Yargıtay, komutanın sözlerinin kişilik haklarına saldırı kabul edilmesinde hukuka aykırılık görmedi,
Abone olYargıtay Hukuk Genel Kurulu, kendisine hakaret içeren sözler söylediği iddiasıyla komutanı hakkında tazminat davası açan astsubayı haklı buldu.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı 4. Ana Bakım Merkezinde görevli bir astsubay, Binbaşı M.S.K'nin kendisine hakaret ettiği için psikolojik tedavi gördüğü iddiasıyla 20 bin lira manevi tazminat istemiyle dava açtı.
Binbaşı M.S.K, iddia edilen olayın asker kişiler arasında meydana gelmesi nedeniyle askeri yargının görevli olduğunu öne sürerek davanın reddedilmesini istedi.
Binbaşıyla ilgili yapılan askeri idari tahkikat raporunda, sarf edilen kelimelerin bahar ayları nedeniyle otların fazla gelişmesi, sürekli yağmur yağması, asker yetersizliği gibi sebeplerden dolayı işlerin yetişmemesine bağlı gerginlikler nedeniyle bilinçsiz sarfedildiği ifade edildi.
Raporda ayrıca kelimelerin bilinçli olarak astı küçük düşürmek ve hakaret amacı taşımadığı ifade edilerek, her iki personelin olaydan duydukları rahatsızlık ve pişmanlığı dile getirmeleri ve geçmişten gelen iyi ilişkileri göz önüne alınarak yasal işlem yapılmasına gerek olmadığı kanaatine varıldığı kaydedildi.
Raporda Binbaşı'nın bir defaya mahsus yazılı ikaz edilmesine karar verildiği ifade edildi.
Davaya bakan Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesi, hizmet kusuru veya görev kusurunda idari yargının görevli olduğunun kabul edilebileceğini ancak kişisel kusur halinde bunun mümkün olmayacağını belirtti.
Hukuk Genel Kurulu kararlarına atıfta bulunan mahkeme heyeti, binbaşının davacıya hakaret etmesinin göreviyle ilgili olmadığı ve kişisel kusuru oluşturduğunu kabul ederek davanın adli yargıda görülmesine karar verdi.
Yapılan yargılama sonunda, binbaşının sözlerinin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğuna karar verilerek, bunun davacıda yaratacağı elem ve üzüntünün derecesi nazara alındığında duyulan manevi acının dindirilmesi için 8 bin lira tazminatın yeterli olacağı hükme bağlandı.
-Yargıtay 4. Hukuk Dairesi kararı bozdu
Kararın Binbaşı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi yerel mahkemenin kararını bozdu.
Davaya konu olayda, şikayet edilen subayın kamu görevlisi sıfatını taşıdığına işaret edilen gerekçede, Anayasa'nın 129/5. maddesinde memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken, görevlerini yaparken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının rücu edilmek kaydıyla ancak idare aleyhine açılabileceğinin hükme bağlandığı hatırlatıldı.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun kişilerin uğradıkları zararlara ilişkin maddesinde de uğranılan zarardan dolayı bu görevi yerine getiren personel aleyhine değil ilgili kurum aleyhine dava açılacağının öngörüldüğü belirtilen gerekçede, Borçlar Yasası'nın "haksız muamelelerden doğan borçlar" başlıklı maddesinde ise ihmal veya tedbirsizlikle haksız bir surette başkasına zarar veren kişinin, o zararın tazminine mecbur olduğunun hüküm altına alındığı kaydedildi.
Gerekçede, Anayasa'nın ve Devlet Memurları Kanunu'nun ilgili maddeleri karşısında Borçlar Yasası'nın bu maddesi esas alınarak kamu görevlilerinin kast ve kusurlarından dolayı aleyhlerine dava açılabileceğinin yorum yoluyla kabul edilmesinin mümkün olmadığı vurgulandı.
Anayasa ve Devlet Memurları Kanunu'nun ilgili hükümlerinin yorum gerektirmeyecek kadar açık ve net olduğu ifade edilen gerekçede, yargının yorum yoluyla Anayasa ve yasalara aykırı karar veremeyeceği, bir konuda ihtiyaç varsa yeni yasal düzenlemelerin yapılabileceği bu görev ve yetkinin ise TBMM'ye ait olduğu anlatıldı.
Gerekçede, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kasıtlardan ve kusurlardan dolayı doğan tazminat davalarında, kamu görevlilerinin aleyhine değil ancak kamu idaresi aleyhine dava açılabileceği ifade edildi.
Açıklanan ilkeler ışığında davanın idari yargı yerinde ve idareye açılması gerektiğine hükmedilen gerekçede, "Davalıya husumet yöneltilemez. Husumet yokluğu nedeniyle davanın reddi yerine davanın reddine karar verilmemesi bozmayı gerektirmiştir" hükmüne yer verildi.
Yerel mahkeme kararında direndi
Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesi ise ilk kararında direndi. Mahkeme, "Hakaret edilmesi kişisel bir kusurdur. Şayet bu husus benimsenmeyecek ise bu takdirde müessir fiil suçu da benimsenmeyecektir. Bunun kabulü ise mümkün değildir. Mahkemece verilen karar doğru olduğundan direnme kararı verilmelidir" gerekçesiyle yeniden tazminata hükmetti.
Davalı Binbaşı, bu kez de Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin bozma ilamında belirtilen nedenlerle direnme kararının bozulmasını istedi.
Dosyayı görüşen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, yerel mahkemenin direnme kararını hukuka uygun bularak dosyayı yeniden karar vermesi için 4. Hukuk Dairesine gönderdi.