BIST 9.528
DOLAR 34,55
EURO 35,98
ALTIN 2.990,96
HABER /  GÜNCEL

Kuş gribi mi medya gribi mi?

Ağrı'da tavuk eti yedikten sonra rahatsızlanan 4 kardeşten birinin hayatını kaybetmesi ve medyanın bunu "Flash haber" olarak duyurması tartışmalara yol açtı

Abone ol

Ağrı'nın Doğu Beyazıt ilçesinde hasta tavuk eti yedikten sonra rahatsızlanan 4 kardeşten birinin hayatını kaybetmesini bazı kanallar, "Türkiye'de kuş gribinden bir kişi öldü" diye "Flaş haber" olarak duyurdu, hemen hepsi alt yazı geçti.. 
Bazı gazeteler de, M. Ali Koçyiğit'in kuş gribinden ölmüş olabileceği şüphesini manşete taşıyınca, gündeme yine "medya abarttı" tartışması patladı. Kesinleşmiş teşhis veya tahlil sonucu olmadan, ölümü kuş gribine bağlamak ne kadar doğruydu? Biz de tartışmayı “Çapraz Ateş”e aldık. Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Yrd. Doç. Dr. Turan Buzgan ile Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi bakın neler dedi?

Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Yrd. Doc. Dr. Turan Buzgan:

Ülkemizde kuş gribine yakalanmış insan yok. medyanın panik yaratmaması lazım. Fransa'da sıcaktan 10 bin kişi öldü. Fransız basınında hiç yer almadı.

1. Ağrı'daki ölümün sebebi kuş gribi mi?

BUZGAN: Şu anda yapılan bütün testler, son vak'anın kuş gribi olmadığını gösterdi. Normal mevsimsel bir grip de değil, zatürree. Değişik sebeplerden kaynaklanabilir. Bakteriler, virüsler olabilir. Bakteri kaynaklı olma ihtimali biraz daha düşük. Çeşitli virüslerden kaynaklanma ihtimali daha yüksek. Tetkiklerimiz devam ediyor. Fakat ilk etapta kuş gribi üzerine yoğunlaştık. O da negatif çıktı. Yani ülkemizde bir kuş gribi insan vak'ası yok. Bunu açıklıkla ifade edebilirim.

2. Meyda ölüm olayını çarpıttı mı?

-Medya elbette haber değeri olan şeyleri halkımıza duyuracaktır. Ama bu kadar önemli bir konuda biraz daha sorumluluk duygusuyla hareket edilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu ve benzeri konularda toplum duyarlılığının da oluşturulması çok önemlidir. Fakat boş yere panik yaratacak davranışlardan da kaçınmak gerekiyor. Aksine tutum Türk turizmine, ekonomisine ve sosyal hayatına olumsuz etkiler yapıyor.

3. Basın bazı gerçekleri görmezden mi gelsin?

-Hayır. Fakat önce olan biteni test etmek gerekiyor. Türkiye bu konuda çok hassas. Manyas'taki kuş gribi olayında Tarım Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı'nın hızlı, aktif tumunu, konuyu kamuoyuyla paylaşması, Dünya Sağlık Örgütü ve Avrupa Komisyonu'nun takdirini kazanmıştı. Ben sadece devletin sorumluluğunu, medyanın da paylaşması gerektiğini düşünüyorum. Genellikle karşılaştığımız olaylar her mevsimde, her yerde görülebilecek zatürre vakalarıdır. Bunu, 'Kuş gribi şüphesi' olarak açıklamak, yüksek duyarlılıkla, aşırı bir anlatımla gündeme taşımak elbette mahsurludur.

4. Avrupa basını bu durumda ne yapardı?

-Biraz daha ihtiyatlı, duyarlı davrandıklarını görüyoruz. Örnek verebilirim. Aslında bu kadara varmaması lazım ama yaşanan bir durum olduğu için gözlememi aktarıyorum. Geçtiğimiz yaz Fransa'da aşırı sıcaklar yüzünden yaşlı 10 bin insan hayatını kaybetti. Fransız basınında, pek birşey çıkmadı. Bizde olsa durum herhalde çok farklı olurdu. Benim dikkat çekmek istediğim husus, genel sağlık, afet riskleri gibi konulara yaklaşırken ülke şartları bakımından biraz daha sorumluluk duygusuyla hareket edilmesi gerektiğidir.

Basın Konseyi Başkanı- Hürriyet Gazetesi Başyazarı Oktay Ekşi

GAZETECİYİ öncelikle ilgilendiren yaptığı yayına bağlı olmasıdır... Zarar verir mi vermez mi tarafına değil haberin gerçek olup olmadığına bakarız...

1. Basın bu kuş giribi olayını abartıyor mu?

EKŞİ: Basın Konseyi bağlamında konu bize intikal ederse, bizim meseleye bakış açımız şudur: Kuş gribi mi değil miydi? Muhabir kendisi mi yazıyor, yoksa bir doktor ona, " bu böyledir" dediği için mi kaleme almış haberi? Bence böyle bakmak lazım.

2. Biri bu haber uydurma derse...

Basın Konseyi olarak bizim 16 ilkemiz var. Bunlardan biri, "Gazeteci araştırılması olanaklar içinde bulunan haberleri araştırmadan veya doğru olduğuna emin olmaksızın yayınlayamaz" diyor. Bu maddeye aykırı bir durum varsa alır bakarız. Haberde kuş gribi demiş de sonuç onu teyit etmemiş ise, bu gazetecinin söz konusu ilkeyi ihlal ettiği düşüncesiyle kınayıcı veya uyarıcı bir karar verebiliriz.

3. Haber, Türkiye'ye zarar verici nitelikteyse...

Söz gelişi söylüyorum, falan haber 'Türkiye'nin turizm potansiyelini baltaladı' veya buna benzer bir şey oldu, 'şarbon var' dendi çıkmadı, haber et ihracatını engelledi. Bu da ülkenin zararınadır. Bu sorumsuz gazetecilik değil midir” gibi bir soru çıksa karşımıza, genel olarak söylüyorum, yılların bana verdiği, kanaat olarak söylüyorum ona bakmayız. Biz yazılan gerçeğe uygun mu, değil mi tarafına bakarız meselenin. Gazeteci, haberin ne sonuçlar vereceğini düşünmek zorunda değildir demek çok katogorik olur. Öyle bir şey olur ki ne insani açıdan, ne bir ülkenin vatandaşı olarak, ne meslek etiği açısından ”Ben mecbur muyum bunu düşünmeye. Hayır düşünmem" diyemezsin. "Gazeteci gerisini düşünmeye mecbur değildir" anlayışı bana uygun düşmüyor. Ama ilke olarak gazeteciyi öncelikle ilgilendiren yaptığı yayının gerçeğe bağlı olmasıdır.

4. 10 bin kişi öldü. Fransız basını yazmadı deniyor

Ondan çok emin değilim. Bunu söyleyen zatın, çok doğru bildiğini de sanmıyorum. Sanmıyorum diyorum, çünkü Fransız basınını takip eden biri değilim. Fakat bu ölümler Fransız basınında da yer almıştır. Evet bazen Avrupa'da genel bir anlayış hakim oluyor basına. Mesala İngiliz basınında, eski yıllarda bizim terör türü sayabileceğimiz bazı olayların büyütülmeden verildiğine ben de kaniyim.

Kaynak : BUGÜN