Antikapitalist Müslümanlar grubunun lideri İhsan Eliaçık'ın Kur'an-ı Kerim ve İslam dinine ilişkin sözleri ortalığı karıştıracak.
Abone olGEZİ Parkı olayları sırasındaki açıklamalarıyla adından söz ettiren ilahiyatçı-yazar İhsan Eliaçık, "Ne İslam dinlerden bir din, ne Hazreti Peygamber bir din adamı ne de Kur'an kutsal bir kitaptır" dedi.
"Kur'an, kutsal kitap değildir" diyen Eliaçık, İslam'ın dinlerden bir din haline geldiğini ve eski dünya dinlerinin akıbetine doğru ilerlediğini de söyledi.
Eliaçık şunları belirtti:
'DİRİLER İÇİN MANEVİ TATMİN'
"Kur'an'a da ‘kutsal kitap’ muamelesi yaparsanız, onu “tapınak ayinine” dönüştürür ve “ölü metin” haline getirirsiniz. Çünkü ‘kutsal kitap’ okunmaz, anlaşılması gerekmez, tapınmaya yarar. Aklın ve tefekkürün konusu değildir. Bu nedenle de içinde her türden ‘absürd’ geçse normaldir. Zira nasıl olsa yaşamın konusu değildir. Diriler için manevi tatmin, ölüler için de telkindir. Daha önceki dinlerin hayattan çekilişi hep böyle olmuştu. Şu an Türkiye’de din buna dönüşmüş durumda"
'KİM ARAR KİM SORAR KUR'AN'I'
“İslam, dinler dünyasındaki reformcu özelliğini kaybederek, dinlerden bir din haline geldi. Eski dünya dinlerinin akıbetine doğru ilerliyor. Yaşayan Kur’an” anlayışıdır. Düşünün! Bir sabah kalktınız Kur’an yeryüzünden (Türkiye’den) suların çekildiği gibi çekilmiş; nüshaları kalmamış, hafızlar unutmuş ve hiç bir yerde bulanamıyor. Sizce kim arar kim sorardı onu? Tüccarın çekini, yargıcın kanun maddelerini, öğretmenin tebeşirini, öğrencinin ders kitabını, aşçının kepçesini, kadının aynasını, erkeğin cüzdanını aradığı gibi kim arar kim sorardı onu? Eksikliği nerede hissedilirdi? Kur’an’ın hayatımızdaki yerini anlamak için bunun üzerinde biraz düşünmek yeterli. Ne tüccar, ne yargıç, ne siyasetçi, ne komutan, ne gazeteci, ne öğretim görevlisi, ne yönetmen, ne öğretmen, ne öğrenci, ne aşçı, ne anne, ne baba, ne kadın, ne erkek “Daha dün buradaydı, Nerede bu Kur’an? Biz şimdi ne yapacağız?” diye sorar mıydı? Kim sorardı? Sanırım şunlar:
Ölüsü olanlar, ölü yıkayanlar, cenaze kaldıranlar, mezara toplananlar, taziyeye gidenler… Ezber yapanlar, hatim indirenler… Mevlit okutanlar, mabede gidenler. Tıpkı Hristıyanların yaptığı gibi… Hatta ondan da geri çünkü hiç olmazsa onlar evlenirken hatırlıyor, papazdan İncil dinliyorlar. İşte tapınak kitabı, ölü metin dediğimiz şey budur"
'KORKMAYIN BİR ŞEY OLMAZ, ÇARPILMAZSINIZ'
" Demek ki Kur’an’a “kutsal kitap” muamelesi yaparak hayatın dışına itmek, “ulvi” yerlere göndermek ona saygı değil saygısızlık oluyor. Ona saygı mı göstermek istiyorsunuz? Dokunun, açın, okuyun, anlayın, yaşayın, gereğini yapın. Ayetlerini tartışın, üzerinde tefekkür edin. Kur’an’ı hayat yolculuğunuzda “yoldaşınız” yapın. Duvarlardan indirin, başucunuza koyun. İyi günde kötü günde, hazarda seferde, savaşta barışta, özelde kamuda velhasıl hayatın akan bütün mecralarında onunla yürüyün. Korkmayın hiçbir şey olmaz. Kur’an adamı çarpmaz; insandır kendini çarpan, bölen, çıkaran. Kur’an toplumsal hastalıklara şifa, çözüm bekleyen ülke ve insanlık dertlerine devadır. İnsanları dirilten, toplumları canlandıran, içimizi ısıtan, muhtaç olduğumuz ruhtur."