Kriz mi istiyordunuz alın size kriz!
Ankara'da bir işadamıyla beraberdim dün. İsmi bende saklı işadamı,
çok çok büyük bir firmanın sahibi olmasına rağmen, krizin
sıcaklığını ensesinde hissediyor:
-Her şey kilitlendi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün hemşehrisi.
AK Parti bu işadamının evinde kurulmuş.
İktidarla, sıcak ilişkileri var.
Devletle iş yapmıyor.
Mutlu değil:
-Kilitlendik.
Dünyanın birçok yerinde inşaatları var.
Ama...
Sıkıntılı...
"Para yok!" diyor, trilyonlarla oynayan işadamı.
Ve fellik fellik para arıyor:
-Sıkıntıdayım.
-Nasıl oldu bu?
-Gerginlik, bunalım, kavga dövüş ve dış etkiler.
-İktidarın kabahati var mı?
-Var!
-Oyunuz kime?
-AK Parti'nin alternatifi yok.
Özeti şu:
Parti kapatma, şusu busu ötekisi.
Bir de dış etkiler eklenince...
Nur topu gibi bir krizimiz oldu.
Hadi bakalım, gözümüz aydın!
Kadrolaşma böyle olur!
İşadamı kriz diyor ama
genel bakışı nedir? Kardolaşma dedikleri şey, iş dünyasının
penceresinden nasıl görünüyor?
-Her yerde var, her zaman var.
Örnek!
Öyle bir örnek ki dudağımız uçukladı.
İnşaat denilince akla gelen bir bürokrat, İstanbul'dan Ankara'ya
gelmeden evvel, bir iş teklifi almış...
Bu bürokratın cv'si hayli iyi...
Teklif yapan tarafa aracı olan da yukarıda sözünü ettiğim
işadamı:
-Vallahi bu adamı size getiririm ama...
-...?
-Bu adam namaz kılıyor!
Teklifi getiren kişi, önce biraz duraklıyor ardından kesin çözümü
iletiyor:
-Canım mülakata geldiği zaman, namaz kılmadığını söylesin.
Aracı da, iş teklifi alan da şok!
Tabii ki sözünü ettiğimiz bürokrat, bu şart karşısında tereddütsüz
hayır diyor... Zaten daha sonra da çok üst düzeyde bir göreve tayin
ediliyor.
Kadrolaşma dedikleri şeyi, bir saat misafiri olduğum işadamı işte
böyle anlattı..
Yorum sizin!