BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak cezaevlerindeki tutsakların durumunu gözyaşları içinde anlattı.
Abone olİNTERNETHABER.COM- BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak grubunun toplantısında gözyaşlarını tutamadı. Kışanak cezaevlerinde 35 gündür açlık grevinde olan ve durumu gittikçe kötüleşen tutsaklar için ağladı.
Mazlum isminde mahkumden gelen mektubu özür dileyerek okumayan Kışanak grevin amacının barış ve çözüm arayışı olduğunu söyledi. Kışanak savaşlara, ölümlere hep birlikte 'dur' diyelim çağrısında bulundu.
Pazar günü yapılan BDP kongresi için savcılıktan açılan soruşturmaya da değinen Kışanak, ''Kongremizden 1 gün sonra jet hızıyla soruşturma açıldığını basından öğrendik. Bu Türkiye klasiğidir. Soruşturmanın bizim için anlamı ve değeri yoktur.'' dedi.
BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak grubunun toplantısında konuştu. İşte Kışanak'ın konuşmasından satır başları;
SORUŞTURMANIN BİZİM İÇİN ANLAMI VE DEĞERİ YOKTUR
Kongremiz partimizin halkla daha fazla buluştuğu bir kararlılık kongresi olmuştur. BDP halktan aldığı güçle barış demokrasiyi müdaleyi yürütecektir. BDP samimidir kararlıdır çözümden yana ilkeli duruşun sahibidir.Bu anlamda kongremisin siyasal sonuçlarının Türkiye demokrasisine katkı sunacağını düşünüyoruz. Kürdistan'ın dört parçasından kongremize katılan herkese teşekkür ediyorum.
Kongremizden 1 gün sonra jet hızıyla soruşturma açıldığını basından öğrendik. Bu Türkiye klasiğidir. Bu ülkede askeri vesayeti kaldırdık diye hergün prim toplamaya çalışanlar ülkenin demokratik siyasetinin üzerindeki yargı vesayetini kaldırmıyorlar bundan güç umuyorlar.
Demokratik siyaseti bastırarak bize meydan kalır umudu içerisinde özel yetkili mahkemelere sığınarak Türkiye'nin demokratikleşmesini engellemeye çalışıyorlar. Soruşturmanın bizim için anlamı ve değeri yoktur.
ONLAR ZALİM ESAD'IN BOMBALARI DEĞİL TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN BOMBALARI
Biz kongremizde görüşlerimizi açıkça ifade ederken birileri de Hakkari'de halkın üzerine bomba yağdırıyordu. Görgü tanıkları köye top atışının kendilerinin hedef alındığını belirtiyorlar.
Sivillerin hedef alındığı ortadadır. Kazan köyü katliamın eşiğinden dönmüştür. Bu sivil halka yönelik katliam girişidir.Bu operasyonda görev alanların derhal hesap vermesi gerekiyor. Biz başından beri hükümeti uyarıyoruz. Geçtiğimiz hafta bu Meclis'ten iki savaş tezkeresi çıktı.
Biz savaş tezkerelerinin asıl hedefinin Kürt halkını sindirmek, bastırmak olduğunu iyi biliyoruz. Bu savaş tezkerelerini kimse bu ülkeninn güvenliği için olduğunu söyleyemez.
Bu operasyon bölgesinde yaşananlar bize Roboski'yi hatırlatıyor.
Katliamcı zihniyet insanlık direnişi karşısında Kürt halkının karşısında yenilecektir mahkum olacaktır. Roboski'deki bombalar, Hakkari'deki bombalar, Kazan'daki bombalar zalim Esad'ın bombaları değil. Türkiye Cumhuriyeti'nin bombaları. Bize halkımıza sözde vatandaş muamelesi yapanlar gereken cevabı alacaklardır.Biz aciz değiliz.
Herkesi aklını başına toplamaya bu çatışmacı mantıktan geri dönmeye halkın haklarına saygı göstermeye davet ediyoruz.Tarih gerçeği yazacaktır.
ONLAR BARIŞ İÇİN BEDENLERİNİ ÖLÜME YATIRDI
12 Eylül tarihinde Türkiye'deki biçok cezaevinde Kürt siyasi tutsaklar açlık grevi başlattılar. Tam 35 gündür açlık grevine başlayan 63 kişinin bedeni direniş sürdürüyor. 12 Eylül'den sonra da açlık grevleri yayıldı.
Kürt sorunu konusunda içine girdiğimiz tıkanıklığı aşmak için binlerce kişi cezaevlerinde bedenlerini açlığa yatırdılar. Bu barış için, çözüm için yapılan direniştir.
Açlık grevine başlayan tutsakların kamuoyuna yaptığı açıklamardan 2 talebi kamuoyunu sundular. Sayın Öcalan'ın üzerindeki tecride son verilmesi.
SAYIN ÖCALAN BARIŞIN KÖPRÜSÜDÜR
Sayın Öcalan'ın barış konusunda rolünü oynayabilmesi için sağlık, güvenlik, özgürlük koşullarının sağlanması. İkinci talep ise ise anadilde savunma ve eğitim önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Bunlar gerçekleştirilmesi mümkün taleplerdir.
Sayın Öcalan 447 gündür tecrit altında tutuluyor. Kendisi sıradan şahsiyet değildir. Sayın Öcalan barış köprüsüdür. Bu nedenle İmralı'ya yaklaşım önemlidir.
1 yılı aşkın süredir kendisi tecrit altında tutuluyor. Sadece orada tututlan Öcalan mıdır? Son 1 yılda ülkenin ne haline geldiğini hepimiz görüyoruz.
Herkese karşı faşizan uygulamalar hayata geçirildi. Ülkeyi yangın yerine çeviren çatışmalarda hergün taziye evi kuruyoruz. Bugün bu ülke bu noktadaysa artık neden sorusunu güçlü şekilde sormak ve bu nedeni ortadan kaldırmak için güçlü duruş sergilemek gerekiyor.
İçine gidiğimiz süreci artık Türkiye taşıyamıyor? Hükümet İmralıyı devre dışı bırakmasaydı barış ve çözüm arayışını etkisiz kılmasaydı bu müzakere yaklaşımında kararlı olsaydı görüşmeler süresince ortaya çıkan tartışmalarında ürünü olan protokolleri elinin tersi ile itmeseydi o protokolleri kamuoyuna sunsaydı bugün geldiğimiz bu noktada olmayacaktı. Ama hükümet tam tersini tercih etti.
SURİYE'DEKİ OLAYLAR İMRALIYLA BAĞLANTILIDIR
Bu politika sadece Türkiye içinde savaşı tırmandırma ile de sınırlı değil.
Hükümet Kürtlerin en demokratik haklarını engellemek adına Türkiye'yi böyle sınıra taşıdır. Suriye'deki yaşananlar İmralıyla bağlantılıdır. İmralı'daki tecriti bir tutukluya uygulanmış sıradan tedbir olarak ele alamayız. Tamemen Türkiye'nin içinde ve Orta doğuda yürütülen savaş politikasının yansımasıdır.
Anadilde savunma hakkı önündeki engellerin kaldırılması talebi hiçbir şekilde tartışmaya açılamaz demokratik taleptir. Bu insan haklarının gereğidir, demokrasinin gereğidir.
Bunun engellenmesi suç ve yanlıştır. Bir halkın kendi anadilini hayatının her alanında kullanması onun en insani hakkıdır. Bunu kimse engelleyemez. Bu konuda yapılan engellemeler yanlıştır, adaletsizdir, vicdansızdır. Ortada verilemesi gereken hak yoktur.
Bu konuda derhal adım atmak gerekiyor.3 yıldır KCK operasyonlarda başlayan davalarda anadilde savunma krizi yaşanıyor. Oysa çok basit şu perlementonun 2-3 gün içinde çözeceği sorun Türkiye'nin gündeminde tutuluyor.
Biz BDP olarak tutusaklarla ve aileleri ile dayanışma içinde olmaya onların taleplerinin gerçekleşmesi için mücadele etmeye karar verdik. Bu mücadele bizimde mücadelemizdir.
Tüm hekimlerin, sağlıkla ilgili sendikaların, meslek örgütlerinin bu konuda bir çaba ve yaklaşım içerisinde olmasını istiyoruz. Bakanlık geçmişte engelleyici çaba içinde oldu. Bu, vicdani ve ahlaki bir durumdur. Kimse 35 gündür bedenin açlığa yatıranların göz göre ölüme gitmesine seyirce kalmasın.
Buradan çağrı yapıyoruz. Bu vicdanı insanı bir durumdur kimse 35 gündür bedenini açlığa yatırmış insanların ölümüne seyirci kalmasın diyoruz.
Bedenini ölüme yatırmış Mazlum arkadaşımız bize bir mektup yollamış ama okuyamayacağım.
Bu çaba insani, vicdanı olarak yapılması gereken çabadır. Bunu Ortadoğunun kanayan Kürt halkından esirgemek vicdansızlılktır. Biz Türkiye kamuoyunun Türk halkının, Kürt halkının vicdansız olmadığına inanıyoruz.
Ben herkesi bu ülkede yaşayan herkesi bu sese seslerini yüreklerine katmaya davet ediyorum. Bu ölümlere giden yolu durduralım.