BIST 9.420
DOLAR 34,32
EURO 36,31
ALTIN 2.836,89
HABER /  GÜNCEL

Küçükali'nin istifasında ilginç ayrıntı

Ahmet Hakan, Göksal Küçükali olayını 'AKP’de bir istifa daha' şeklinde görmüyor. Küçükali'nin istifasına giden olayı yazan yazar, cemaat-parti ilişkisine de değindi.

Abone ol

AKP’nin ‘Kim kimdir’ini bilmeyenler için peşinen belirtelim:

Sakın, ‘AKP’de bir istifa daha... İstanbul Milletvekili Göksal Küçükali de partiyi terk etti’ şeklindeki haberlerden etkilenmeyin.

Sakın, Göksal Küçükali’nin istifasını diğer istifalarla karıştırmayın.

Ve yine sakın, bu istifadan yola çıkarak ‘AKP kan kaybediyor, içe kapanıyor, dışarıdan gelenler partiyi terk ediyor’ türünden siyasal analizlere filan kalkışmayın.

Neden mi?

Çünkü bu istifa, o türden bir istifa değil.

***

Bu istifanın ne türden bir istifa olduğunu anlayabilmek için öncelikle Göksal Küçükali’nin hikáyesini tüm yönleriyle ortaya koymak gerekir:

Göksal Küçükali denilince akla ‘Süleymancılar’ adı verilen dini grup gelir. Çünkü Küçükali, ‘Süleymancılar’ grubunun ‘politikaya meraklı’ etkili bir ismidir.

Küçükali 1980 öncesi Adalet Partisi’ne yakındı. 1980 sonrası ise ANAP’lı oldu.

- 1995 seçimlerinde Tayyip Erdoğan’ın önerisiyle Refah Partisi’nden aday olup milletvekili seçildi. Refah kapatılınca Fazilet’e geçmedi. Bu süreç içinde hep Erdoğan’a yakın durdu.

AKP’nin kurulmasıyla birlikte kendisini ‘En ateşli AKP’li’ olarak niteledi.

3 Kasım seçiminin aday listeleri açıklandığı gün ‘Dostlukların son günü’ oldu. Çünkü kendisini ‘listelerin efendisi’ olarak gören Küçükali, alt sıralarda aday olarak gösteriliyordu. Küçükali bu durumu hazmedemedi. Daha seçim yapılmadan öfkeyle Erdoğan’a bir mektup yazdı. Mektupta Erdoğan’a ağır hakaretler vardı. Küçükali ‘seçilemeyeceğini’ düşünüyordu. Öfkeye kapılmış, genel başkana meydan okumuştu...

Küçükali, ‘hakaret mektubu’nu yazdı ama listeden çekilmedi. AKP’nin oy patlamasının doğal sonucu olarak, alt sıralarda yer almasına rağmen parlamentoya girmeyi başardı.

- Ama ortada ‘genel başkana hakaret eden bir mektup’ vardı. Yani köprüler atılmıştı. Bir ‘barış’ umudu da yoktu. Küçükali işte bu noktada rotasını çizdi: Parti içi muhalefet yapmaya kendini adadı.

Hükümetin Irak politikasına karşı çıktı. Arınç’ın ikinci kez Meclis Başkanı seçilmesine itiraz etti. İşin içyüzünü bilmeyenler açısından ‘fevkalade ilkeli siyasetçi’ portresi çiziyordu. Oysa ortada ‘kaderin cilvesi’ vardı ve Küçükali’nin ‘muhalefet yapmak’ dışında pek seçeneği yoktu.

Küçükali adı en son gündeme, Uğur Dündar’ın ‘Arena’ programında geçti. Küçükali, Arena’ya konuşan bir işadamı tarafından ‘Asrın Yağması’ olarak nitelenen büyük bir yolsuzluk olayının ‘aracı milletvekili’ olarak suçlanıyordu. Erdoğan, Arena’daki haber üzerine ‘Gereği yapılsın’ dedi. Ve Küçükali ‘kesin ihraç istemiyle’ disipline sevk edildi.

- Küçükali’nin AKP’den ihracına ‘kesin’ gözüyle bakılıyordu. Ancak süreç tamamlanmadan Küçükali dün istifa etti.

***

Yani bu istifa, ‘Son zamanlarda AKP’de baş gösteren istifa zincirinin son halkası’ olarak nitelendirilmemeli.

Olay, zaten ‘gönderilecek’ bir ismin, ‘Onlar göndermeden bari ben gideyim’ atağıdır.

Uyanık milletvekili, gündemi iyi koklayıp, kendi istifasını, son zamanlardaki istifaların arasına karıştırma ve sıkıştırma kurnazlığını göstermiştir.

Mesele bundan ibarettir.

***

Ama tabii bu ‘kıssa’nın da bir de ‘hisse’si var:

Artık ‘Cemaatler sürü gibidir, onların elebaşlarından birini aday gösteririz, oyları kaparız’ mantığı iflas etmiştir. Çünkü böylesi yaklaşımlar, artık ‘aşiretler’de bile yok. Akıl, mantık ve vicdan, ‘cemaat yapısı’ içinde bile bu derece ‘kiralık’ olmaz.

Üstelik, ‘Cemaatin ileri gelenini aday göster, oyları kap’ anlayışı, bin türlü politik ve ahlaki sorunun yanı sıra, ‘cemaat oyları pazarlamacısı’ adını verebileceğimiz ‘profesyonel simsarlar’ı doğurmaktadır.

Simsarlar da her zaman girdikleri partinin ‘en zayıf halkası’ olurlar.

Yazı:Ahmet Hakan Coşkun
Kaynak:hurriyetim.com.tr