Irak’taki Kürt partileri ABD ve İsrail yanlısı olmakla suçlayan Nasrallah, Kürt liderlerin siyasi bir hata yaptığını söyledi.
Abone olHizbullah lideri Hasan Nasrallah, NTV muhabiri Mete Çubukçu’nun sorularını yanıtladı.
Nasrallah, Irak’ın işgalinden Şii direnişine, Türkiye’nin politikalarından intihar eylemlerine kadar birçok soruyu yanıtladı. Hizbullah lideri, Irak’ta saldırı düzenleyen bazı grupların arkasında CIA’in olduğunu da ileri sürdü. Nasrallah İslam dünyasının Türkiye’yle sorununun ise İsrail’le ilişkileri olduğunu savundu.
Mete Çubukçu: Irak’taki işgali karşı direnişin yöntemi konusundaki düşünceleriniz nelerdir? Mukteda El Sadr silahlı yöntemi seçerken, Ayetullah Sistani daha pasif bir yöntem izliyor.
Nasrallah: İşgalin üzerinden 1 yıl geçti ve işgalin amacı net olarak ortaya çıktı. Irak halkının zamana ihtiyacı vardı, Bu zaman zarfında Amerika’nın yalanları bir bir ortaya çıktı. Demokrasi getirme iddiaları ki bunun en önemli ayağı seçimdir, reddedildi. Ayettulah Sistani seçimi önermişti. Peki Amerika seçime niçin karşı çıktı? Çünkü seçim yapılırsa Irak’ta vatansever ulusal bir meclis ortaya çıkacak, hem ulusalcı hem de İslamcı partiler temsil edilecekti. Bu hükümet ise ilk iş olarak işgalin sona ermesini isteyecekti. ABD Irak’tan çıkmak istemediği için buna karşı çıktı. Orada demokrasi değil baskı uyguluyor. Belediye seçimlerine bile izin vermiyor. Diğer yandan geçici anayasaya ve koyduğu Kürtleri koruyan maddeler tepki topladı. Halkın en küçük ekonomik ihtiyacına bile yanıt veremedi.
ŞİİLER ASKERİ GÜÇLERİ OLMADIĞINDAN GEÇ HAREKETE GEÇTİ
Bugün bakarsanız, Barzani ve Talabani dışında, bazı Kürtler dahil olmak üzere Şiiler ve Sünniler yani tüm halk işgale karşıdır. Bu karşı çıkış silahlı ya da sivil ayaklanma biçiminde olabilir. Sünniler arasında da Şiiler arasında da farklı görüşler mevcuttur. Şiilerin bir süre sonra harekete geçmelerinin nedeni ise örgütsel yapıları, askeri güçleri olmamasıydı. Sokakları harekete geçirmek için zamana ihtiyaçları vardı. Ayrıca ABD’nin ne yapacağını görmek istiyorlardı. Her şeye rağmen ABD, bizim bile hayal edemeyeceğimiz ahmakça hatalar yaptı. İşgale karşı direnişin farklı yöntemlerle yürütülmesi olumlu bir şey. Yani biz şu ya da bu yöntemi deneyin diyemeyiz. Irak halkı kendilerine uygun yöntemi seçer. Silahlı direnişe de kendileri karar verir.
Mete Çubukçu: Şiilerle Sünniler arasında bir iç savaş ihtimali var mı?
BAZI DİRENİŞÇİLER CIA’LE BAĞLANTILI
Nasrallah: Böyle bir fitneyi uzak ihtimal olarak görüyorum. Fitne diyorum çünkü Irak Şiileri ve Sünnileri arasında böyle bir durumun olmasını Amerika istiyor, bu durumu kışkırtıyor. İkincisi böyle bir çatışmayı isteyenler bazı Vahabi ve Selefi gruplardır. Zaten bu gruplar dışarıdan; Suudi Arabistan’dan, Afganistan’dan geliyor, fiilen Amerika’ya karşı savaşmıyorlar. Başka hedeflere saldırıyorlar. Örneğin, Bağdat’taki Birleşmiş Milletler binası, büyükelçiliklere yönelik saldırılar, Bakr El Hekim’in öldürülmesi gibi olayları bunlar gerçekleştirdi. En son Zergavi’nin ses kayıtlarını biliyoruz. Şiilerle Sünnileri birbirlerine karşı kışkırtmak istiyor. Bu tür eylemleri yapanlar Amerika ile bağlantılıdır. Zaten Afgan savaşı sırasında da CIA ile ilişki içindeydiler.
Mete Çubukçu: Türkiye’nin son dönemdeki politikasına nasıl bakıyorsunuz? Yanı başında işgal edilmiş bir ülke var.
‘IRAK’TA FEDERASYONA DA KARŞIYIZ’
Nasrallah: Savaş döneminde Türkiye’nin politikası Arap dünyasında takdirle karşılandı. Siyasi bir direniş gösterdi. Bölgedeki bazı ülkelerle birlikte hareket ederse ileride meydana gelebilecek olumsuzlukları da engelleyebilir. Birinci Irak’ın toprak bütünlüğünün sağlanmasıdır ki bu konuda İran ve Suriye ile birlikte hareket etmesi gerekir. Çünkü Irak’ın bölünmesi bu ülkeleri etkileyecektir. Biz toprak bütünlüğünün bozulmasına hatta federal bir yapıya dahi karşıyız. Kentlere geniş yetkilerin verildiği merkezi bir yönetimi savunuyoruz. Malesef Kürt partileri Amerika ve İsrail yanlısıdır. Irak’tan ayrılmak, Irak’ın parçalanması Kürtlerin geleceği açısından kötüdür. Kürtler de Müslümandır ve büyük bir Müslüman denizi içinde yaşamaktadırlar. Onların çıkarları okyanus ötesinden gelenlerle işbirliği yapmakta değil bu topraklardadır. Kürt liderlerine çok büyük siyasi hata yaptıklarını söyleyebilirim. Projelerini çok ciddi şekilde gözden geçirmeleri gerekir. Dolayısıyla bir Kürt devletine karşıyız. Ama yaşadıkları ülkeler de haklarının verilmesini savunuyoruz.
Mete Çubukçu: Türkiye bir yandan Amerika tarafından zorlanıyor, İsrail ile ilişkileri var. Avrupa Birliği için de çabalıyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
‘TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİ OLUMSUZ ETKİ YARATIYOR’
Nasrallah: Arap ve İslam dünyasında halk ve iktidarlar farklı düşünür. Halkların Türkiye ile ilgili birinci sorunu İsrail’le olan ilişkisidir. Onlarla yapılan askeri tatbikatların görüntüleri olumsuz etki yaratmaktadır. Mesela Türkiye Arap dünyası ile İsrail arasında aracı olabilir ancak İsrail böyle bir girişimi her zaman reddeder. Ayrıca Türkiye’nin AB’ye girmesini istemez. Türkiye-ABD ilişkileri ise İsrail’le ilişkisinin yanında pek göze çarpmaz. Çünkü Arap ülkelerinin birçoğunun da Amerika’yla ilişkisi vardır. Bu yüzden Türkiye ile Arap-İslam dünyası arasındaki temel sorun İsrail’dir.
AB’ye gelince, Türkiye’nin AB’ye girmesi son derece önemlidir. Ancak Avrupa’ya doğru giderken İslam’dan uzaklaşabilir. Yeni dostlar ararken eski dostlarını kaybedebilir.
Mete Çubukçu: Peki Türkiye bu çizdiğiniz çerçeve içinde bölge herhangi bir rol oynayabilir mi?
Nasrallah: İslam ülkeleri ile ilişkilerini güçlendirirse önemli bir rol oynar. Ancak o zaman Avrupa ve Amerika’dan edindiği tecrübeleri kullanabilirler. Yeni hükümetin farklı eğilimleri olsa bile sırtının Araplara dönük olduğunu söyleyebilirim. İran ve Suriye gibi ülkelerde Türkiye ile ilişkilerde büyük arzu var. Bu yüzden top artık Türkiye’dedir.
Mete Çubukçu: Bölge ülkelerine gelecek olursak. Bugünkü anti demokratik yapılar nasıl değişebilir, nasıl demokratikleşebilirler?
Nasrallah: En büyük arzu bölgenin demokratikleşebilmesidir. Halklar kendi yönetimlerini özgürce seçebilmeliler. Bazı İslami hareketler demokratik çözüme tamamen karşı çıkıyorlar. Ama bizim savunduğumuz şudur: Bazı İslami kurallar vardır. Seçimle işbaşına gelen parlamento istediği yasaları çıkarabilir. Ama yasalar temel İslami kurallara aykırı olmamalıdır. İran en iyi örneklerden biridir.
Mete Çubukçu: Hizbullah gücüne oranla daha az temsil ediliyor. Bunun nedeni nedir?
HİZBULLAH’IN İŞİ G. LÜBNAN’DA DİRENİŞ
Nasrallah: Biz Lübnan’da tüm gruplarla ilişki içindeyiz. Bizim dışımızdakileri yani ötekileri de tanıyoruz. Bizim için farklı din, mezhep, siyasi eğilime mensup olmak işbirliği yapmaya engel değildir. Hizbullah’ın temel işi direniştir ve direniş konusunda başarıları da çoktur. Biz bu konuda da dar grupçuluk yapmadık bunu ulusal bazda başarıya dönüştürdük. İsrail askerlerinin Güney Lübnan’dan çekilmesinden sonra bile “Hizbullah değil; ordu- halk, Şii-Sünni, Müslüman-Hıristiyan hepimizin, tüm Lübnanlıların başarısıdır” diye söz ettim. Lübnan’da diğer partileri, Komünist, Arap milliyetçisi, Baasçı, Hıristiyan, Müslüman tüm partileri bir araya getirebilecek tek parti Hizbullah’tır. Hatta belediye seçimlerinde liste hazırlarken kolayca kazanabileceğimiz birçok yerde diğer siyasi partilerin önerilerini dinledik ve karma liste yaptık. Şuna inanıyoruz: kendi siyasal ve seçmen gücümüzle diğerlerini yok etme gibi bir politikamız yok. Ama başta söylediğim gibi bizim işimiz Güney Lübnan’dadır. Askeri gücümüz oradadır. Görevimiz ve varoluşumuz da direniştir. Bu yüzden asıl gücümüzü oraya ayırıyoruz.
Mete Çubukçu: Peki intihar eylemlerine nasıl bakıyorsunuz?
‘İNTİHAR SALDIRISI TERÖRDÜR’
Nasrallah: Biz bunu intihar eylemleri ve şahadet eylemleri olarak ikiye ayırıyoruz. İntihar saldırısı terördür. Meşru bir hareket ile kendi vücudunu feda edilmesi ise şahadet eylemidir. Filistinlileri düşünün ülkeleri işgal altındadır dolayısıyla onların yaptığı eylemleri meşru kabul ederiz. Ama sivil hedeflere dikkat ederiz, askeri hedefler konusunda duyarlıyız.
Bağdat’ta bir Pazar yerinde İstanbul’da, Madrid’de, Moskova, Fas ve New York’ta yapılanların doğru eylemler olmadığını söyledik. Dünyanın neresinde olursa olsun masumların çocukların öldürülmesini kınıyoruz. Siyasi görüşü, dini, milliyeti ne olursa olsun öldürülmeleri için gerekçe oluşturmaz. Ama işgalciler için askeri kıyafet giyenlerle kravat takanlar arasında bizim açımızdan bir fark yoktur.