BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Kritik MGK'nın gizli tutanakları

Balyoz davası iddianamesinin ek klasörlerinde, kritik MGK toplantısı tutanakları deşifre edildi...

Abone ol

Kritik MGK toplantısındaki konuşmalar Balyoz Davası'nın ek klasörlerinden çıktı. Hukukçular, gizli kalması gereken ve ifşa edilmesi Türk Ceza Kanu'na göre suç sayılan MGK tutanağını dava dosyasına koyarak alenileştiren adli görevliler hakkında soruşturma açılabileceğini belirtti.

İddianamede Kıbrıs tutanağı 2004 yılında Annan Planı'nın tartışıldığı MGK tutanakları Balyoz Davası iddianamesinin ek klasörleri ile deşifre edildi. Tutanaklara göre, hükümet üyeleri planı desteklerken dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök ile kuvvet komutanları anlaşmaya mesafeli yaklaştı. Başbakan Erdoğan, referandumda Güney Kıbrıs'tan 'Hayır' çıkacağını öngörürken dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül 'Evet' çıkacak demiş.

Cumhuriyet'in haberine göre, Balyoz davası iddianamesinin ek klasörlerinde, kritik MGK toplantısı tutanakları deşifre edildi. Dava dosyasından çıkan tutanaklara göre, 5 Nisan 2004 tarihinde arka arkaya üçüncü kez yapılan ve Annan Planı'nın değerlendirildiği MGK toplantısında, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, Güney Kıbrıs'ın AB'ye girmesi ile birlikte Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası'nda ön plana çıkabileceğini söyledi. Özkök, Loizidou davasında ödenen tazminatların benzerlerinin gelecekte Türkiye tarafından davacı Rumlara ödenmesinin de söz konusu olabileceğini vurguladı. Özkök, plandaki yazım hatalarının da düzeltilmesini istedi. Annan Planı'nda yer alan derogasyonların sürekli olmaması da Özkök'ün konuşmasında önemli gündem maddeleri arasında yer aldı. Milli Güvenlik Kurulu tutanaklarının ifşa edilmesinin Türk Ceza Kanunu'na göre suç olduğuna dikkat çeken hukukçular, söz konusu tutanağı dava dosyasına koyan görevliler hakkında soruşturma açılabileceğine dikkat çekti.

SEZER KESTİRİP ATTI

Özkök'ün ardından söze giren dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, "Planı tartışmanın anlamı yok. Derogasyonların hepsi süreli. Bunlar hiçbir zaman güvence oluşturmuyor Türk tarafı yönünden. Verilen sözlerin değeri yok. Yani, değiştirme olanağımız olmadığı için bu plandaki kuralları şöyle olsaydı, böyle olsaydı demenin bir yararı yok diye düşünüyorum. Gene de açıklanması gereken konuları buyrun açıklayın" dedi. Daha sonra söz alan, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Özden Örnek ise anlaşmanın olumsuz yanlarını sıralarken şöyle konuşuyor:

"AB'ye girişim kesin değildir. Sayın Dışişleri Bakanımız ve Sayın Başbakanımız bu heyetin huzurunda benzeri düşünceleri bizimle paylaşmıştır. Planın referandumla onaylanması ve yürürlüğe girmesi, acaba bizim AB'ye girmemizi sağlayacak mıdır? Bu sorunun cevabını bu odadaki herkes bilmektedir. Ama ben kendi düşüncemi sesli olarak tekrarlayayım 'Hayır'. Rumlaşacak bir Kıbrıs Yunanistan'ın elini askeri yönden çok kuvvetlendirecektir. Anlaşmaya mutlaka şerh konulmalıdır."

DENGE BOZULACAK

Dışişleri Bakanı Gül, müzakereler sırasında Yunanlıların "Bu işi kopartalım. Gizli kalsın aramızda. Ancak müzakereler yürüsün" yönünde teklifte bulunduğunu belirttikten sonra anlaşmanın iyi yönlerini sıraladı. Gül'den sonra konuşan dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman ise, "Zaman baskısı altında ve inanıyorum ki hiçbirinizin de içine sinmediğine inandığımız, inanmadığımız bir anlaşmayı bugün burada imzalamak mecburiyetinde kalacağız. Sonucunda Türk - Yunan dengesi bozulacak. Doğu Akdeniz'de ve Kıbrıs'ta garantörlük hakkımız zaman içinde kalkacak. Bu anlaşmadan hemen sonra orada ciddi olayların olabileceği endişesini taşıyorum ve bu vebal de bizim boynumuzdadır" diye konuştu.

TARTIŞMALAR BAŞLADI

Dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek ise değerlendirmede bulunurken, "Kuzey Kıbrıs'ın çalışmaya niyeti yok" diyor.

Sezer, "Tüm sorun, Türk kesimi yararına yapılan düzenlemelerin kalıcı olup olmamasında toplanıyor. Bunların, gerek AB kararıyla, gerekse mahkeme kararlarıyla delinmemesi. Bunu sağlamanın da yolu AB birincil hukuku katına çıkartmak bunu" dedikten sonra kurul üyeleri arasında, anlaşmanın yürürlüğe girmesi ve Meclis onayı ile ilgili tartışmalar başlıyor.

KUZEY'DEN EVET ÇIKARSA...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Onlar 'hayır' desin ama Kuzey'den 'evet' çıkması oradan hayır çıkması öyle zannediyorum ki hem Kuzey'in hayrına olacaktır hem bizim hayrımıza olacaktır. Bu bakımdan biz şu ana kadar attığımız adımda bu istikrarı korursak gerek AB nezdinde gerek dünya nezdinde çok daha farklı bir konuma oturmuş oluruz diye düşünüyorum" değerlendirmesini yapıyor.

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ise, "NATO için Brüksel'de, diğer gün Lahey'de idim. Her ikisinde de AB'nin bütün bakanları vardı. Orda gördüğüm intiba şu oldu, bunu açıkça söylediler çok kaygıları var Rum Kesimi 'Hayır' diyecek diye. Ben şahsen onların 'evet' diyeceğini tahmin ediyorum" diyor. Gül, Rum kesiminin 'Hayır' demesi durumunda KKTC'nin tanınması konusunda AB içinde girişim olacağını aktarıyor.