Kıvanç Tatlıtuğ'un Kasları
Hafta başı haber sitelerine bir göz atayım dedim. Ziyaret ettiğim tüm haber sitelerinde, Kıvanç'la ilgili bir haberle mutlaka karşılaştım.'Bu neyin nesidir?' diye merak edip bir kere dahi tıklamadım ama nereye kadar...!
Hafta başı haber sitelerine bir göz atayım dedim...
Ziyaret ettiğim tüm haber sitelerinde, Kıvanç'la ilgili bir haberle mutlaka karşılaştım.
"Bu neyin nesidir?" diye merak edip bir kere dahi tıklamadım ama nereye kadar...!
Haberi öyle gözümüzün içine içine yapıyorlar ki, baktım, okumazsam suçluluk duygusu baskın çıkacak ve açtım haberi...
Merak ettim sonunda,"kaslı sokak dövüşçüsü" Kıvanç'ı !
Yeni başlayan dizisine henüz bakamadım ama oyunculuğu ve"kasları'' itibarıyla seyirci tarafından on üzerinden on almış Kıvanç...
''Aşk-ı Memnu"da da çok başarılıydı sanatçı, yeni dizisi şimdilerde Muhteşem Yüzyıl'la kapışadursun, ben Nurgül Yesilçay'ın yeni başlayan ''Sensiz olmaz'' dizisi ile ilgili macerama geçiş yapmak istiyorum.
Beni mutlu eden tüm çerezlerimle, son derece neşeli bir edayla
geçtim televizyonun karşısına.
Yaşadığım günden beni mutlu eden ayrıntılar çıkarmakla meşguldüm
diğer taraftan...
Hani şu pozitif olmak, hayata olumlu bakabilmek, empati yapabilmek, tam da bunlarla haşır neşirim...
Diziye daldım... Baştan konu fena değildi, evlenmiş, çocuk yapmış, ayrılmış, sonra tekrar mantık evliliği yapan güzel bir hatun.
Buraya kadar konu bildik/tanıdık.
Sonrasında tam da düğün günü çocuğun aniden bayılması, hastalığının teşhisi ve doktorun ilik nakli olması gerektiğini söylemesi (ben de kopuş burada başladı), bunun için doktorun anneye kardeş yapma önerisi vesaire vesaire...(kadının eski eşinin psikopata bağlaması ayrı bir dehşet!)...
Yok artık ! Oldum !
Boğazıma bir şey düğümlendi, hemen aynı durumda ben olursam ne yapardımı düşündüm,empati yapıyorum hınca hınç yaptıkça da daha çok üzülüyorum...
İnanın! Bu sahnelerde boğuldum !
Şu yukarıda ki, günü Polyanna bazında bitirme gayreti maalesef boşa gitti.
Hayatı sorgulamaya başladım akabinde...(birçok kişinin yaptığı gibi)
"İşte hayat dediğin ne ki?"
''Yarın bir gün öleceğiz"
''Hayat boş"(durma koş!)
Televizyon karşısında kafamdan bu cümleler geçiyor ve acı çekiyorum sıfır moralle...
İyi de , illa ki bizimde izlemek istediğimiz zaman oluyor ,değil mi ama !
Türk dizilerine genel olarak baktığımızda, ajitasyon /aile dramları (büyük çoğunluk) /yasak aşklar...Bu konulara yer veriliyor.
Elbette bu bir arz/talep meselesi.
Yapımcı seyircinin ne istediğini çok iyi biliyor ve sonuçta bu
konular çıkıyor karşımıza. Aslında izlediğimiz ve bazen
''abartı" olarak gördüğümüz tüm diziler, hayatın
tam da gerçekleri. Ne
eksiği, ne de fazlası, hepsi bizim gerçeklerimiz...Bu da kabul
!(Dizilerde yaşanan karşılıklı ölümsüz aşklar ve zengin/fakir
üzerine işlenen aşklar için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Çevremde
de sık sık duyuyorum, "gerçekten böyle aşklar yaşanıyor
mu" diye , elbette HAYIR! )
Ama hayat bu kadar acıtırken, dünyada bu kadar olaylar oluyorken, savaşlar, açlık/ sefalet, bunları izlemek zorunda kalıyorken, bir de bu dizilere bakmak insanı depresyona nasıl sokmasın arkadaşlar !
Yaprak dökümünde mahfolduk/bittik zaten(savrulduk), Aşk-ı Memnu'da ne olacağımızı şaşırdık. Şimdi yenilerde, ''öyle bir zaman geçer ki'' de yine salya sümük durumları, fena durumlar çok fena!...
Ben annemin bu dizileri hiç kaçırdığını görmedim.
Annemi,tam da bu dizileri izlerken telefonla aramışsam ve dizinin en heyecanlı kısmı ise, ki genelde öyle oluyor, ''kızım sonra ara" diyor. Yani bu kadar annemin hayatına hükmediyor bu diziler, tümannelerin de, öyle değil mi?
********
Diğer taraftan;
Gazetelere göz attığımızda, üçüncü sayfa haberleri dediğimiz haberlerin artık tüm sayfalara hükmünü sürdüğü günümüzde , tacizlerin, şiddettin, tecavüzlerin, kadın cinayetlerinin, aldatma hikayelerinin (çift taraflı) tavan yaptığı günümüzde, halkımızın izlerken çok da etkilendiği/hayatına zaman zaman yön de verdiği bu dizilerde, belki de konu seçiminde daha dikkatli olmak gerekmiyor mu?
Komşumuz İran; dizilerde,"yasak aşk" temasını ve erkeklerin üst bedeninin göründüğü sahneleri yasaklamış. Bakınız; bu tür diziler en çok hangi ülkelerde izleniyor ?
*********
Özellikle "Yasak Aşk" konulu dizilerin çok izlendiği ülkemizde (nedense),senaristlere benim naçizane tavsiyem; Batı edebiyatının önemli klasiklerinden olan, Gustave Flaubert'in ünlü romanı ''Madam Bovary'' için dizi çekmeleri .
Türkiye'de bu dizi nasıl patlar, nasıl reyting yapar, ben bile heyecanlandım bunu yazarken ...(!)