BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

Koru'yu Hitler hayranlığı korkuttu

Fehmi Koru bir gazetede yayımlanan köşeyazısından hareketle yeni bir dalganın başlayacağından endişeli. Koru, iyimserliğini kaybetmeden kaygılarını dile getirdi.

Abone ol

Vakit Gazetesi yazarlarından Abdurrahim Karakoç'un Hitler'in bazı yönlerinden övgüyle bahsetmesi Yenişafak yazarını endişelendirdi.

Fehmi Koru, öncesi ve sonrasıyla bu topraklarda antisemitizmin barınamayacağını dile getirdiği yazısı şöyle:

Eski hastalık

Türkiye'de ırk üstünlüğüne dayalı bir ideolojinin yaşama şansı yok; bu sebeple 'ırkı' yüzünden insanları kınama ve küçük görme hastalığı da bu topraklarda barınamıyor. Dünyanın en eski hastalıklarından 'Anti-Semitizm' daha bu adı da almadığı çağlarda Avrupa'yı kasıp kavururken, başka kültür çevreninin zulmüne uğramış Yahudileri bağrına basan bizim kültürümüzdü. 'Anti-Semitizm' tuzağına düşen tek tük insan elbette bizde de çıkabiliyor; ancak tarihin en tehlikeli hastalığı hiçbir zaman 'toplumsal' bir vahamet kazanmadı bizde, kazanamıyor...

Aslında kolay düşülebilecek bir tuzak 'Anti-Semitizm'; bu yüzden de kültürün elvermezliği ve öyle kalması büyük önem taşıyor. Yahudi toplumu son 50 yıldır bir devlete sahip; varlığını kökleştirip 'güvenli sınırlara' kavuşmak için 'kendisini sıradanlaştırma' ve bu yolla 'barışı' yakalama çabasına girmek yerine, etrafıyla dalaşmayı yeğliyor İsrail. Geçmişteki yanlışlıklarını bağışlatmak için İsrail'in yaptıklarına farklı standart uygulayan Batı ülkeleri de sergilenen aşırılıkları görmezden gelmeyi yeğliyorlar. 'Pogromlar' ve 'soykırım' ile tarihe 'Yahudi aleyhtarı' kara sayfalar eklemiş Batı, bu günahını, onda hiç payı bulunmayan bir coğrafya üzerinden ödüyor bugün...

İsrail'in aşırılıkları dünyanın en eski hastalığına kapı aralayacak boyutlarda; ancak, görüldüğü gibi, buna bile 'ırk' üzerinden itiraz eden ve yaşananı 'devlet terörü' ötesinde sıfatlarla kınayan pek çıkmıyor. Çıkan nâdir aşırı örnekler de, daha önce de gördüğümüz gibi, ülkemizde kendisine taraftar bulamıyor.

Bazılarının aksine çabalarına rağmen, 'Yahudi karşıtı' kampanyalara müsait bir atmosfer yok bizim coğrafyamızda; 'Anti-Semitizm' içeren yazılı kaynaklar da yerli değil, daha çok yabancı. O kaynakların yaygınlık kazanması için de yabancı ellerin devreye girmesi gerekiyor. Yoksa, 'Protokoller' türü kitaplara Türkiye'de ilgi uyandırmak mümkün değil.

'Siyon Önderlerinin Protokolleri' kitabının şu sıralarda yeniden piyasaya sürülmesi herhalde tesadüf değil; her eseri bulundurma derdindeki genel kitapçılarda en mutena yere konulduğuna bakılırsa özel bir dağıtım ilgisine mazhar olduğu da belli. 'Anti-Semitik' literatürün diğer örnekleri de yakında arz-ı endam edebilir. Türkiye'de onlardan etkilenecek kişi herhalde çıkmaz; ancak yine de görüntü kirliliğine yol açacaklarına hiç kuşku yok.

Konuyu şimdi gündeme taşımamızın sebebi, bir gazetede yayımlanan köşeyazısından hareketle yeni bir dalganın başlayacağı endişemiz... Hitler övgüsü, tarihte Yahudilere uygulanan mezâlimi az bulma bize sıcak gelen duygular değil; o duyguların yazıya dönüşmüş biçimine ise en ufak bir sempati duyamam. Tarihin 'zâlim' olarak kaydettiği insanların 'kahraman' olarak yansıtılması tarih bilmezlik, insanlara ırk bağları sebebiyle zulmü uygun görmek de dinimizin temel esaslarını anlamamaktır...

Aşırılıklar, öyle sanıldığı gibi, kınanacak işler yapan kişi ve grupları köşeye sıkıştırmaya yaramaz; tersine, ölçüsüz çıkışların esas zararı bir-iki kişiye ait fikirlerin genellenerek kendilerine mâl edileceği kesimleredir. Haklı eleştiri imkânını ellerinden alan ve başka konularda söylediklerinin değerini azaltan bir etkisi vardır aşırı çıkışların. Nitekim, bir gazete yazısının son günlerde gördüğü tepki, giderek, ilgisiz herkesi o tepkilere muhatap hale dönüştürüyor.

İslâm Dünyası bugünkü acınası durumuna boşuna düşmedi, bu durumu yalnızca 'dış unsurlar' ile açıklayamayız; bir dizi yanlışlıklar, haksız tavırlar, aşırılıklar süreçte ölümcül roller oynadı. Daha da içinden çıkılmaz hale gelmeye çok müsait durumumuz; bu sebeple, herkesin, tepkilerini mâkul ölçüler içinde ifade etmesi ve zararlı sonuçlar doğurabilecek eylemlerden kaçınması gerekiyor. Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de yaşananlarda kendi günahımızı görmezden ge-lerek olan-biteni tek unsurla açıklamamız herhalde mantıklı bir davranış tarzı olmaz. O açıklamayı 'ırk' üzerine oturtmak ise bütünüyle yanlıştır.

Bu coğrafya dünyanın en eski ve köklü hastalığını kapılarından içeri sokmamıştı; bundan böyle de sokmamalı.

Yazı: Fehmi Koru
Kaynak: Yenişafak