Koşaner, Köşk'te eşi başörtülü Cumhurbaşkanı için ne düşünüyor? Askeri müdahalelere ve terör sorununa nasıl bakıyor?
Abone olRadikal gazetesi Ankara temsilcisi Murat Yetkin, Ocak 2006’da, gazetenin manşetine de çıkan “Askerin iki endişesi” başlıklı yazısında görüştüğü askeri yetkilinin kim olduğunu yaklaşık 5 yıl sonra açıkladı.
Yetkin, o dönem rahatsızlıklarını her zaman meşru zeminde dile getirdiklerini anlatan ve “başka türlü müdahale olmaz” diyen kişinin dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Işık Koşaner olduğunu ilk kez kabul etti.
Yetkin, 4 gün önce, “Koşaner ne dediyse o oldu” başlığıyla yayımlanan yazısında, Koşaner’in adını ilk kez verdi. 26 Ocak 2006 tarihli gazete manşetinin “askerin iki endişesi” olduğunu hatırlatan Yetkin şu ifadeleri kullandı: “Üst düzey bir askeri kaynağa dayanarak, daha bir yıldan fazla zaman olan cumhurbaşkanlığı seçimleri ve ‘artık terör sorunu olmaktan çıkan’ Kürt sorunu üzerine askeri kesimin nabzını aktarmaya çalışmıştım.
Söylenenler özetle şöyleydi:
1 Yasalarımız cumhurbaşkanı seçilecek kişinin, ya da eşinin nasıl giyinmesi gerektiğini söylemiyor... Asıl önemlisi, cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak kişinin Cumhuriyet’in temel ilkelerini, Anayasa’nın temel ilkelerini koruma konusunda ne yapacağıdır.
2 Sorun artık terör sorunu olmaktan çıktı... Yarın belediyelerin kapısına Türk bayrağının yanına, belki de yerine başka bayrak asacaklar, o zaman da ses çıkmayacak...
Kaynağım, rahatsızlık konularını meşru zeminlerde dile getirdiklerini söyledikten sonra şunu söylüyordu: ‘Başka türlü bir müdahale olmaz. Allah göstermesin (önündeki sehpaya eğilip, eliyle tahtaya vurdu) hiç bir şeye faydası olmuyor.’
Aynı gün Genelkurmay bu haber üzerine bir açıklama yaptı. Açıklamada, benimle ‘şahsi randevu kapsamında’ görüşen kişinin Genelkurmay İkinci Başkanı olduğu, herhangi bir isim veya ihtimal üzerinde tutum ifade edici yargıda bulunulmadığı ve yorumlarımın ‘yanlış algılamadan kaynaklanmış olabileceğinin değerlendirildiği’ söyleniyordu.
‘Genelkurmay yalanlamıyordu’
Aslında Genelkurmay söylenenleri yalanlamıyordu. Yalnızca görüşmenin şahsi kapsamda yapıldığını söyleyerek TSK adına yapılmamış olduğunu vurgulamak istiyordu. Bu vurguyu artırmak için de örneği görülmemiş bir şekilde kaynağımın adını ifşa ediyordu.
Bugüne dek hiç açıkça kabul etmedim, ama muhataplarımın açıkladığını bugünün koşulları içinde kabul etmek gerekiyor. Genelkurmay’ın açıklaması doğruydu; kaynağım Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Işık Koşaner idi.
İŞTE DÖNEMİN GENELKURMAY 2. BAŞKANI IŞIK KOŞANER'İN YAKLAŞIK 5 YIL ÖNCE MURAT YETKİN'E YAPTIĞI AÇIKLAMALARI... AYRINTILAR DİĞER SAYFADA...
[PAGE]Bir: Bizim için 2007'de kimin cumhurbaşkanı olacağı değil, seçilen kişinin ne yapacağı önemli. Cumhurbaşkanı Anayasa'nın korunmasından yana olduğu sürece sorun çıkmaz.' İki: Bölücülükle mücadelede geç kalınıyor, politika belirlenmeli
Üst düzey askeri kaynak, son dönemin en gözde siyasi konusu olan Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Ahmet Necdet Sezer'den sonra cumhurbaşkanı seçilmesi ihtimali üzerine sorularımızı böyle yanıtlıyor. Konunun artık yalnızca bir iç politika maddesi olmadığı, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerini de etkilediği görülebiliyor. Deniz Zeyrek'in haberinden, Erdoğan'ın 20 Ocak'ta Ankara'daki Avrupa Birliği büyükelçileriyle yediği yemekte bu konuda sorularla karşılaştığını öğreniyoruz. İçeride olduğu gibi, dışarıda da endişe kaynağı, Erdoğan'ın eşi Emine hanımın başörtülü olması nedeniyle siyasi istikrarı, ekonomik dengeleri olumsuz etkileyecek gerilimlerin yaşanıp yaşanmayacağı.
İsminin saklı tutulmasını isteyen üst düzey kaynak sözlerine şöyle açıklık getirdi:
'Yasalarımız cumhurbaşkanı seçilecek kişinin, ya da eşinin nasıl giyinmesi gerektiğini söylemiyor. Bu nedenle sayın Başbakan'ın, cumhurbaşkanı olması önünde bir engel bulunmuyor. Derseniz ki, kılık kıyafet resepsiyonlarda bir rahatsızlık yaratırsa... Rahatsız olursanız, resepsiyona katılmazsınız olur biter. Bakarsınız öyle bir durumda resepsiyon da yapılmaz.
'Asıl önemlisi, cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak kişinin Cumhuriyet'in temel ilkelerini, Anayasa'nın temel ilkelerini koruma konusunda ne yapacağıdır. Yüksek sorumluluk gerektiren makamlar, çoğunlukla o makama oturan kişinin de daha sorumlu davranmasına yol açar.
'Örneğin Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi'ni işletme yetkisine sahip. Anayasa'nın değiştirilemeyecek, değiştirilmesi teklif edilemeyecek ilk üç maddesi var. Anayasa böyle diyor ama, birisi çıkıp değiştirilmesini teklif ederse ne yaptırım uygulanacağını söylemiyor. Demek ki aslında buna yasal bir engel yok. Ama bir anlayış birliği var. Bu bozulmadığı, temel ilkelere sahip çıkıldığı sürece sorun çıkmaz.'
Kaynak sözlerini şöyle sürdürdü:
'Tabii, bazı uygulamalar toplumun çoğu kesimi gibi bizi de rahatsız ediyor. Örneğin, imam-hatip mezunlarını sistemde ayrıcalıklı hale getirme girişimleri devam ediyor. Katsayı olarak denendi, şimdi de bu açık lise şeklinde deneniyor. Adeta bir fırsat kollanıyor. Bunları duydukça üzüntüden içimizin yağı eriyor. Ancak demokratik sistem içinde kendi konumuzla ilgili konuşuyor, görüşlerimizi yasal zeminlerde hükümete iletiyoruz. Başka türlü bir müdahale olmaz. Allah göstermesin (önündeki sehpaya eğilip, eliyle tahtaya vurdu) hiç bir şeye faydası olmuyor.'
'Çok geç kalınıyor'
Üst düzey yetkili, devletin zirvesinin son aylardaki en önemli gündem maddesi sayılan Irak ve ona bağlı olarak Kürt meselesindeki glişmeler üzerine de görüşlerini şöyle açıkladı:
'Irak'taki gelişmeler ABD'nin de istemediği şekilde gidiyor. Seçimlerin sonunda Şiilerin kontrolünde, Kürtlerin ve Sünnilerin katılacağı bir koalisyonun kurulması isteniyor. Kürtlerin katılmayacağı bir koalisyonun, Irak'ın parçalanması ile sonuçlanacağı endişesi var. Hoşlansak da, hoşlanmasak da, orada birlikte yaşamak zorunda olduğumuz bir gerçekle karşı karşıyayız. Bu durumda Kürtlerin kontrolündeki bölgede ABD'den ve oradaki Kürt yönetiminden PKK'ya karşı istediğimiz desteği alamıyoruz. İstihbarat desteği alıyoruz ama, operasyon yapamadıktan sonra tek başına istihbaratın fazla bir yararı olmuyor.
'Tabii adına ister Kürt sorunu, isterseniz başka şey deyin, sorun artık terör sorunu olmaktan çıktı. İstendiği zaman rahatsızlık vererek, varlığını hissettirmek amacıyla hep el altında tutulacak olsa da, terör ikinci planda önem taşıyor. Sorun artık Kürt ayrılıkçılığı, bölücülük, yani siyasi. Bölücü hareketin taleplerini dile getirmesi için artık teröre fazla ihtiyacı yok.'
'Düşünce ve ifade özgürlüğünü kötüye kullanıyorlar. DTP'nin yetkilileri çıkıyor, terör eylemlerini övüyorlar, ses çıkmıyor. Polis, Öcalan posterleriyle gösteri yapanlara batıda başka, doğuda başka davranıyor; batıda müdahale ediyor, doğuda etmiyor. Bu acaba bir talimatla mı yapılıyor? Soruyoruz, ses çıkmıyor. Yarın belediyelerin kapısına Türk bayrağının yanına, belki de yerine başka bayrak asacaklar, o zaman da ses çıkmayacak.
"Bunlar Milli Güvenlik Kurulu'nda, Terörle Mücadele Yüksek Kurulu'nda, başka yasal zeminlerde konuşulmuyor değil, konuşuluyor. Ancak harekete geçmekte çok geç kalınıyor. Şimdi TMY Kurulu'na bir gövde oluşturulacağı söylendi. Bekliyoruz. Ama TMYK adı üzerinde, terörle mücadeleyi amaçlıyor. Oysa alıncak önlemlerin terörle mücadeleye yönelik olması yetmiyor. Siyasi mücadele gerekiyor, siyasi mücadele içinse bir siyaset belirlenmesi lazım. Asıl bunda geç kalınıyor.'
Kıbrıs siyaseti
Radikal'e konuşan askeri kaynak, Kıbrıs siyasetinin ana hatları konusunda Genelkurmay ve Dışişleri arasında her zaman görüş alışverişinin bulunduğunu ve Dışişleri'nin hükümete sunduğu çerçevenin böyle belirlendiğini söyledi. Kaynak sözlerine şöyle açıklık getirdi:
"Bu demek değildir ki, Kıbrıs konusundaki her açıklama kelime kelime birlikte yazılıyor. Zaten gerekmez de. Ancak çerçeve üzerine titiz çalışmalar sürdürülüyor. Olması gereken de bu; Kıbrıs güvenlik boyutu olan, önemli bir konu."
Kıbrıs konusu, Başbakan Erdoğan ve MGK'ya katılan bakanlarla, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök ve kuvvet komutanlarının 4 Ocak'ta Başbakanlık'ta yaptığı toplantının iki önemli konusundan biri olmuştu. Diğer ana konu ise Irak ve Kürt sorunu idi.