BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Kıskanç gazeteciler

Kendisinen de kıskançlıklar yaparak yalan eleştiriler yaptığını söyleyen Turgut, Kürşat Başar'ı da eleştiriyor.

Abone ol İyi niyetli bir eleştiri denemesi

Gazeteciler kendi meslektaşlarına yönelik yapıcı eleştiri getirmekte pek başarılı değillerdir.

Birçoğu bundan bilerek kaçınır.

Çünkü çoğumuz başka gazetecilerin başarılarından kıskaçlık duyarız ve başarıya giden yolda herhangi bir katkı yapmak istemeyiz.

Ben de 20 yıla yaklaşan meslek yaşamımda kıskançlık duyduğum, yanlış yaptığını gördüğüm arkadaşa 'Doğru yaptın' dediğim, eleştiri bekliyorum diyene 'Her şey yolunda' diyerek yalan söylediğim çok olmuştur.

Olmamıştır desem yalan söylerim ve olmamıştır diyene de sizler yalan söylüyor diye bakarsanız yanlış yapmazsınız.

Ancak şu da var ki yıllar geçtikçe bu adetlerden yavaştan sıyrıldığımı da görüyorum.

Bu sadece yılların getirdiği bir olgunlaşmayla alakalı değil.

Ayrıca kendi yaptığım işte başarılı olduğumu düşünüyorum ve bu da bana sonsuz bir tatmin veriyor.

Kendi yaptığım işe böyle baktığımdan da dolayı artık başka meslektaşların başarılarından hiç korkmamaya başladım.

Aksine bir yanlış yapıldığını gördüğüm yerde yanlışı düzeltecek fikrim varsa bunu rahatlıkla söylüyorum artık.

Açıkça söylemek gerekirse artık rekabetten korkma dönemimi çoktan kapamış durumdayım.

* * *

Tabii meslektaşlara eleştiri getirmenin kaçınılmaz riskli yanı 'işime ne burnunu sokuyorsun, sana ne' lafını işitme olasılığının büyük olmasıdır.

Arkadaşça, yapıcı, iyiye götürme olasılığı olan eleştiri bizde çok alışılmış bir şey değil.

İnsanlar böyle bir şey duyduklarında arkasında bir art niyet aramaya koşullanmış durumda.

Bunları biliyorum ama buna rağmen bugün kendimi tutmayacağım ve görüşlerimi okuyucularla paylaşacağım.

Konum da Kürşat Başar.

* * *

Kürşat Başar'ın Akşam'da yazacağını Nurcan Akad'dan ilk duyduğumda buna çok sevindim.

Caz üzerinde derin bilgisi olan, kültürlü, dünyayı izlemeyi bilen, açıkça söylemek gerekirse gençler ve özellikle de kadınlar arasında popülaritesi hayli fazla olan bir yazarın gazeteye müthiş bir soluk getireceğini samimi olarak düşünüyorum.

Ancak ne yazık ki bizim basında bir 'ağır, ciddi yazı yazma' terörü var.

İnsanlar ciddi diye tanımladıkları konularda okkalı laf etmedikleri zaman 'Hafif' Yazar olarak damgalanıyorlar.

Gördüğüm kadarıyla da birçok, böyle bir nitelemeyi ciddiye almamasını beklediğiniz insan bile, bu terör karşısında sinebiliyor.

Bu yazıyı kaleme almak için Kürsat Başar'ın üçüncü yazısının çıkmasını bekledim.

Açıkça söylemek gerekirse ciddi yazı teröristleri karşısında sineceğini en son tahmin ettiğim bir insandı o, ama görüyorum ki tuzağa düşmüş durumda.

Hiç kimse söylemeyecekse bunu ben yapacağım dedim kendi kendime ve yanlış anlamayı da göze alarak bu yazıyı yazmaya karar verdim.

Büyük yanlış yapıyor Kürşat Başar.

Çok fazla sayıda insan, konuştuğum okuyucular ondan çok farklı yazılar bekliyorlardı.

Bunu istediği an yapabileceğini biliyorlar, neden kendini geri çektiğini anlayamıyorlar.

Onların dediğine ben de katılıyorum, bizlerin bu ülkede memleketin durumu hakkında laf eden bir başka gazeteciye daha ihtiyacımız yok.

Ya da şöyle söylemek daha doğru olacak galiba: Memleketin rutin sorunları hakkında 'ciddiyetin, ağır olmanın' sınırlarına kendini hapsedip de sonuçta rutin laf söylemek zorunda kalan yazarlara ihtiyaç yok.

Bu bizim sektör kendisini ciddi olarak gören birçok yazarın hemen hepsi birbirine benzeyen konularda her gün yine birbirine tıpa tıp benzeyen görüşleriyle boğazına kadar doludur.

Türk medyası bir ciddi yazarlar mezarlığı halindedir.

Bu tehlikeye nedenini anlamadığım bir şekilde kendi tercihiyle düşme eşiğinde olan kişi Kürsat Başar olduğunda, işte buna ciddi bir şekilde, okuyucu olarak karşı çıkmalı, direnmeliyiz çünkü bu boşa harcanan büyük bir birikim olacaktır.

Dolayısıyla benim sadece okuyucu olarak bir talebim var.

Kürşat Başar'dan ciddi yazarların hakkında kalem oynatmaktan korkacağı, beceremeyeceği konular hakkında yazılar bekliyorum.

Asıl ciddi konu bence bu, asıl yazarlık kudreti burada gösterilebilir ve bunu iyi yapacak bir insanın rutin konularda rutin görüşler ileri sürme tehlikesine düşmesi beni üzer.

Çok sayıda insanın benimle aynı fikirde olduğunu biliyorum, bana inanmıyorsanız Başar'ın 26 baskısı yapılan caz üzerine kitabını alın okuyun, ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Potansiyel okuyucular sabırsızlanmaya başladı, benden söylemesi.