BIST 9.368
DOLAR 34,48
EURO 36,19
ALTIN 2.960,82
HABER /  DÜNYA

Korku filmi gibi olaylar zinciri! Seri katil hemşirenin hastalarına yaptığı tüyler ürperten işkenceler

AMERİKA'da görev yapan hemşire Jane Toppan'ın hayatı korku filmlerini aratmayacak cinsten. Toppan, hastalarına uyuşturucu ve çeşitli maddeler vererek öldürüp, aynı zamanda ölenleri dirilttiğini iddia ediyordu.

Abone ol

Amerika'daki hemşire Jane Toppan'ın hayatı, korku filmi seven kişilerin oldukça ilgisini çekecek türden.

Jane Toppan, çoğu seri katil gibi zor ve travmatik bir çocukluk hayatı geçirmiş. Annesi o henüz çok küçükken hayatını kaybetmiş, 2 kız kardeşi ve babası ile birlikte küçücük bir evde hayatını sürdürmek zorunda kalmış. Peter Kelley, yani Toppan'ın babası "Deli Peter" olarak anılan, çocuklarına çok da iyi bakamayan ve çevresi tarafından çok sevilmeyen bir kişiymiş.

Peter bir gün en büyük kızını o kadar çok dövmüş ki, Jane ve küçük kardeşi ablalarını kurtarmasa neredeyse dayaktan ölecekmiş. Bu kötü olaydan sonra küçük kız kardeşi ve ablası Kadın Sığınma Evi'ne alınmış, Jane babasıyla kalmış. Sorunlu babasıyla yalnız kalan Jane de kısa bir müddet sonra hem psikolojik hem de fiziksel şiddet görmeye başlamış.

Korkunç hayat hikayesi başlıyor

Terci olan babası ile bir gün terzi dükkanına gittiğinde babası onun göz kapaklarını zorla dikmeye çalışmış. Yaşadığı travmaları üzerinden atlatamayan Jane, yeni ailesinin yanında da mutluluğu yakalayamamış. Her şeye abartılı tepkiler veriyor, huzursuzluk çıkarıyor, şiddete başvuruyormuş. Ailesi de onun iyi bir eğitim alması için hemşirelik okuluna göndermiş. İşte Jane'in korkunç bir seri katile dönüşmesinin hikayesi de tam burada başlamış...

Akılalmaz deneyler

Mesleği öğrenen ve işini yaptığı ilk yıllarda çok mutlu ve iyi bir hemşire gibi davranan Jane, bir müddet sonra içindeki karanlığı ortaya çıkarmaya başlamış. Sürekli laboratuvarda çalışıyor, fareler üzerinde acımasız deneyler yapıyormuş. Onlara çok yüksek dozda atropin ve morfin enjekte ederek ne kadar dayanabildiklerini test ediyor, ölüme karşı koyup koyamadıklarını gözlemliyormuş.

İlk olarak fareler üzerinde denediği deneyleri kişiler üzerinde de test etmeye başlayınca işin rengi hepten değişmeye başlamış. 1895 senesinde ev sahibini, 1899 senesinde ise üvey kardeşini striknin enjekte ederek öldürmüş.

Ardından ise rekatçiliğini yaptığı Davis ailesinden iki kişiye morfin ve atropin enjekte eder. Ancak bu sefer doz biraz daha fazladır. Birkaç ay boyunca bunu sürdürür. Amacı vücutlarının ne kadar dayanıklı olduğunu test etmektir. Bir gün dozu biraz daha fazlalaştırınca ikisi de ölmüş.

Art arda gelen şüpheli ölümlerin ardından Jane Toppan şüpheli bulunur ve incelemeler sonrası enjekte ettiği maddeler sebebiyle suçlu bulunur. Tüm deliller Jane'i işaret edince şehirden kaçarak tekrar eskiden yaşadığı şehre döner.

Burada öldürdüğü üvey kardeşinin eşine kur yaparak, hemşire olduğunu ve ölüleri diriltebileceğini söyleyerek onu etkilemeye çalışır. Kaçtığı ve hakkında arama kararı çıkartıldığı Boston'da işlediği suçlar sebebiyle burada yakalanır.

Yakalandıktan sonra tüm suçlarını itiraf eden Jane'in itirafları kan dondurucudur. Hastalarla sık sık yalnız kalabildiğini, onların şuur kaybı yaşayıp tekrar normal dönebileceği şekilde maddeler enjekte ettiğini, onlar o haldeyken aynı yatağa girdiği açık açık anlatır.

Cinsel ilişki itirafı

Jane'e bilincini yitirdiği hastaları ile cinsel ilişkiye girip girmediği de sorulur. Jane ise, onlar o şekilde savunmasızken cinsel bir çekim hissettiğini itiraf eder. 1902 yılına geldiğinde 31 kişiyi öldürdüğünü itiraf eder ancak akıl sağlığının yerinde olmadığına karar verildiği için akıl hastanesine yatırılır. 1938 senesinde vefat eden Jane, yaşamını kaybedene kadar akıl hastanesinde kalmıştır.