BIST 9.627
DOLAR 35,25
EURO 36,65
ALTIN 2.969,15
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Kobani son durum! Türkiye Kobani'ye müdahale ederse...

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Kobani'de son duruma ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Davutoğlu, Türkiye'nin Kobani'ye girmesi durumunda ne olacağını da açıkladı.

Abone ol

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "kamuoyunu tatmin etmek için sadece Kobani'ye yardıma yönelik bir stratejiyi kabul etmeyeceklerini" söyledi. Davutoğlu, Suriye konusunda bütünlüklü bir stratejiden yana olduklarını belirtti. Türkiye'nin Suriye'de kendi öncelikleri ve buna bağlı riskleri olduğunu vurgulayan Başbakan, "Sınırımızda Suriye rejimini, IŞİD'i ve PKK'yı görmek istemiyoruz" dedi.

"Kobani'yi kurtarmak, Kobani'yi ve çevresini IŞİD'den geri almaksa o zaman bir askeri operasyon gerekli" diyen Davutoğlu, "Bu askeri operasyonu kim yapacak? Türkiye'nin ne yapması gerektiğini tarif etmeliler. Eğer Türkiye Kobani'ye askeri müdahalede bulunursa, uluslararası tarafların çoğunun Türkiye'yi eleştireceğine eminim" diye konuştu.

BBC'ye mülakat veren Davutoğlu'nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

Kobani, Suriye'deki savaş açısından ne kadar önemli?

Çok önemli şüphesiz. Ama Kobani'nin, Suriye'deki daha geniş kapsamlı bir krizin sonucu olarak ortaya çıktığını unutmamalıyız. Bu nedenle Kobani'ye odaklanmak, Suriye'de teröre karşı; IŞİD'e karşı savaşla mücadelenin sembolü haline geldiği için önemli. Bu Suriye'de, özellikle Kobani'de olanlara büyük önem verdiğimizin göstergesi. Ama unutmamalıyız ki, Kobani meselesi birkaç ay önce başladı.

Oysa Suriye'deki savaş 3.5 yıl önce başladı. 300 bin kişi öldü. Dört milyon kişi diğer ülkelere sığındı. 10 milyondan fazla insan Suriye içinde yerlerinden edildi ve kriz tüm hızıyla devam ediyor. Bu yüzden Kobani münferit bir mesele değil. Daha büyük bir krizin sonucu. Suriye krizini çözmeden bugün Kobani'yi kurtarsak bile, Suriye rejiminden ya da IŞİD'den başka bir saldırı olacak, bugün Kobani'de gördüğümüz sonuçlarla karşı karşıya kalacağız.

Birkaç yüz Peşmerge'nin kente geçişi, Kobani'deki savaşın gidişatını değiştirir mi, savaşın kazanılmasını sağlayabilir mi?

Açık konuşmak gerekirse, bu yeterli olmaz fakat Kobani'nin yalnız olmadığını göstermek bakımından psikolojik olarak önemli. Kobani'yi kurtarmak, son iki aydır uluslararası toplumun sloganı; ana mesajı oldu. Ama bunun ne anlama geldiğini, Kobani'yi kurtarmanın ne olduğunu tanımlamalıyız. Kobani'yi kurtarmak, Kobani'de yaşayan sivillerin kurtarılması demekse, oradaki insanların çoğu zaten Türkiye'ye geldi ve güvendeler. Sadece insanlar değil, hayvanlar, araçlar bile Türkiye'ye getirildi. Kobani'den Türkiye'ye 200 bin kişi geldi.

Ama Kobani'yi kurtarmak, Kobani'yi ve çevresini IŞİD'den geri almaksa o zaman bir askeri operasyon gerekli. Bu askeri operasyonu kim yapacak? Mesele bu. Uluslararası medyanın Türkiye'yi suçladığını ve Türkiye'den bir şey yapmasını beklediğini gördüğümde gerçekten çok şaşırdım ve şoke oldum. Türkiye'nin ne yapması gerektiğini tarif etmeliler. Eğer Türkiye Kobani'ye askeri müdahalede bulunursa, uluslararası tarafların çoğunun Türkiye'yi eleştireceğine eminim.

Diğer ülkeler Kobani'ye kara birliklerini göndermek istemedikleri için kente yardım etmenin tek yolu barış amaçlı ya da ılımlı güçler göndermek. Peki bu güçler kim? Peşmerge. Şu an anayasal olarak Irak ordusunun parçası olan Peşmerge ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO). Türkiye, Irak Peşmerge güçlerine ve bizim için Suriye halkının gerçek temsilcisi ve sahadaki ılımlı güçler olan ÖSO'ya yardım etmeye hazır olduğunu ve Türkiye üzerinden Kobani'ye geçebileceklerini beyan etmişti.

kobani-son-durum!-ahmet-davutoğlu-türkiye-kobaniye-müdahale-ederse....jpg

Ama Suriyeli Kürtler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ÖSO güçlerinin Kobani'ye gideceği yönündeki açıklamasına mesafeli yaklaştı, hatta bazıları buna tepki gösterdi; ÖSO savaşçılarına ihtiyaçları olmadığını ve kendilerine danışılmadığını öne sürdü.

Suriyeli Kürtlerin kim olduğunu tanımlamak önemli. ÖSO'nun içinde de savaşan Kürtler var. Ayrıca yalnızca PYD'yi değil Barzani'nin partisi KDP'yi destekleyen Kürtler de var. Eğer PYD Suriyeli Kürtler olarak değerlendiriliyorsa, PYD'nin geçen üç yılda rejimle işbirliği yaptığını ve rejimin Suriye halkına saldırmasına yardım ettiğini unutmamalıyız. Ayrıca PYD, son bir senedir IŞİD'le yan yana yaşıyor, Suriye içindeki diğer Kürt gruplara baskı uyguluyordu. Şimdi bu yardımı kimin almaya hazır olduğunu tanımlamamız gerekiyor. PYD, cepheye çok sayıda Peşmerge gelmesini istemiyor ve ÖSO'yla işbirliğine yanaşmıyor. Peki bizden ne bekliyorlar?

Türkiye'den Kobani'ye yardım talepleri geldiğinden bu yana, onlara bizden ne istendiğini soruyoruz. Türk ordusunu göndermiyoruz - ki ne PYD, ne başka birinin bunu istediğini düşünüyorum. Kimse Suriye'de kara birlikleri, Peşmerge ya da ÖSO güçlerini görmek istemiyor. Ve PYD'den Kobani'ye güç göndermesini istedik, ama gitmek istemiyorlar. 300 kişiden sadece 60'ı Kobani'ye dönmek istedi. Diğerlerine, Amerikalılara dilerseler kara birlikleri gönderebileceklerini söylüyoruz. Sadece Peşmerge ve ÖSO, Kobani'ye birlik göndermek için bizle temasa geçtiler.

Yani sizinle irtibat kurdular... Çünkü Erdoğan arada anlaşma olduğunu söylediğinde bunu yalanlamışlardı.

Evet onlarla müzakere ettik. Irak'taki birliklerini göndermeye hazır olduklarını söylediler. Dolayısıyla Peşmerge ve ÖSO, birliklerimini göndermeye hazır olduklarını söylediğinde, biz de evet dedik. Diğer ülkeler ve Amerikalılar ve Avrupalılar kendi birliklerini göndermek isterlerse, Türkiye buna asla hayır demez.

Ama diğer ülkeler defalarca birlik göndermeyeceklerini söylediler.

Eğer onlar kara birliklerini göndermek istemiyorsa, Türkiye'nin sınırda aynı riskleri alarak nasıl birlik göndermesini bekleyebilirler?

Ama bildiğiniz gibi Türkiye'yi IŞİD'le çok yakın ilişkisi olmakla suçluyorlar. Türkiye'nin IŞİD'e lojistik destek verdiğini, eğitim ve istihbarat sağladığını söylüyorlar.

Hayır, hayır. Öncelikle kavramları doğru kullanmalıyız. Onlar İslami değiller. IŞİD hem Türkiye'ye hem de İslam dünyasına ideolojik bir tehdit oluşturuyor. İslam'ın her türlü dogmatik yorumu İslam'a bir tehdittir. Türkiye, demokrasi ve İslam birlikteliğinde bir başarı öyküsüdür.
'İsim verin dedik vermediler'

Sınırınızdan cihatçıların geçisini durdurmak için daha fazlasını yapamaz mıydınız?

Biz asla sınırımızdan yabancı savaşçıların Suriye'ye geçişine izin vermedik. İstihbarat servislerinin iddialarından bahsediyorsunuz. Böyle bir şey ileri süremezler. Türkiye'nin bu gruplarla işbirliği yaptığına ya da bağı olduğuna dair hiç bir kanıt yok. Onlar sınırımızda Türkiye için bir tehdittir. Türkiye Ekim 2013'te IŞİD'i terör örgütü olarak ilan etti. Diğer ülkeler aylarca bunu yapmadılar. Türkiye Aralık 2013'te IŞİD mevzilerini bombaladı. Türkiye sınırına yaklaşan yüzlerce IŞİD'li öldürüldü.

İki yıl önce muhataplarımızla, İngiltere gibi ülkelerden gelen yabancı savaşçıları nasıl durduracağımızı konuştuk. Onlardan Türkiye'ye gelmelerine engel olmalarını istedik. Bize, 'Hayır, biz demokratik bir ülkeyiz' dediler. Biz de 'O zaman isimlerini verin biz durduralım' dedik. Cevap olarak suç işlemeyen birinin ismini veremeyeceklerini söylediler.

Bunun üzerine biz de yılda 35 milyon turist ağırlayan Türkiye'nin bu kişileri durdurmasını nasıl beklediklerini sorduk. Bunu nasıl denetleyebilirsiniz? Bu ortak çaba gerektirir. Kimse kimsenin tek tek isimleri kontrol edip geçişe mani olmasını bekleyemez. Tıpkı Amerika-Meksika sınırı gibi. Üstelik ABD'nin muhatabı olarak karşıda işleyen bir Meksika devleti var. Oysa bizim karşı üzerinde hiçbir denetimimiz yok.

Kobani düşerse, barış sürecinin sona ermesinden ve Türkiye'de şiddet içeren protestoların alevlenmesinden endişelenmiyor musunuz?

Hayır. Biz Kobani'den gelen tüm mültecileri kabul ettik. Daha ne yapabiliriz? Türkiye vatandaşı Kürtler bizim Kobani ve Kürtlere yardım ettiğimizi çok iyi biliyorlar.

Washington'ın Suriye konusundaki yaklaşımına tepkilisiniz. Washington'dan nasıl bir adım bekliyorsunuz?

Ahmet Davutoğlu: Suriye için bütünlüklü bir stratejiye ihtiyacımız var. Kamuoyunu; Amerika ya da Avrupa kamuoyunu tatmin etmek için sadece Kobani'ye yardıma yönelik bir strateji değil. Peki nedir bu strateji? Birincisi ılımlı Suriye güçlerine yani ÖSO'ya yardım edilmeli; donatılmalı ve eğitim desteği verilmeli. Hepimiz, ÖSO'nun El Kaide ya da IŞİD gibi bir örgüt olmadığında hemfikiriz. İkinci olarak IŞİD'in ve rejimin halka saldırdığı yerlerde güvenli bölgeler oluşturmalıyız. Türkiye şimdiye kadar 1,6 milyon mülteci kabul etti. Bu rakam, neredeyse Birmingham, Glasgow, Manchester ve Liverpool'un toplam nüfusuna eşit. İngiliz, Avrupa ve Amerikan kamuoyu artık bunun bir sınırı olduğunu anlamalı.

Bu durumda, İncirlik üssünün kullanımını IŞİD'in yanı sıra Esad güçlerini bombalanması şartına mı bağlıyorsunuz?

Ahmet Davutoğlu: Yeni, çoğulcu ve demokratik bir Suriye yaratılması ve gerek IŞİD gerekse rejim tarafından işlenen tüm insanlığa karşı suçlarla mücadele konusunda ortak bir anlayışa varacağımız her türlü güce, koalisyona; üslerin açılması ve diğer yollarla yardım ederiz.

ABD sizce uçuşa yasak bölge talebinizi kabul edecek mi?

Uçuşa yasak bölge neden önemli. Rejim ve IŞİD tarafından oynanan oyunu biliyoruz. Suriye rejimi Halep ve etrafını bombalıyordu. Rejimin kara birlikleri olmadığından IŞİD bu bölgelere yerleşti, dolayısıyla aralarında taktiksel bir işbirliği vardı. Rejim belli bölgeleri bombaladığında ÖSO'nun çekildi, IŞİD bu bölgeleri işgal etti. IŞİD bu bölgelerden çekilirse ve uçuşa yasak bölge oluşturulmazsa, Suriye rejimi, bombardımana devam edecek Türkiye'ye daha fazla mülteci sığınacak.

Lübnan, acil durumlar dışında artık mülteci kabul etmeyeceğini açıkladı. Türkiye de aynı yapmayı düşünüyor mu?

Hayır. Tarihi bağlarımızdan dolayı Türkiye her zaman, mültecilere kapısını açmıştır. Saddam Kürtleri katlederken sınırımızı açtık. Miloşeviç Boşnakları katlederken yine kapılarımızı açtık. Bulgaristan'da Türkler katliama uğrarken onları kabul ettik. Dolayısıyla tarihi bir gelenek olarak kapılarımız tüm mağdurlara açıktır.

Türkiye müttefiklerine, bütünlüklü bir politika izlenmemesi halinde, ülkesinde ılımlı güçleri eğitmeyeceğini ya da hava üssünü kullandırmayacağını söylüyor. Doğru mu anlıyorum?

Hayır, hayır. Eğit ve donat programı çoktan başladı. Hatta Kobani krizinden bile önce başladı ve devam edecek. Eğit ve donat bizim bütünlüklü stratejimizin bir parçasıdır. Tek çözüm yolu bunun hızlanmasıdır. Bunun hızlanmasını istiyoruz. Türkiye'nin kendi öncelikleri ve bu önceliklerine bağlı riskleri var. Biz müttefiklerimizin bu endişelerimizi anlamasını istiyoruz. Sınırımızda görmek istemediğimiz üç grup var: Suriye rejimi, IŞİD ve PKK. Bunların tümü Türkiye'nin düşmanıdır. Türkiye için tehdit ve risk oluşturmaktadır. Son olaylar Suriye krizini Türkiye'ye taşımak istediklerini gösterdi. Buna asla izin vermeyeceğiz.