BIST 9.368
DOLAR 34,54
EURO 36,21
ALTIN 2.961,20
HABER /  SAĞLIK

Kovid-19 prostat kanserinde teşhisi geciktirdi

Demirören Haber Ajansı
Demirören Haber Ajansı

Türk Üroonkoloji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Süleyman Ataus, “Pandemi döneminde kanserde ileri evre tanısında artış gözlendi. Çünkü hastalar, Kovid-19 endişesiyle hastaneye başvurmakta gecikti. Salgın uzun bir zamana yayıldığı için hastalığın evresi ilerledi, bazı hastalara geç teşhis kondu” dedi.

Abone ol

Türk Üroonkoloji Derneği tarafından, ‘Türk Üroonkoloji Derneği Prostat Kanseri Veritabanı’ kaynaklı bilgiler ışığında hazırlanan ‘Türkiye Prostat Kanseri Haritası’nın sonuçları, düzenlenen toplantıyla açıklandı.

Dünyada erkeklerde en sık görülen kanser türleri arasındaki prostat kanserine ilişkin kamuoyunu bilinçlendirmek amacıyla hazırlanan rapor, prostat kanserinde erken teşhisin tedavi sürecine katkılarına yönelik önemli bulgular içeriyor.

Prostat erkeklerde en kıs görülen ikinci kanserdir

Dünyada ve Türkiye’de erkeklerde en sık görülen kanser türlerinden olan prostat kanseri, erkeklerde kansere bağlı ölümlerde de akciğer kanserinin ardından ikinci sırada yer alıyor. 2018 yılı istatistiklerine göre, dünya genelinde 1,28 milyon hasta prostat kanseri tanısı almış bulunuyor. Türkiye çapındaki 5 bin 040 hastaya ait verilerden oluşan Türk Üroonkoloji Derneği Prostat Kanseri Veritabanı’na göre, prostat kanseri hastaların yarısında 60-69 yaş aralığında tespit ediliyor.

Prostat kanserinin kendine özgü hiçbir belirtisi yok

Raporla ilgili açıklamalarda bulunan Türk Üroonkoloji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Süleyman Ataus, “Sık idrara gitme, idrar yaparken zorlanma ve idrarda kan görülmesi gibi ürolojik şikayetlerin yaklaşık yarısında prostat kanseri saptanıyor. Prostat kanserinin kendine özgü hiçbir belirtisi yok. Hastaların büyük bir çoğunluğuna hala hiçbir yakınması olmadan rutin kontrollere geldiğinde teşhiş konuluyor” diye konuştu.

Coğrafya kanserin görülme sıklığını etkiliyor

Periyodik olarak 50 yaşından sonra bütün erkeklerin yılda bir kez üroloğa gitmelerini öneren Prof. Dr. Ataus, “Ailesinde prostat kanseri olanların ise 40 yaşından sonra yılda bir kez kontrole giderek kandan PSA testi yaptırmaları gerekiyor. Ayrıca parmakla prostat muayenesi olması büyük önem taşıyor. Dünyada hala hastalık herhangi bir belirti vermeden PSA ile tanı konuluyor, bu test önemli. Belli coğrafyalarda o bölgenin beslenme alışkanlığı, çevresel faktörlere bağlı prostat kanseri riski artıyor. Türkiye’de akdeniz kıyılarında risk daha azken doğuya gittikçe görülme sıklığı artıyor. Bu tamamen hayvansal yağların yoğun tüketilmesiyle ilgilidir. Sağlıklı beslenmek ve fiziksel aktivite de önemli” ifadelerini kullandı.

Teşhislerde gecikmeler yaşanıyor

Hastanelerde bütün önlemlerin alındığını aktaran Prof. Dr. Ataus, “Kanser tanısı konmuş hastalarımız Kovid-19 endişesiyle rutin kontrolleri aksatmamalılar. Bu dönemde kanserde ileri evre tanısında artış gözleniyor. Çünkü hastalar çekindiği için hastaneye başvurmakta gecikti. Bu uzun da bir zamana yayıldığı için hastalığın evresi ilerledi. Bu tedavi açısından hiç istemediğimiz bir durum. Prostat kanserinde geç teşhisler yaşandı” dedi.

Tedavi geciktikçe kanser diğer orğanlara sıçrıyor

Her hastanın kendine özgü tedavi biçimi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ataus, “Hastalığın evresi ilerledikçe başka pek çok disiplini ilgilendirmeye başlıyor. Organın dışına çıkıyor, yakındaki lenf bezlerine sonra uzak lenf bezlerine ve kan yoluyla kemiklere sıçrıyor. Bu hastalar multidisipliner yaklaşımla tedavi edilmelidir. Hastalar bize ne kadar erken gelirse tedavi o kadar az sorunlu hale geliyor. Hastalık ilerledikçe sadece cerrahi tedavi yetmiyor. Mutlaka ilaç ve rasyasyon tedavisi de yapmak gerekiyor” diye konuştu.

Son 10 yılda erken teşhiste önemli ilerlemeler yaşandı

Rapora göre hastaların yüzde 62,5’inde tanı anında ölçülen PSA değeri 10 ng/dl’nin altında saptanıyor. Bu oranın 2009 yılında yine Üroonkoloji Derneği tarafında gerçekleştirilen bir çalışmada yüzde 50,6 olarak saptandığını hatırlatan Türk Üroonkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sinan Sözen de “Son 10 yılda prostat kanseri çok daha düşük PSA değerlerinde yakalanıyor ve erken teşhiste büyük ilerlemeler yaşanıyor. Bununla birlikte PSA testinin tek başına yeterli olmadığı ve mutlaka üroloji uzmanı tarafından yapılacak prostat muayenesi ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini de unutmamamız gerekiyor” dedi. Türk Üroonkoloji Derneği Prostat Kanseri Veritabanı verilerine göre prostat kanseri tanısı alan her 4 hastanın 1’inde yapılan prostat muayenesinde hastalık saptanıyor” dedi.

Rapora göre özellikle 2015 yılından beri yıllık prostat MR kullanım oranlarında belirgin artış yaşanıyor. Raporda MR Füzyon Biyopsisi yönteminin sağladığı avantajlar gereksiz tanı oranının azaltılması ve yüzde 90’lara varan oranlarda prostat kanseri teşhisi konulması olarak sıralanıyor.

Robotik ve fokal tedaviler yükselişte

Türkiye’de ‘Robotik Cerrahi’nin çeşitli merkezlerde prostat kanserinin tedavisinde aktif olarak kullanıldığını belirten Prof. Dr. Saadettin Eskiçorapçı ise “Türk Üroonkoloji Derneği Prostat Kanseri Veritabanı verilerine göre radikal prostatektomi ameliyatı uygulanan hastaların yaklaşık 3’te 1’inde laparoskopik veya robot yardımıyla laparoskopik cerrahi yöntemi uygulanıyor. Seneler içerisindeki dağılıma bakıldığında ise, açık cerrahi sayılarının sabit seyrettiği ancak laparoskopik ya da robot yardımıyla laparoskopik cerrahi sayılarında ise bir artışın olduğu görülüyor. Hastaların tedavileri için bir teknik arayışı içinde olmaları yerine tecrübeli ve güvenilir bir cerrah arayışı içinde olmaları faydalıdır. Tüm organı tedavi etmek yerine görüntülemeye dayalı hedefe yönelik ‘Fokal Tedaviler’ ise yakın gelecekte ön plana çıkmaya başlayacaktır” ifadelerini kullandı.

Kovid-19 erken tanıyı geciktirdi

Kovid-19 salgınının prostat kanseri tedavilerine etkisine değinen Doç. Dr. İlker Tinay ise  “Kovid-19 pandemisi sırasında prostat kanseri tanı ve tedavisine yönelik olarak uygulamalara dair önerilerde bulunduk. Genel olarak bu süreçte, salgın öncesi yeni tanı almış erken evre hastalık tedavisinde erteleme yaklaşımı ön planda olurken, ileri evre hastalık varlığında ise tedavilerde gecikme yapılmaması yaklaşımı önerildi”  diye konuştu.