Küçüğüm, daha çok küçüğüm
Onu tanıdığımda ilkokula yeni başlamıştı
Çok tatlı bir yüzü ve o kadar güzel bir kalbi vardı
O yaşta o zekâ, hayran kalmıştım
Bize bilgisayarın nasıl kullanılacağını gösterirdi ve sonra bakışlarıyla da küçümserdi
Ama ne de güzel gülerdi
Müdürümüz Ahmet beyin biricik evladıydı, iş saatlerinde hepimize şakalar yapar, karşımıza geçer kıkır kıkır gülerdi ve biz kızamazdık hiç ona
En çok, hamburger ve patates kızartması severdi
Geceleri ben iş yerinde nöbetteyken, komik komik fakslar gönderir, arkasından telefon eder, Nesrin abla geldi mi faksım, beğendin mi? diye sorar sonra kahkaha atardı
Erol Can dersin yok mu senin? Diye söylenirdim, o da Yok derdi ve kapatırdı telefonu
Hemen arkasından başka şakalar
Ne kadar neşeliydin Erol Can
Dün haberlerde duydum yedi gencin hiç uğruna sonsuz uykuya yattıklarını ve çok sonra öğrendim içlerinden birinin sen olduğunu
Ne biçim bir yıl bu, daha başında yıkıyor bulduğunu
Ve sen neden oradaydın, siz neden oradaydınız diye çırpınmanın faydası yok biliyorum
Annen Baban Tek evlatlarını nasıl yolcu edecekler şimdi hep bunu düşünüyorum
Hala büyük bir şok yaşıyorum, hala sen yine o komik şakalarından birini yapıyormuşsun gibi geliyor bana
Şaka yapma Erol Can
N"olur yapma
Elma dersem çık, armut dersem çıkma
Elma, elma
Erol Can neden çıkmıyorsun?
Yoksa beni duymuyor musun?