YÖK tartışmalarında bir süredir sesi çıkmayan Gürüz, sonunda konuştu. Kubilay örneğini veren rektöre destek çıktı.
Abone olYükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Kemal Gürüz, kendisinin YÖK tartışmasında taraf olduğunu ve rektörlerin yanında olduğunu belirterek, "Türkiye'de cumhuriyetle, devletle, milletle problemi olan bir takım insanlar var. Bunları bir kenara bıraksınlar. Bizim sırtımızdan prim yapmayı bir kenara bıraksınlar. YÖK, evrensel, çağdaş, milletimize yön veren bir kurumdur" dedi. Gürüz, bugün katıldığı bir televizyon programında gündemdeki YÖK tartışmasına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Yükseköğretim Kanunu'nun fevkalade çağdaş bir kanun olduğunu belirten Gürüz, Türkiye'de asıl tartışılması gereken konunun, kimlerin nereden geldiği ve nerelere gittiği olduğunu söyledi. "Bugün üniversitelerdeki bazı insanların geldikleri yerler ve geçmişte neler yaptıkları bellidir" diyen Gürüz, "Biz bunu en yakından bilen insanlarız. Dilimizin döndüğü kadar, rencide etmeden, insanların haysiyetleriyle oynamadan bunları anlatmaya çalışıyoruz" şeklinde konuştu. 23 Eylül tarihli bir gazetede yayınlanan bir yazıda 'YÖK ve Bilimsel Ölçüt'ler' başlığıyla İsmail Hakkı Duru'nun bir yazısının yayınlandığını anımsatan Gürüz, bu yazıdan şu alıntıları yaptı: "Son 6-7 yıllık zaman diliminde YÖK üniversitelerimizi evrensel düzeyde bilim üreten ve eğitim veren kurumlar haline getirmek üzere daha önceleri yüksek öğretimimize tamamıyla yabancı olan mekanizla ve kavramları sistemimize taşımaya başladı. 2002 yılından itibaren doçentliğe müracaat edecek adaylar ve doçentlik jürilerinde görev alabilecek adaylar için belirli ölçütler konulmuştur. Buna göre doçentlik jurilerinde görev alınacak profesörlerde asgari uluslararası bilimsel performans aranmaya başlandı. Bu uygulamanın da öğretim üyeleri dernekleri adına ya da bağımsız olarak gazete ve televizyonlarında YÖK eleştirisi yapan demokrat profesörlerin çok büyük bir kısmını jüriler dışına çıkarttığını belirtmeliyim. Sonuç olarak, YÖK'ün zamanımızdaki karşıtları, yukarıda sadece bir bölümünü özetlemeye çalıştığım bilimsel düzeyi yükseltme çabalarına karşı olanlar ile Türkiye'nin laik, üniter düzenini ortadan kaldırmaya çalışanlardır. Demokrasi, şeffaflık, katılımcılık ve benzeri sözler, asıl amacı saklamak için kullanılan içi boş sloganlardır." YÜKSEKÖĞRETİMİN GELDİĞİ SON NOKTA Gürüz, "Üniversitelerin yapısıyla, mevcut sistemle ilgili bir tartışma var. Bütün bunlar olurken hükümet ne yaptı, neler söyledi de üniversite bunlara karşı çıkıyor?" sorusu üzerine de, "Böyle bir şey dünyada yok. Dünyanın gündemini belirleyen konular şunlar, artan talep, demokratik değişiklikler, teknoloji, küreselleşme ve rekabet. Bugün dünyada 90 milyon civarında yükseköğretim öğrencisi var. 2025 yılında bu rakam 170 milyona çıkacak. Bu artışın büyük kısmı gelişmekte olan ülkelerde yaşanacak. Gelişmiş ülkelerde ise demokratik yapı değişiyor. Daha yaşlı, daha seçici bir yükseköğretim müşterilerini yer aldığı görülüyor. Artık 'öğrenci' değil, 'müşteri' tabiri kullanılıyor" açıklamasında bulundu. Gürüz sözlerini şöyle sürdürdü: "Sayın Başbakan'ın haklı olduğu bir konu var. Gerçekten uzaktan öğretim meselesi çok ciddidir ama çözüm değildir. O tür yaklaşımlarla üniversite meselesi çözülmez. Uzaktan öğretim anlayışı değişti. Yeni türden yükseköğretim kurumları ortaya çıktı. Müthiş bir rekabet var. Bugün dünyada kamu tarafından yükseköğretime yapılan harcama 300 milyar dolar civarında. Buna kişilerin yaptığı harcamaları da eklersek korkunç rakamlar ortaya çıkıyor. Sadece ABD'de bu iş için ayrılan para yılda 220 milyar dolar. Yükseköğretim büyük bir pazar. ABD bundan en büyük payı alan ülke. ABD'de 582 bin, İngiltere'de ise 200 bin yabancı öğrenci var. Bizim ülkemiz ciddi miktarda yükseköğretim ithal eden, öğrenci ihraç eden bir ülke." 57. Hükümet döneminde, hükümet üyelerinin kendileriyle yükseköğretime yeni bir sistem getirilmesi konusunu detaylı olarak görüştüğünü ifade eden Gürüz, "Biz YÖK olarak bütün yetkilerimizi devretmek istedik. Sadece kaynak tahsisi yetkisi almak istedik. Dünyadaki genel eğilim, bizim çalışmalarımız, eğilimlerimiz dikkate alınmadı. İtiraz ettiğimiz noktalar halen net değil" şeklinde konuştu. Gürüz sözlerini, "Çok açık ve net söylüyorum, bu tasarıyla yapılmak istenen değişikliklerin amacı dünyaya ayak uydurmak olsa bahsettiğimiz konular, bunun içinde yer alır. Bunların hiçbiri bu tasarıda yok. Burada getirilen sistemde herkes herkesi seçiyor. Oysa liberal-demoratikli adı altında dünyada yürürlükte olan her türlü yönetim ilkesine aykırı bir sistem isteniyor. Amaç şu, ele geçirebildiğim kadar rektörlük, olmadı dekanlık, olmadı, bölüm başkanlığı, olmadı anabilim dalı. Çünkü şu anda bazı kişilerin, bazı düşüncelerin üniversitelerde bu düzeyde yer tutmaları söz konusu değildir" şeklinde tamamladı. YÖK TARTIŞMASINDAKİ ÜSLUP "İktidar, hak etmeyen kişilerin üniversitelerin çeşitli organlarına sahip olmak için top yekun bir saldırı içinde mi?" sorusuna da Gürüz, "Ben varsayımlar üzerine konuşmuyorum. Onlar sizin yorumunuz olarak kalsın. Ben onlara girmeyeceğim" diye cevap verdi. Gürüz, YÖK konusundaki tartışmalar sırasında kullanılan üslup hakkındaki soru üzerine de şöyle konuştu: "Cumhuriyetimzin temelinde yatan ilkeler uğruna, yani laik, demokratik, sosyal hukuk devleti, dil birliği, fırsat eşitliği, Anayasal vatandaşlık gibi kavramlar, üniversitelerimize hayat veren kavramlar. Bunların en temeline indiğimizde insan aklının her şeye üstünlüğü yatıyor. İnsanların inanç dünyası ayrı bir olaydır. Ona herkes saygı göstermek mecburiyetindedir. Şimdi bunların sözünün edilmesinden neden rahatsızlık duyulur anlamak mümkün değil. Ben başbakan olsaydım, bunları dile getiren rektörlere teşekkür ederdim. Ben bu tartışmanın dışında değilim. Ben bu tartışmanın içindeyim ve rektörlerimin yanındayım. Herkesin şunu bilmesi lazım. Biz bir yoldaşlar topluluğu, cihada giden bilmem neler veya Müslüman topluluğu falan değiliz. Biz bir arkadaşlar topluluğuyuz. Çok ağır ithamlar altında kalıyoruz." Gürüz, "Rektörler üzerinde bir baskı kurdunuz mu?" sorusu üzerine, "Böyle bir şey olabilir mi? Sorun rektörlerimize" dedi. Rektörler Komitesi'nin KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş'ı ziyaretinin siyasi bir davranış olarak nitelendirilmesinden duyduğu ifade eden Gürüz, "Bu bir siyasi davranış olabilir mi, bu bir milli davranıştır. Milli refleksimizdir" dedi. Gürüz, "Üniversitenin milli mi, evrensel mi olması lazım?" sorusuna, "Bilimsel, evrensel normlar var ve ülkelerin milli meseleleri var. Siz 'Türkiyeli' lafına üniversitenin tepki duymamasını bekleyemezsiniz. Tepki gösterdiği için teşekkür etmelisiniz. Siz hiç İtalyalı, İngiltereli ifadesini duydunuz mu? Buna tepki gösterilmesi normaldir" yanıtını verdi. REKTÖRLERİN KARA KUVVETLERİ'Nİ ZİYARETİ Rektörlerin Kara Kuvvetleri'ni ziyaretiyle ilgili bir soru üzerine de Gürüz şunları kaydetti: "Sayın Aytaç Yalman aylar önce, 'Hocam, Ankara ve civardaki rektör arkadaşları yakınlarda toplayalım. Bir öğle yemeği yiyelim. Gözümüzün, gönlümüzün, zihnimizin pası gitsin' diye bir davette bulundu. Ayrıca ben Genekurmay Başkanımızdan da randevu talep ettim kendisine arz etmem gereken bir konu vardı. O da, bizim Denetleme Kurulu'na Genelkurmay Başkanlığı'nca yapılacak bir üyenin süresinin dolduğuydu. Bunu kendim arz etmek istedim. Tabii ki her şey konuşuldu. Bu konunun açılma nedeni neydi biliyor musunuz? Hükümet, YÖK Tasarısı ile ilgili Genelkurmay'a sormuş. Bunu soran hükümet, YÖK değil. Biz kimseyi kimseye şikayet etmedik. Şunu açıklıkla ifade etmek istiyorum: Ben Demokrat Parti'ye oy verdiği için 27 Mayıs ertesinde hakarete uğramış bir ailenin çocuğu ve 27 Mayıs hakkında sorulan bir soruya verdiği cevaptan dolayı hak ettiği burstan mahrum bırakılmış bir insanım. Ben, kendime göre bedel ödemiş bir insanım. Bunları bir tarafa bıraksınlar. Bu ülkede cumhuriyetle, devletle, milletle problemi olan bir takım insanlar var. Bizim sırtımızdan prim yapmayı bir kenara bıraksınlar. YÖK evrensel, çağdaş, milletimize yön veren bir kurumdur. Kubilay adından neden rahatsızlık duyuluyor." Program sırasında adını açıklamadığı bir öğretim görevlisi tarafından hazırlanan tezin sonuç kısmından alıntı yapan Gürüz, söz konusu tezi hazırlayanın 59. Hükümet'in bakanı olduğunu ifade etti. Gürüz, konuşmasının son bölümünde ise "Üniversite kazanımlarını korumakta kararlıdır. Hesap vermekten kaçmıyoruz. Alnımız açıktır. Devletimize ve milletimize, bilime ve insanlığa hizmet yolunda, hiçbir eksiğimiz yoktur. Herkes Türk üniversite rektörlerine şükran duymalıdır. Ben bu konuda tarafım. Rektörlerden yana tarafım" dedi.