Koronavirüse karşı geliştirilen aşılar için geri sayım sürerken, "Aşı olmak zorunlu tutulabilir mi?" sorusu gündeme geldi. Konuyu hukuki yönden inceleyen Prof. Dr. Ersan Şen, kanuni düzenleme yapılmasının yerinde olacağını belirtti.
Abone olHürriyet yazarı Oya Armutçu, yeni tip koronavirüse (Kovid-19) geliştirilen aşılar için geri sayım sürerken, kafası karışık birçok okurunun kendisine "Aşı olmak zorunlu tutulabilir mi?" diye sorduğunu belirtti.
"Aşı karşıtlarının yürüttüğü kampanyanın da etkisiyle birçok kişinin çekinceleri var. Aşıdan korkuyorlar" diyen Armutçu, Prof. Dr. Ersan Şen'in konuya dair açıklamalarına da yer verdiği yazısına şöyle devam etti:
Virüse karşı bağışıklık kazanılabilmesinin tek silahı aşı ile ilgili bu kritik soruyu mevzuat hükümleri ve yüksek mahkeme kararları ışığında yanıtlamak istiyorum. Şu anda salgın nedeniyle herkesin aşı olmasını zorunlu tutan bir yasal düzenleme yok. Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Yargıtay’ın aşı konusundaki içtihatları farklı.
Yeni bir aşı düzenlemesi yapılmadı
AYM Genel Kurulu, beş yıl önce 11 Kasım 2015 tarihli Halime Sare Aysal kararında, yasallık unsuru bulunmadan ebeveynin rızası olmaksızın sağlık tedbiri yolu ile çocuğa zorunlu aşı yapılmasının Anayasa’ya aykırı olduğuna vurgu yapmıştı. İhlal kararı verilmiş ve bu konuda yasal düzenleme yapılması gereğine işaret edilmişti. AYM’nin kararı yayımlanmasına rağmen aradan geçen süreçte yeni bir aşı düzenlemesi yapılmadığını belirtelim.
Yargıtay'dan vize
AYM’nin aksine Yargıtay zorunlu aşıya vize veriyor. Son olarak Yargıtay 19. Ceza Dairesi, Mersin’de çocuklarına zorunlu aşı yapılmasına rıza göstermeyen ailenin itirazı üzerine karar aldı. Hukuk savaşına giren ailenin Adalet Bakanlığı’na 'kanun yararına bozma' başvurusu üzerine dosya Yargıtay’a taşındı.
Yargıtay, aşının Sağlık Bakanlığı’nca belirlenen 'genişletilmiş bağışıklık programı' uyarınca yapılması zorunlu aşılardan olduğuna dikkat çekerek, 'çocuğun üstün yararı' olduğu için anne-baba rızası aranmayacağını kayda geçirdi. Yargıtay 5 Kasım 2015 tarihinde oybirliğiyle verdiği kararında, 'Ana ve babanın aşı uygulamasına rıza göstermemeleri halinde, çocuğun üstün yararına açıkça aykırı olan bu durumda ana-babanın rızası aranmaz' dedi.
Aşı vizesi veren başkan ne dedi?
Aşı kararının altında imzası olan eski Yargıtay 19. Ceza Dairesi Başkanı Ramazan Özkepir’le konuştum. AYM ve Yargıtay içtihatları arasında çelişki doğduğunu, ihlal kararının bireysel başvuru üzerine dosyaya özgü verildiğini, Yargıtay’ın aşı kararının hukuken geçerliliğini ortadan kaldırmayacağını söyledi.
Özkepir, başta çocuklar olmak üzere aşılama uygulamasındaki tereddütleri ve yargı kurumları arasındaki yorum farklılıklarını gidermek için 90 yıllık Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda acilen güncelleme yapılması gerektiğini vurguladı.
"Zorunlu aşı anayasaya aykırı olmaz"
Prof. Dr. Ersan Şen’in aralarında bulunduğu birçok hukukçuya göre Umumi Hıfzıssıhha Kanunu uyarınca zorunlu aşı uygulaması getirilmesi mümkün. Prof. Şen’in değerlendirmesi ise bakın şöyle:
'Anayasa’nın ilgili hükümleri ile Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’ndaki düzenlemeler doğrultusunda, olası bir zorunlu aşı uygulamasının getirilmesi halinde, Anayasa’ya aykırılığın oluşmayacağı ileri sürülebilir. Bu müdahalenin kanunilik şartını karşılaması zorunludur, ancak bu kanunların şeklen var olması yeterli değildir. Kanunla sınırlama ölçütü; sınırlamanın erişilebilirliğini, öngörülebilirliğini ve kesinliğini ifade etmektedir.
Yeni düzenleme getirildiği takdirde; vatandaşlar, uygulanacak olan hukuk kurallarının varlığı ile içeriği hakkında yeterli bilgiye sahip olacaktır. Bu sebeple, zorunlu aşı uygulaması için kanuni düzenleme yapılmasının yerinde olacağı kanaatindeyiz.
"Yeni kanuna ihtiyaç var" açıklaması
Hıfzıssıhha Kanunu uyarınca zorunlu aşı uygulamasının getirilmesi mümkün olsa da bu uygulamanın nasıl gerçekleşeceği, aşılama işleminden önce vatandaşların ve vatandaş olmayanların nasıl bir kontrolden geçirileceğinin bu kanunda net bir şekilde ortaya koyulmadığı görülmektedir. Bu hususların açıklığa kavuşturulabilmesi için ulaşılabilir, açık ve anlaşılabilir bir düzenlenmenin getirilmesi gerekir. Ayrıca doğabilecek zararların önlenmesi, bundan kaynaklanan sorumluluklar ve alınması gereken önlemlerle ilgili TBMM’de görüşülme yapılması, gerekli kararların alınması ve kanunun çıkarılması gerekir.
Yaşanan pandemi süreci göstermiştir ki 1930’da yürürlüğe giren Hıfzıssıhha Kanunu gözden geçirilmeli ve güncellenmelidir. Zamanın çok başarılı bir düzenlemesi olan bu kanun, aradan geçen 90 yıl sonrasında zamanın koşullarına uygun hale getirilmelidir.'"