BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak "Öcalan'ın bir hamlesiyle başlamış bir süreçten bahsediyoruz" dedi. Kışanak ayrıca CHP'ye de ırkçılıkla demokratlık arasında seçim yapma çağrısında bulundu.
Abone olBDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak ile TBMM'de bir araya geldik. Güleryüzlü ifadesi ve sakin tavrıyla bilinen Kışanak'ın bu hali söyleşi boyunca hiç değişmedi ama CHP'nin süreçteki tavrı ve sosyalist çevrelerden gelen eleştirilere yönelik sorular, en hararetle yanıtladıkları oldu.
Özellikle CHP ile ilgili tutumlarını açık bir şekilde anlatmak istediği görülüyordu.
Sohbetimizin en çok öne çıkan sözcükleri ise, "demokratikleşme, çaba ve mücadele" oldu.
Kışanak ayrıca, müzakere sürecinin Öcalan'ın hükümetle görüşmeyi talep etmesinin ardından başladığını belirtiyor.
Remzi Kartal, bir söyleşide Öcalan ile görüşmelerin Eylül 2012'de başladığını söylüyor. Açlık grevleri de Öcalan'ın muhatap alınması ve demokratik talepler temelinde 12 Eylül 2012'de başlamış ve 18 Kasım'da sona ermişti. Siz, Remzi Kartal'ın görüşmelerin başladığı tarih olarak belirttiği zamanı teyit edebilir misiniz?
Ben böyle sabit bir tarih telaffuz edemeyeceğim. Fakat sayın Öcalan'ın partimiz heyetiyle yaptığı görüşmelerde ifade ettiği bir durum var. Yine yazdığı mektuplarda, metinlerde ifade ettiği bir durum var. Sayın Öcalan'ın, insani, vicdani, politik, ahlaki bir topluma olan inancı nedeniyle bu sorunun barışçıl ve demokratik yollardan çözülmesi için bir talebi olmuş. Hükümete yönelik, bu konuyu görüşme talebi olmuş. Görüşmeler bunun üzerine başlamış. Öcalan'ın bir hamlesiyle başlamış bir süreçten bahsediyoruz. İkincisi, bizim ilk heyetimiz 3 Ocak'ta sayın Öcalan ile görüştü. Bu görüşmede, "4-5 aydır bu görüşmeleri yapıyorum" diye bir ifadesi vardı. Ocak'tan geriye 4-5 ay götürürsek, takvim çıkar.
Geri çekilmenin tamamlanmasından sonra PKK ne olacak?
Ben PKK'nın silahlı, politik bir hareket olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle yeni dönemde demokratik siyasetin önü açılacak, silahlar devreden çıkacak dediğimiz bir dönemse, ben PKK'lıların demokratik siyasette yer almalarının imkanlarının, koşullarının yaratılabileceğini düşünüyorum. Bunun yapılması gerekiyor.
Köklü değişikliğin zamanı gelmedi
Sürecin ve vurguladığınız demokratikleşme döneminin ne kadar bir zamana yayılmasını bekliyorsunuz?
Türkiye'nin çok köklü bir demokratikleşmeye ihtiyacı var. Neredeyse bir devrim niteliğinde, radikal değişikliklere ihtiyacı var. Bu nedenle bu sürecin biraz peyder pey gelişme ihtimali yüksek. Şu anda ortaya çıkan tartışma düzeyi, köklü değişiklikleri yapmak için henüz yeterli değil. Demokratik tartışmayı, mücadeleyi güçlü bir şekilde yürütürsek bu süre kısalabilir. Zayıf yürürse, süre uzar. Ama ben bunun kaçınılmaz bir son olduğunu ifade etmek istiyorum. Türkiye'nin önünde keskin şekilde demokratik bir rejime, yönetime, sisteme geçme ihtiyacı var. Bu ihtiyacın mutlaka karşılanması gerekiyor. Aksini düşünmek bile istemiyorum. İnsanlar demokratik yol yöntemlerle reform sürecinin ilerlemeyeceği kanaatine kapılırlarsa, buna neden olabilecek gelişmeler yaşanırsa çok kaotik bir süreç olabilir.
Grup toplantısında "toplumun farklı kesimleriyle daha fazla görüş alışverişinde bulunacağız" dediniz. Bu kesimlerden kastınız nedir? Bir hazırlık var mı bu yönde?
Biz Türkiye'nin bütün demokratik dinamiklerini bu sürece dahil etmek için yoğun bir çaba sarf ediyoruz. Çünkü biz bu süreci hükümet ile PKK arasında yapılan bir müzakere süreci olarak değil, toplumsal bir müzakere süreci olarak görüyoruz. O nedenle tüm demokratik taraflara, gelecek konusunda sözü olan herkesi bu tartışmanın tarafı haline getirip hep beraber toplumsal uzlaşı yaratılım istiyoruz. Açıkçası, biz CHP'nin mutlaka sürece dahil olmasını istiyoruz. Bu konuda, parti olarak CHP'nin sürece dahil olabilmesi için gayret sarf ediyoruz. CHP içerisindeki milletvekilleriyle, parti yönetimindeki isimlerle görüşüyoruz. Demokratik bir gelecek öngörüsüyle bu süreçte yer almasını önemli buluyoruz. CHP'nin "Neyin içine gireceğimizi bilmiyoruz" şeklinde bir sitemi var. Biz onlara açıkça söylüyoruz; gelin, bizdeki bütün bilgileri sizinle açıkça paylaşmaya hazırız. Görüşebilir, konuşabilir, paylaşırız.
Bu yöndeki açıklamanıza CHP'den bir yanıt geldi mi?
Şimdiye kadar kurumsal olarak olumlu bir yanıt gelmedi. Ama bireysel temaslarımız devam ediyor.
CHP'ye ırkçılık suçlaması
CHP'nin sürece katılımından umutlu musunuz?
Bu sonuçta CHP'nin kendisinin de geleceğini ilgilendiren bir durum. CHP ana muhalefet partisi olarak bu ülkenin demokratikleşmesi, Kürt sorunun çözümü konusunda büyük bir sorumluluk altındadır. Bu sorumluluğu yerine getirecek mi, getirmeyecek mi, soru budur. Biz CHP'ye herhangi bir politik görüş empoze etmiyoruz. Kendi politik görüşleriyle sürecin içinde yer alabilirler. Ama sürecin karşısında konumlanmak, toplumsal zeminde hiç karşılığı olmayan bir durum.
CHP'nin aldığı tutumun kaynağında ne var?
Çok açık, sayın Öcalan şahsında Kürt halkına karşı bir tahammülsüzlüğün ifadesi bu. Özellikle CHP içerisindeki Baykal çizgisi, ayrımcı, ırkçı bir söyleme sahip. Ben artık ulusalcı kelimesinin de bunu karşılamadığını düşünüyorum. Savundukları şey şudur, herkes kültüründen, kimliğinden, inancından vazgeçecek ve Türk olacak. Bu kadar ırkçı bir şey savunuyorlar. Bu çizginin artık CHP'nin içerisinde de tasviye edilmesi gereken bir çizgi olduğunu düşünüyorum. Sayın Baykal geçenlerde bir gazeteye verdiği demeçte, "Anayasa'ya mikrop sokulmamalı" demiş. Vatandaşlık tanımı dahil her yere Türk yazdırmayı isteyen bir zihniyet bunu söylüyorsa, Türkler dışındaki herkesi mikrop olarak görüyor demektir. Bu açık ve net ırkçılıktır. Anayasada hiçbir etnik referans yapılmamasını savunsaydı, o zaman bütün etnik kimliklere karşı eşit bir mesafede duruyor diyebilirdim. O zaman bu mikrop ifadesinin demokratik bir karşılığı olabilirdi. CHP'nin artık bir karar vermesi lazım. CHP demokrat, çağdaş, özgürlükçü bir parti mi; yoksa ırkçı bir parti mi?
AKP ve BDP'nin Türkiye ile ilgili belli başlı konularda ittifak yaptığı ve sosyalist solu dışladığı yönünde eleştiriler var. Bununla ilgili değerlendirmeniz nedir?
Bu çok önemli bir soru. Biz AKP ile müzakere ediyoruz. Biz AKP ile işbirliği yapmıyoruz. Müzakerenin, tartışmanın, AKP ile mücadelenin bir tarafıyız. Müzakerenin kendisi bir mücadeledir zaten. O yüzden Türkiye'nin demokratik çevrelerinin, sol - sosyalist çevrelerinin "BDP, AKP ile birlikte bizi dışlıyor" demesi hem yanlış hem de kendi eksiğini örtmeye yönelik bir yaklaşımdır. Tam tersine şunu yapması gerekir: AKP ile mücadele eden, müzakere eden BDP'nin yanında durarak BDP'yi güçlendirmesi lazım. Hangi sol-sosyalist çevre bizimle hangi konuda birlikte hareket etmek, bir talebi yükseltmek konusunda bir öneri getirmiş de, "Hayır, biz AKP ile anlaştık, bunu yapmıyoruz" demişiz. Hem BDP'yi, AKP karşısında yalnızlaştıracaksın, hem de suçlayacaksın. Bu insaf ölçülerini biraz aşan bir durum. Ben bazı iyi niyetli beklentileri, yorumları çok iyi anlıyorum. Ama ben de bir sosyalist olarak, kenarda durup, yalnızlaştıran ve suçlayan bir tutumu kabul etmiyorum.