Korona makyajı akıtıyor...
Batı’da hayat işte bu kadar ucuz! Batı hayranlığının ederini ise siz belirleyin.
“Hollywood yapımı Amerikan filmlerini daha öncesinden büyük bir hayranlıkla izlerdim. Bu filmler sayesinde Amerika’yı haylimde bambaşka görürdüm. İdeal devlet, mutlu insanlar, başarılı şirketler… Ancak geçen gün yine bir Amerikan filmini seyrederken kendimi bambaşka düşünce ve duygular içinde buldum. Ekranda ciddi ciddi çalım atan, caka satan artistlere ‘Hadi len ordan, topunuz beş para etmezsiniz’ diye seslenip bıyık altından istihza ederken buldum kendimi. Daha öncesinden gözümde devleşen Amerika ve Amerikalılara şimdi acıyarak bakıyordum.”
Yukarıdaki ifadeler birkaç gün önce görüştüğüm bir arkadaşıma ait.
Arkadaşımı dinledikten sonra bunun nedenini sordum:
“Neden olacak” dedi, “Tabii ki koronadan. Küçücük bir mikrop karşısında Amerika ve Avrupa’nın (Batı!) içine düştüğü durumu görünce Hollywood’un makyajı akıverdi birden. Gerçeğin hiç de filmlerdeki gibi olmadığını görüverdim birden. Sokaklarda ölen insanlar, marketleri yağmayanlar, hastanede tedavi edilmeyen insanlar, sağlık malzemesi bulamayan doktorlar, birbirini yalnız bırakan insanlar ve korkudan yüzleri düşmüş devlet başkanları… Korona adeta sihirli bir değnek gibi yıkıverdi sahte imajları…”
Evet, gerçekten de ilginç zamanlardan geçiyoruz.
Bir zamanlar dev aynasında gördüğümüz devletler ve insanlar adeta çaresizliğin pençesinde kıvranıyorlar. Düşünebiliyor musunuz, vatandaşına en temel ihtiyacı olan sağlık hizmetini vermeyen bir (güya) süper güç…
Dünyaya nizam vermeye çalışanlar şimdi kendi nizamlarını sağlayamıyorlar.
Eyalet yöneticileri ile devlet başkanı sürekli birbiri ile kavga ediyor. Bir zamanlar siyasetini ve toplumunu dizayn etmeye çalıştıkları, tepeden baktıkları ülkeden adeta yardım dileniyorlar.
Avrupa’nın (Batı!) durumu ise Amerika’dan da kötü.
Yere göğe sığdıramadıkları ve adına “AB” dedikleri birliğin esamisi okunmuyor şimdilerde.
Herkes kendi derdine düşmüş. Yılların emeği olarak kurdukları sözde birliğin dağılması bir ayı bulmadı bile.
Korona bütün makyajları döküp imajları yerle bir ediverdi. Bir daha da kendilerini toparlayabileceklerinden de emin değilim…
Dünyanın süper güçlerinin makyajı akıp, imajları yerle bir olurken Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise adeta parlayan bir yıldız gibi yükseliyor.
Süper güçlerin on binlerce dolar ve euro vatandaşına sunduğu sağlık hizmetlerini Türkiye bedava veriyor.
Amerika ve Avrupa’da (Batı!) yoğun bakım ünitesi yokluğundan insanlar kaderine teslim edilirken Türkiye mevcut solunum cihazlarına on binlercesini daha ilave etti geçtiğimiz günlerde.
Sadece solunum cihazı mı? Hayır!
Devasa büyüklükteki hastanelerde bugünlerde arka arkaya hizmete alınıyor.
Ya dünyanın neredeyse yarısına yakınına yapılan sağlık yardımlarına ne demeli?
Amerika ve Avrupa (Batı!) ülkelerine yapılan yardımlar hiç de azımsanacak miktarda değil. Öyle ki bu ülkeler ve vatandaşları Türkiye’den gelecek yardımın yolunu gözler oldular.
Dün yaşanan olay ise adeta bütün dünyaya ders verecek nitelikteydi.
İsveç’in Malmö kentinde koronavirüs testi pozitif çıkmasına rağmen tedavi edilmeyerek evine gönderilen Türk vatandaşı Emrullah Gülüşken, ambulans uçağıyla Türkiye'ye getirildi. Düşünebiliyor musunuz, Avrupa’nın (güya) en müreffeh ülkelerinden birisi hastasını tedavi edemiyor, devletimiz ise hiçbir fedakarlıktan kaçınmayarak ambülans uçakla hastasını Türkiye’ye getiriyor.
Batı’da hayat işte bu kadar ucuz! Batı hayranlığının ederini ise siz belirleyin.
Makyajların ve imajların tel tel döküldüğü bir zamanda yapılan işin büyüklüğünü bilmem idrak edebildiniz mi?
Yusuf Kaplan’ın ifadesi ile: “Türkiye dünyanın ruhu, umudu…”
“Korona sonrasında hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyenler çok haklı. Türkiye artık dünyanın yeni cazibe merkezi.
Bu her anlamda böyle…
İnsanlık, yardımlaşma, dayanışma, teknoloji…
Korona birilerinin imajını yerle bir ederken devletimizin geleceğini parlatıyor…
******
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın okuduğu hutbe için de geçen: “Ey insanlar! İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği, Eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunu hikmeti. Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesi. Yılda yüzbinlerce insan gayri meşru nikahsız hayatın İslamî literatürdeki ismi zina olan bu büyük haramın sebep olduğu Hiv virüsüme maruz kalıyor!” sözlerine müptezellerin yaptığı saldırılar için de birkaç kelam etmek istiyorum.
Toplumun en temel yapıtaşı olan aile bozulduğunda toplum da bozulur. Toplumu ifsat eden gayrimeşru ilişkilere dikkat çekerek aileler, anne ve babalar ikaz edilmiştir.
Ali Erbaş hocamızın bu sözleri içimizdeki münafıkların da makyajını akıtmıştır. Batı hayranlığının getirdiği son nokta! Zavallı ve ucuz insanlar demekten kendimi alamıyorum.
Lûtilik ve zina konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı, Aile Bakanlığı ile hareket ederek son yüzyılın en büyük beka sorunu haline gelmiş bu durumdan toplumu ve geleceğimizi kurtarmak adına mesailerini harcalamalıdırlar.
Ali Erbaş hocamızı bu güzel girişiminden dolayı tebrik ediyor ve destekliyorum.
Gay, lezbiyen, transseksüel ilişkiler teşvik edilip korunurken, cinsiyet eşitliği gibi ne idüğü belirsiz kavramlarla gençlik ve yeni nesiller adeta hayvanlaşmaya itiliyor.
İnşaallah bu tarz bilgilendirici hutbelerin devamı gelir.