BIST 9.489
DOLAR 34,55
EURO 36,03
ALTIN 2.997,03
HABER /  EKONOMİ

Kriz kahini Türkiye'nin falına baktı

Ekonomist Nouriel Roubini, Çukurova Genç İşadamları Derneği tarafından düzenlenen konferansta konuştu.

Abone ol

''Kriz kahini'' olarak bilinen ekonomist Nouriel Roubini, ''Fitch'in notu yükseltmesi iyi haber. Daha fazla yatırımcı Türkiye'ye para aktaracak demektir. Türkiye'nin yolu bence doğru istikamet'' dedi.

Çukurova Genç İşadamları Derneği (Çukurova GİAD) tarafından düzenlenen konferansta konuşan Roubini, Türkiye'nin bugünkü durumunun on yıl önceki durumuyla karşılaştırıldığında oldukça iyi olduğunu belirtti.

2001'de çok ciddi bir ekonomik, mali ve bankacılık krizi yaşandığını hatırlatan Roubini, ''Fakat bugün Türkiye'nin çok daha güçlü bir ekonomi olduğunu görüyoruz. O zamanlarda IMF'den para istendi ve ülkede bir borç krizi yaşandı. Bugün ise ülke kamu borcunun GSYH'ya oranı daha düşük. Merkez Bankası'nın döviz rezervleri çok daha yüksek. Bankacılık sektörü çok daha iyi regüle ediliyor. Sanayi tabanı çok daha çeşitli ve çok daha sofistike şirketleriniz var. Sadece Türkiye ile iş yapmıyorlar, bölgesel ve hatta uluslararası bir güç haline geliyorlar'' diye konuştu.

Roubini, Türkiye'nin kredi notunun uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch tarafından ''yatırım yapılabilir'' seviyeye yükseltilmesine de değinerek, şunları ifade etti:

''Türkiye'nin hem olumlu yanları hem de riskleri var. Bana soracak olursanız Türkiye'nin olumlu yönleri olumsuz yönlerinden daha ağır basıyor. Bu nedenle Fitch, Türkiye'nin notunu çok uzun zaman sonra yatırım yapılabilir seviyeye yükseltme kararını verdi. Önümüzdeki aylarda Moody's ve S&P de büyük ihtimalle kararlarını verecekler. Fitch'in notu yükseltmesi iyi haber. Daha fazla yatırımcı Türkiye'ye para aktaracak demektir. Türkiye'nin yolu bence doğru istikamet. Ama hem ekonomik hem de diğer alanlardaki reformların devam etmesi lazım ki ülke daha güçlü olsun. Türkiye doğru yönde giden ülkelere bir örnek.''

Türkiye'nin AB ile üyelik müzakerelerine değinen Roubini, kendisinin en de bunu çok olumlu karşıladığını söyledi. ABD, Avrupa, Türkiye ve dünyanın birçok yerinde insanların bu konuda olumlu düşündüğünü ama Avrupalılar'ın bu konuya çok dar bir bakış açısıyla yaklaştığını ve müzakereler sürse de çok yavaşladıklarını dile getiren Roubini, sözlerine şöyle devam etti:

''Çünkü Avrupa'da bazı ülkeler, bence herhangi bir gerekçesi olmaksızın Türkiye'nin AB'ye üye olmasını istemiyor. Türkiye gibi dinamik ve girişimci, genç bir nüfusa sahip, büyük bir pazarı olan bir ülke, büyük Avrupa Birliği'nin bir parçası olursa, bu sadece Türkiye için değil, Birlik için de faydalı olur. Ancak, şu anki Avro Bölgesi'ndeki durum bu yönde bir ilerlemeyi pek sağlamıyor. Kısmen Avrupa, Türkiye'nin Birliğe katılmasına sıcak bakmadığı için, Türkiye ekonomik, siyasi açıdan bütün ilgisini başta Çin, Ortadoğu, Rusya, Uzakdoğu gibi alanlara yönlendirdi. Bence bu sadece siyasi açıdan rasyonel bir davranış değil, aynı zamanda ekonomik açıdan da çok rasyonel bir yaklaşım. Avrupa Bölgesi büyümenin yavaş olduğu bir bölge olmaya devam edecek. Potansiyel büyüme en iyi koşullarda yüzde 1-1,5 oranında olacak. Bu durumda çok daha yavaş büyüme sergileyen bir bölgenin bir parçası mı olmak istersiniz, yoksa Körfez, Ortadoğu, Orta Asya gibi daha dinamik olan yerlerde mi olmak istersiniz? Bu bölgelerde büyüme oranı yüzde 5-7 arasında. Dolayısıyla Türkiye'nin ilgisini Avrupa'dan dünyanın farklı yerlerine yönlendirmesi bence olumlu. Ekonomik açıdan da mantıklı. Türkiye AB'nin bir üyesi olmalı tabii ki, ama ticari ve finansal ilişkilerinizi böyle şekillendirmeniz, Avrupa'dan çok daha hızlı büyüyecek ülkelerle çeşitlendirmeniz Türkiye açısından son derece olumlu. Türkiye gerçekten de doğu ile batı arasında çok kilit bir pozisyonda yer alıyor.''

TÜRKİYE BAŞARILI OLDU AMA ZORLUKLARIN ÜSTESİNDEN GELMEK GEREKİYOR

Türk ekonomisinin küresel kriz süresince performansından övgüyle bahseden Roubini, ''Son derece ciddi bir ekonomik krizden çıkan Türkiye, son on yıldır her yıl yüzde 5'ten fazla büyüme sergiledi. Finansal sistem düzene girdi, istikrarlı mali politikalar ortaya kondu ve Türkiye bu sayede başarılı oldu'' dedi.

Türkiye'nin önündeki zorluklara da değinen Roubini, ''Hiçbir ekonomi mükemmel değildir. Elbette bazı zorlukların üstesinden gelmek gerekiyor ve bunların bazıları daha kısa vadeli, bazıları daha uzun vadeli. Türkiye'de ekonomik büyüme yavaşladı ve işsizlik oranıysa yüksek. Bunların bazıları iç bazıları dış faktörlere bağlı. Ülkede hala çok ciddi bir ticaret açığı ve cari açık bulunuyor. Yani bir kırılganlık var. İhracat ithalattan daha yüksek. Bu kadar büyük cari açığı olan bir ülke dolayısıyla finansal baskılar altında kalacaktır. Özellikle açık, yabancı para biriminden borçla ya da kısa vadeli borçla kapatılmaya çalışılırsa o zaman ciddi bir kırılganlık doğar'' ifadelerini kullandı.

"MB'NİN KARAR ALMASI GEREKİYOR"

Roubini, Merkez Bankası'nın önümüzdeki dönem için uygulayabileceği para politikalarına ilişkin olarak şöyle konuştu:

''Türk Lirası uzun süre boyunca çok güçlüydü. 'Belki de o yüzden cari açık yükseldi' diyoruz. Ancak liranın bir parça değer kaybetmeye başladığını gördük. Enflasyon oranı hala çok yüksek. Merkez Bankası'nın koyduğu hedeften yüksek. Bu nedenle Merkez Bankası tarafından bir karar alınması gerekiyor. Büyüme diyorsanız, o zaman faiz oranlarını düşürmeniz lazım ki ekonomik büyümeyi canlandırabilesiniz. Ama enflasyon ve cari açık sizi rahatsız ediyorsa ve bunun üzerine faizleri düşürürseniz, kredi patlaması olabilir, aşırı derecede tüketim harcaması olabilir, daha fazla ticaret açığı ve enflasyon doğabilir. Bu nedenle bir yandan enflasyonu düşürmek, bir yandan ekonomik büyümeyi güçlendirmek, para politikası açısından çok da kolay değil. Bunlar makroekonomik zorluklar. Türkiye'nin kırılganlıklarından biri de şu; net olarak petrol ve enerji ithalatçısı. Petrol fiyatlarındaki artış büyüme, enflasyon ve ticari dengeler üzerinde olumsuz bir etkiye sahip.''

Türkiye'deki bütçe açığının nispeten düşük olduğunu belirten Roubini, ''GSYH'nın yüzde 3'ü civarında ve böyle bir açık sürdürülebilir bir açık. Önümüzdeki bir-iki yıl içerisinde öncelikle yerel seçimler, sonrasındaysa genel seçimler yaşanacak. Benim uyarım şu; bütçeyi siyasi amaçlarla, oy kullanmak amacıyla kullanmamak lazım. Mali istikrarın ve bütçenin korunması lazım. Mali sağlamlığın korunması gerekli ki Türkiye yatırım düzeyini koruyabilsin'' dedi.

ORTADOĞU'DA TÜRKİYE EKONOMİK VE SİYASİ MODEL OLABİLİR

Bölgesinde Türkiye'nin büyük bir etki alanı olduğunu belirten Roubini, ''Türkiye'nin doğu ile batı arasında oynadığı stratejik pozisyonu son derece kritik. Küresel finansal akışlar, küresel emtia akışları kısmen de olsa Türkiye üzerinden olacak. Dünyada hem Müslüman hem de demokratik olan başarılı ülkeler var. Türkiye bunlardan birisi, Endonezya da başka bir örnek. Suriye'deki iç savaşın devam etmesinin olumsuz sonuçları var. Türkiye, onlara son derece olumlu katkıda bulunabilir. Türkiye'de başarılı bir ekonomi örneği var. Büyüyor, istikrarlı ve ekonomik fırsatlar sunuyor. Ortadoğu'da, Türkiye ekonomik ve siyasi model olabilir. Türkiye bu tür jeopolitik gerilimleri çözmeye çalışırken, bir yandan da örnek olmaya çalışıyor'' diye konuştu.

TÜRKİYE'NİN NÜFUZU ARTIYOR

Küresel gelir ve büyümenin önümüzdeki dönemde yükselen piyasalar tarafından oluşturulacağını belirten Roubini, yükselen piyasalardan birinin de Türkiye olduğunu söyledi. Roubini, ''Türkiye'nin son on yılda, kendi bölgesindeki gücüne bakınca, aynı zamanda dış politika açısından da Ortadoğu'da nüfuza sahip oluyor'' dedi.

ABD ekonomisinde büyümenin zayıf olduğunu, Avro Bölgesi'nde kırılganlığın devam ettiğini vurgulayan Roubini, şunları kaydetti:

''Avro Bölgesi'nde resesyon halen devam ediyor. Avronun değeri yüksek, o yüzden de bu ülkeler gereken rekabet gücüne sahip değil. Her ne kadar 'Avro Bölgesi dağılır mı?' diye bir risk olsa bile, bir arada kalmaları konusunda da bir şansı var ve başarılı olabilir. Avrupa Merkez Bankası çok daha aktif bir rol oynamaya karar verdi. İtalya ve İspanya'nın tahvillerini satın alacak.''

Avrupa'da krizin sağlam ekonomisi ile bilinen Almanya ve Fransa'yı da etkilediğini belirten Roubini, ''Parasal birliğin başarılı olması için, bankacılık, mali ve ekonomik bir birliğin olması ve hatta eninde sonunda siyasi bir birlik olması lazım. Almanya, kenardaki ülkelerle ilgili olarak çok şüpheciydi. O bile fark etti ki küresel ekonomide tek başına ayakta durmaya çalışan bir Almanya yeterli değil. Eğer Avro Bölgesi dağılırsa, Almanya tek başına Çin, Hindistan, Brezilya, ABD, Türkiye gibi tek başına bir güç halini alırsa başarılı olamaz. Avrupa eğer beraber kalırsa başarılı olacak ve güçlü kalacaktır'' dedi.

Avro Bölgesi'nden çıkış senaryolarına da değinen Roubini,''Bu ekonomik ve siyasi bir karar. Dağılırlarsa sadece Yunanistan ve İspanya problem yaşayan ülkeler olmayacak. Almanya da, Türkiye de, küresel ekonomi de bazı problemler yaşayacak. Çünkü bunun bulaşıcı birtakım etkileri olacak'' ifadelerini kullandı.

Suriye, İran ve Irak'ı da içerisine alan bölgedeki gerilimlerin ekonomik açıdan bazı olumsuz sonuçları olabileceğini belirten Roubini, ''Ortadoğu açısından birçok politik risk de var. Bunlardan bir tanesi de bir tarafta İran, öbür tarafta İsrail arasında yaşanan gerilim. 'İran acaba bir nükleer bomba çalışmasına devam edecek mi?' şeklinde bir soru var. Acaba müzakereler başarılı olacak mı? Mevcut AB ve ABD'nin uyguladığı yaptırımlar İran üzerinde etkili olacak mı? Bence İran bir noktada ödün vermeli ve nükleer bomba üretmekten vazgeçmeli. Nükleer güce sahip bir İran sadece İsrail için değil birçok başka Arap, Sünni ülkesi için de tehdit olacaktır. Türkiye, ABD, Avrupa için de tehdit olacak. Eğer İran 5-10 yıl içerisinde o bombayı yaparsa Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır, Irak bu bomba konusuna girmek zorunda kalacaklar. Bölgede daha fazla bir nükleer istikrarsızlık olacak'' diye konuştu.