Kul hakkı...
.
İsrail, Mavi Marmara baskını sırasında öldürülen 9 Türk vatandaşı için ülkemizden özür diledi. Neresinden baksanız diplomatik bir başarı. Altında yatan sebepler, özrün samimi olup olmadığı, İsrail'in ne diye bizi öptüğü tartışılır. Kaldı ki İsrail gibi bir devlet, hani yere burnu düşse eğilip almayacak kadar kibirli, kendini beğenmiş, kan seven, zulüm seven bir devlet. Kalkıp bütün dünyanın önünde özür diledi. Kabul edin, başarı işte!
Muhalefet İsrail'in özrünün altında birçok sebep yattığını söylüyor, olabilir, doğrudur, ama hangi lider özür diletseydi Melih Gökçek kadar abartır mıydı bilmiyorum ama, Başbakan kadar sevinirdi...
Bu özrün ardından Başbakan bir açıklama yaparak bu özrü, "Türk halkı adına" kabul ettiğini açıkladı. O günden beri biri bu konuya değinecek mi diye düşündüm, hani Başbakan'ın geçen yıl Kasım ayında, Kızılcahamam kampında yaptığı konuşmada söylediklerine...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan geçenyıl Kasım ayında, Kızılcahamam’da yaptığı konuşmada idam cezasının yeniden getirilmesi yolundaki toplumsal talepten söz ederken şöyle demişti:
“Devletin böyle bir yetkisi (af) olamaz ki... Devlet, kendine ait konularda böyle bir haksızlık varsa burada af yetkisini kullanabilir ama kalkıp da bir insan öldürülecek, onun ailesine ait olan yetkiyi devlet kullanacak... Böyle bir yanlış olabilir mi? İdam ile ilgili bir konuda bu konunun af yetkisi öldürülenin ailesine aittir diye düşünürüm. Kalkıp devlet böyle bir af getiremez, getirmemeli...”
E bu durumda özrün kabulü maktullerin ailesine ait olmuyor mu, inanın kafam karıştı...
Günün sözü: “Tövbe kapısı
açık dediysek, yeni günahlara koşman mı gerek? İster bilerek, ister
bilmeyerek, bir de kul hakkı var unutmaman gerek." (Anonim)