Türkiye ile ABD arasında Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) tehdidinin bertaraf edilmesine yönelik temasların giderek artmasına karşın, iki ülke “öncelikler ve yöntemler” konusundaki farklı tavırlarını sürdürüyorlar.
Abone olTürkiye ile ABD arasında Irak ve Şam İslam Devleti (IŞID) tehdidinin bertaraf edilmesine yönelik temasların giderek artmasına karşın, iki ülke “öncelikler ve yöntemler” konusundaki farklı tavırlarını sürdürüyorlar.
Türkiye, Beşar Esad’ın devrilmesini içermeyen hiçbir stratejiye destek vermeyeceğini belirtirken, ABD de güvenli bölge ve uçuşa kapalı bölge ilan edilmesini talep eden Ankara’yı “geçiştirmeye” devam ediyor.
Başta ABD’li yetkililer olmak üzere son dönemde IŞİD koalisyonunda yer alan ülkelerle görüşmeleri sıklaştıran Ankara’nın bugünkü önemli konukları arasında NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve ABD Başkanı Barack Obama’nın anti-IŞİD özel temsilcisi emekli General John Allen vardı.
Bu görüşmeler, Demokratik Birlik Partisi’ne (PYD) bağlı Kürt güçlerinin Türkiye-Suriye sınırı hattında bulunan Kobani’nin kontrolünü IŞİD’e kaptırmamak için büyük bir mücadele verdiği döneme rastlaması açısından da önemli oldu.
Tarafların Kobani’nin kurtarılması ve IŞİD tehdidiyle başedilmesi için öne sürdüğü farklı tavırları, temel hatlarıyla şöyle:
Kobani
Türk yetkililer, Kobani’nin düşmesinden memnun olmayacaklarını iletmelerine karşın, kentin kurtarılması ve bölgedeki Kürt halkının IŞİD tehdidinden korunması için tek başına askeri bir girişimde bulunmayacaklarını açıkladı. Hem Ankara’nın hem de Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) lideri Mesud Barzani’nin talepleri doğrultusunda, Kobani civarındakı IŞİD hedeflerine dönük hava saldırılarını yoğunlaştıran ABD ise, Türkiye’nin askeri olarak devreye girmemesinden rahatsız.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere Türk yetkililerin “Hava bombardımanıyla sonuç alınamaz” uyarılarında bulunmalarına karşın, Kobani’de yaşanan sıkıntılı sürece el atmaması, sadece Washington’de değil, Berlin ve Londra’da rahatsızlık yaratıyor. Taraflar arasındaki bu yaklaşım farklılığı, üzerinde durulan en acil konular arasında gösteriliyor.
IŞİD mı, Esad mı?
Taraflar arasındaki en temel görüş ayrılığı ise, öncelik konusunda.
Türkiye, çok açık bir şekilde önceliğin Beşar Esad rejiminin yıkılması ve yerine kapsayıcı bir yönetimin kurulması olduğunu söylüyor. Türk diplomatik kaynakların kullandığı tabirle “semptomlarıyla değil hastalığın kendisiyle” mücadele edilmeli. IŞİD’i Esad yönetiminin bir ürünü olarak gören Ankara, 2 Ekim’de geçirdiği tezkereyi de, ancak bu amaçla kullanacağı mesajını vermeye devam ediyor.
ABD ve koalisyonun diğer üyeleri açısından ise öncelikli tehdit IŞİD. Her ne kadar “Esadsız Suriye” söylemini kullanmaya devam etseler de, koalisyon üyeleri mevcut planlamada önceliklerinin IŞİD’le mücadele olduğunu vurguluyorlar. Bunun nedeni de IŞİD’in içinde, Batı kökenli ve sayıları binleri bulan yabancı militanlar bulunması.
ABD uçaklarının Suriye’deki IŞİD hedeflerine dönük düzenlediği hava operasyonları sürecinde, Şam yönetimiyle işbirliği yapılıyor ve bunun Esad’ı, koalisyonun dolaylı üyelerinden biri haline getiriyor olması da, en azından Batı açısından kısa vadede öncelik sıralamasının değişmeyeceğini gösteriyor.
Güvenli bölge
Türkiye, koalisyona aktif katılımını üç temel koşula bağladı: Güvenli bölge ve uçuşa kapalı bölge ilan edilmesi, Suriye’deki ılımlı unsurların eğitilmesi ve gerekli askeri araç gereçle donatılması.
Özellikle güvenli bölge uçuşa kapalı bölge konusunda ısrarcı davranan Ankara, böylece hem topraklarında yerleşik bulunan 1 milyonu aşın Suriyelinin barınabileceği bir alan yaratılmasını, hem de Özgür Suriye Ordusu’nun uçuşa kapalı bölgeden yararlanarak sahada kazanımlar elde etmesini umuyor.
Ancak Türkiye’nin bu fikrine, Fransa dışında destek veren ülke yok.
ABD ve İngiltere dışişleri bakanlarının “İncelenmeye değer fikir” demeleri ise “Biz bu plana karşıyız” tavrının diplomatik yolla ifadesi olarak görülüyor.
Zaten ABD Savunma Bakanlığı, böyle bir planın masada olmadığını açıkca iletti. Benzer bir açıklama, Ankara temasları sırasında NATO Genel Sekreterinden de geldi.
Uçuşa yasak bölge konusunda ise New York Times’a demeç veren, adı açıklanmayan bir Amerikalı yetkili, Esad’la yapılan işbirliğini kastederek "Suriye üzerinde zaten fiili bir uçuşa kapalı bölgenin oluştuğu" değerlendirmesini yaptı. Batılı diplomatik kaynaklara göre, Ankara’nın bu süreçte gerçekleşmesi zor bu beklentileri sürekli gündemde tutmasının bir nedeni IŞİD’e karşı aktif bir askeri operasyona girmek istememesinden kaynaklanıyor.
Türkiye’den beklentiler
Türkiye’nin koalisyona neler verebileceği özellikle Batılı başkentlerin önemli gündem başlıkları arasında.
İncirlik başta olmak üzere NATO ülkelerinin kullanabileceği önemli üslere sahip olan Türkiye, Predator gibi vurma kabiliyeti de olan insansız hava araçları ile savaş uçaklarına, hedeflerini daha kolay vurabilecekleri hava sahası olanağı sağlayabilir. Koalisyona bağlı ülkeler kara birliği göndermeyeceğini açıkladığı için, Ankara’dan taleplerin de, daha çok bu konular üzerine odaklandığı biliniyor.
Bu beklentilerin ne kadarının karşılanacağı ise, devam eden görüşmeler sonunda açıklığa kavuşacak.