BIST 8.946
DOLAR 34,27
EURO 37,12
ALTIN 3.056,88
HABER /  EKONOMİ

Kısa vadeli bir koalisyon ne yapabilir?

Siyasetin ana gündem maddeki koalisyon senaryoları... Peki partiler kısa süreli bir koalisyonda anlaşırsa bunun etkileri ne olur?

Abone ol

Dünya gazetesi yazarı Fatih Özatay, 'Kısa vadeli bir koalisyon ne yapar?' başlıklı bugünkü yazısında 1-1.5 yıl sürecek bir koalisyon hükümetinin ekonomi üzerine etkilerini analiz etti. 

Kısa süreli bir koalisyon hükümetinin piyasalar üzerine etkisiyle ilgili "Bu, bir felaket senaryosu değil. Sadece ekonomi açısından işin biraz daha güçleşeceğini gösteriyor" yorumunda bulnan Özatay şöyle devam etti. 

"....Diyelim ki kuracağınız koalisyon hükümetinin 1-1.5 yıl süreceğini düşünüyorsunuz. Ne tür bir ekonomi politikası izlerdiniz?

Böyle bir hükümet işbaşına geldiğinde, yüzde 2.3 düzeyinde büyüyen bir ekonomi, yüzde 10'un üzerinde bir işsizlik oranı, lirada değer kaybetme eğilimi, yüzde 8'in üzerine çıkacak bir enflasyon ve artmayan bir yatırım düzeyi bulacak.

Liste uzatılabilir:

Mesela, dünya ölçeğinde düşük tasarruf oranı, G20'deki yükselen piyasa ekonomileri arasında yurtdışına olan yükümlükleri ile yurtdışından alacakları arasında en fazla farka sahip, dolayısıyla kur artışlarına karşı olumsuz anlamda çok duyarlı bir ülke.

Bir de dış koşullar önemli ve yardımcı olmayacak kurulacak hükümete. ABD Merkez Bankası yakında faiz artırımına başlayacak. Avrupa Merkez Bankası, mevcut gidişat sürerse daha fazla gevşetmeyecek para politikasını. Bu, Türkiye için, eskiye kıyasla daha yüksek yurtdışı faiz ve daha az borçlanma imkânı anlamına geliyor. Dolayısıyla, döviz kuru ve yurtiçi faiz haddi üzerinde yukarıya doğru baskı oluşacak. Elbette 1-1.5 yıllık sürenin her günü bu baskıyı gözlemeyceğiz, ana eğilim böyle olacak.

ÖNLEM ALINMAZSA...

Önlem alınmazsa, enflasyon biraz daha yükselme eğilimi gösterecek, büyüme ve işsizlik şimdikinden daha fazla olmayacak; aksine olumsuz yönde gelişecekler.

Bu, bir felaket senaryosu değil. Sadece ekonomi açısından işin biraz daha güçleşeceğini gösteriyor. Bu güç koşullar altında yapılabilecekler var ve Türkiye'nin bu dönemden olumsuz yönde etkilenmesini azaltmak mümkün. Yapılabilecekler listesinin olmazsa olmazları şöyle:

1. Merkez Bankası'nın bağımsızlığını devamlı vurgulamak ve bunun laf düzeyinde kalmadığını uygulama ile göstermek gerekiyor. Öte yandan, Merkez Bankası'nı, bu söylediğim ile çelişmeyecek şekilde sadece fiyat istikrarına odaklanmaya davet etmek lazım. Finansal İstikrar Komitesi bu amaçla kullanılabilir. Ayrıca kamuoyu önünde Merkez Bankası yasasına ve bu çerçevede Merkez Bankası'nın temel amacının fiyat istikrarı olduğuna vurgu yapıp, Merkez Bankası'nı faiz aracını çekinmeden kullanmasını özendirmek gerekiyor. Bu, döviz kurunda yukarıya doğru oluşacak baskıyı son derece azaltır.

Bunun sayısız yararı var: Şirketleri ve bankaları rahatlatır ve enflasyonun yükselme eğilimine girmesini önemli ölçüde engeller. Ayrıca riskteki yükseliş nedeniyle piyasa faizlerincte oluşabilecek keskin bir artışı önler.

2. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
'nun tüketici kredilerindeki çılgın artışı dizginleyen ve yaklaşık 1.5 yıldır uygulanan politikası ana hatlarıyla devam eder. Ancak, özetlediğim dış koşullar nedeniyle tüketici kredilerinde arzu edilenin ötesinde bir gerileme olursa, politikada bir ölçüde gevşemeye gidilebilir.

3. Elbette mali disiplin sürer. Bütçede israfı önleyen adımlar ön plana çıkarılır. Bütçenin esnekliği çerçevesinde gelir düzeyi düşük kesimlere yönelik iyileştirici adımlar atılır.
Dikkat ederseniz bu saydıklarımın hepsi Türkiye'nin mevcut kırılganlıklarının dış koşulların aleyhimize dönmesi nedeniyle makroekonomik istikran bozmasını önlemeye yönelik. Böyle bir koalisyonda pek yapısal reform yapılabileceğini sanmıyorum. Ama son yıllarda çıkan anti-demokratik yasaların mümkün olduğunca değiştirilmesi ve hukukun üstünlüğü yolunda bir dizi adım atılması ekonomiye, özellikle de yatırım ortamına önemli katkı yapar.