroyu hoca bilsin
Bu kez daha bir umutlular. Çünkü 5 yıl sonra çubukluya can verenler yine bir takım gibi. Sahaya ilk kez bu kadar net ne yapacaklarını bilerek çıkıyorlar. Endişeleri var elbette. Mesela Hücum presin en güzel adamı, Afrika’nın çölü vahaya çeviren tayı Sow yok oralarda. Belki de Webo’ya görünüyor Burhaniye metrobüs durağı yalnızlığı. Belki Kuyt’ı yanına atar hoca belli mi olur.
Dördü serumla gitmiş uçakta, en çok da Mehmet Topal hasta. Bonuslardan biri değil, ikisi birden oynar belki.
Plzen maçında inadın, takibin, ısrarın ödülünü alan çocukla, günündeyse zemheride çiçek açtıran ustası yanyana. Ya da Topal iyileşir ne bileyim. Belki Selçuk oynar. Eksikse onlarda da var hani. Klose’nin ayağı, fark atarızcı kaptanın başka bi yeri. Kadroları hocalar bilsin, ben söyleyeceğimi söyleyeyim.
Savunun çocuklar!
Kadıköy’de hücum etmek gerekirken ne kadar sabırsa, İtalya’da da savunurken onca direnç. Fenerbahçe artık kapanmayla yaslanma arasındaki farkı daha iyi biliyor, savunma topunu daha iyi oynuyor. Kalecisinden stoperine herkes istasyonlu oyun sisteminin parçası.
Top durakları birer birer dolaşıp gideceği yeri buluyor. Bu işin anahtarı ne dikine geçen adam, ne bacak arası atan virtüöz çünkü. İşin özü hayat gibi. Arkadaşının arkasını kolla, yakın ol, mücadele et. Pas ver, arkadaşın sıkıştığında açıkta ol. Evet üç günde bir maç yapıyorsun, yorgunsun, ama bugün başka. Hiç durma.
Dikkat edin, bastırırlar
Görünen o ki, ilk 15 dakika Ordu gibi bastıracaklar. Varsın gelsinler, Fenerbahçe baskılara alışık. Gün, Kocaman bir adamın hem de mezarlıkta, umuda diktiği fidanlardan meyve alma günüdür. Gün Büyükada’nın büyük adamına “Çubuklu emanetini en yukarı taşıyoruz” deme günüdür.
Aklınıza mukayyet olun!
İşte böyle çubuklu giyenler. Türkiye’nin dört bir yanında, gurbette, işte güçte, okulda, sağa sola boş boş bakanların aklının yarısı, yüreğinin hepsi sizde. Bir umutları sizde yani, anlıyor musunuz? Bakın şimdi yine uzaklara daldılar bakıyorlar, vakit gece yarısını vurduğunda akın akın cadde’ye koşmak istiyorlar. Anladınız işte yahu. Siz sahada, milyonlar göğsünüzdeki armada.
Bugünün tarihini buraya yazayım. Tarih de bugünü yazsın.
11 Nisan 2013… Zeki Rıza sizinle olsun.