BIST 9.624
DOLAR 34,58
EURO 36,30
ALTIN 2.973,34
HABER /  GÜNCEL

Kış güneşine aldanmayın

Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi uzmanları uyarıyor: Kış güneşine aldanmayın, kışı yatakta geçirmeyin!

Abone ol

Kış hastalıkları denilince akla ilk olarak bu mevsimde “iklimsel”, “sosyal” ve “fiziksel” değişikliklere bağlı olarak ortaya çıkan veya sıklığı artan hastalıklar gelmektedir.

Bu hastalıkların çoğunluğu “enfeksiyon”, yani “mikrobik” hastalıklar olup;
• Kış aylarında havanın soğuması
• Hava kirliliğinin artması
• Toplu ve sıkışık ortamlarda yaşanılması ve
• Özellikle çocukların maruz kaldığı soğuk algınlığının sürekli bulaşması sonucunda
hastalıkların oranı artmaktadır.

Vücuda etki eden değişiklikler sonucu enfeksiyon ve alerjik reaksiyonlara eğilim artmakta; metabolizma kötü yönde etkilenip, mikroplar kolayca vücuda girmektedir. Vücut direncini kıran bu değişiklikler şöyle sıralanabilir:
• Sıcak havalara göre fiziksel stresin daha fazla görülmesi
• Soğuğa bağlı olarak cildin kuruması
• Burun ve ağız içini döşeyen mukoza dokularının kuruması
• Koruyucu mekanizmaların iyi çalışamaması
• Beslenmede daha ağır ve sağlıksız besinlere yönelim
• Hareketsizliğin artması

Sebepleri ve belirtileri itibari ile birbirine benzemekle birlikte; farklı özelliklere sahip olan kış hastalıklarının her birinin tedavisi farklı olup, önlem alınmadığı takdirde bu hastalıklardan bazıları ölümcül olabilmektedir.

SOĞUK ALGILIĞI
“Soğuk algınlığı deyip, geçmeyin!”
Soğuk algınlığı, farklı virüslerin neden olduğu; burun ve boğazda yerleşen hafif bir enfeksiyondur. Genellikle 1 haftayı bulan hastalığın süresi; çocuklarda, yaşlılarda ve başka rahatsızlığı olan kişilerde uzayabilir. Doktorlara başvuru nedenleri arasında ilk sırada yer alan soğuk algınlığı; erişkinlerde en sık eylül-mayıs ayları arasında ve yılda 2 ilâ 4 kez görülebilmektedir. Küçük çocuklarda görülme oranı ise yılda 6 ilâ 8 arasında olabilmektedir. Bulaşıcı olan hastalık, virüsü içeren damlacıkların teması yoluyla yayılmaktadır.

Hastalığın belirtileri
• Burun akıntısı
• Hapşırık
• Tat ve koku alma duyularında azalma
• Boğazda gıcık hissi
• Öksürük
• Bebeklerde ve çocuklarda sıklıkla ateş
• Sigara kullananlarda yakınmalar

Hastalığın tedavisi
Yakınmalara yönelik olarak planlanan hastalığın virüslere yok edici ilaç tedavisi yoktur. Antibiyotikler, soğuk algınlığına eklenen bakteriyel enfeksiyonların varlığında kullanılmaktadır. Tedavi sürecinde; kafein içeren kahve, çay veya kolalı içecekler ile alkol kullanımından kaçınılmalıdır. Çünkü kafein ve alkol istenilenin aksine, susuzluk yaratacaktır. Eğer sigara kullanılıyorsa, bırakılmalı ve sigara kullanılan ortamlardan uzak durulmalıdır. Yatak istirahati, hastalık süresinin kısaltılmasında etkili olmaktadır.

Ağrı kesici ve ateş düşürücü
Ağrı yakınmasını kontrol etmekle birlikte; mide rahatsızlığını önleme ile astım ya da ülser hastalarını etkilememesi açısından tercih edilmektedir.

Dekonjenstan ve antihistaminkler
Öksürük, burun akıntısı ve tıkanıklığın giderilmesi amacıyla kullanılmaktadır.

Hastalıktan korunma
• Özellikle hastalığın ilk birkaç günü, soğuk algınlığı olan kişilerden uzak durulmalıdır.
• Soğuk algınlığı olan kişi ile teması sonrasında eller yıkanmalıdır.
• Hasta olan kişi eğer çocuk ise oyun sonrası, çocuğun oyuncakları da yıkanmalıdır.
• Fark edilmeden alınmış olabilecek virüslerin bulaştırılmaması için parmaklar, burun ve gözlerden uzak tutulmalıdır.
• Banyoda sağlıklı kişiler için ikinci bir havlu bulundurulmalıdır.
• Sinüslerinizin kurumaması için yaşanılan ortamın nemine dikkat edilmelidir.
• Soğuk algınlığından korunmaya yönelik henüz bir aşı geliştirilmemiştir. Yapılan çalışmalar, pek çok soğuk algınlığı tipi için tek bir aşı geliştirmeye yöneliktir.

Eğer soğuk algınlığı var ise
• Öksürme veya hapşırma sırasında ağız-burun mendil ile kapatılmalı ve ardından mendil çöpe atılarak, eller yıkanmalıdır.
• Astım veya kronik akciğer hastalığı gibi hastalığa duyarlı kişilerden uzak durulmalıdır.

Hastalığın komplikasyonları
En sık görülen komplikasyonlar; sinüs enfeksiyonları ile devam eden öksürüktür. Eğer soğuk algınlığı yakınmalarında; çok şiddetli yüksek ateş, kulak ağrısı, şiddetlenen öksürük ile kronik akciğer hastalığında alevlenme gibi etkiler görülüyorsa, mutlaka doktora danışılmalıdır.

GRİP
“Neden her yıl grip aşısı olmalıyız?”
İnfluenza virüsünün neden olduğu bir solunum yolu enfeksiyonudur. 3 tip influenza virüsü olup bu virüsler; A Tipi, B Tipi ve C Tipi olarak adlandırılmaktadır. A ve B Tipi virüsleri çok şiddetli olmakla beraber; bu virüslerin yapıları sürekli değişmekte ve her yıl farklı tipleri ile belirebilmektedir. Vücudun doğal savunma sistemi, bu değişikliklere ayak uyduramadığı için grip aşısı her yıl tekrarlanmaktadır. Çok hafif olan C Tipi virüsler ise yakınmaya neden olmadığı gibi halk sağlığını tehdit eden özelliklere de sahip değildir. Yaşlılar ve kronik hastalığı olanlar ile bağışıklık sistemi zayıf kişilerde hastalık ölümcül olabilmektedir.

Hastalığın belirtileri
Grip belirtileri, soğuk algınlığında görülen belirtilerden daha şiddetli olup; belirtiler aniden başlamaktadır.

Erişkinlerde belirtiler:
• Yüksek ateş
• Öksürük
• Baş, boğaz, vücut ve kas ağrısı
• Halsizlik



Çocuklarda belirtiler:
Okul çağı çocuklarındaki ve gençlerdeki yakınmalar, erişkinlerdekilere benzer ancak bebeklerde tanı koymak zordur. Çünkü belirtiler, diğer virüslerin neden olduğu enfeksiyonlar gibidir.

Hastalığın seyri
İyileşme süreci 1-2 hafta içerisinde tamamlanır. Özellikle yaşlılarda halsizlik, kuvvetsizlik gibi yakınmalar, iyileşmenin ardından da uzun süre devam edebilir.

Hastalığın tedavisi
Etkili bir tedavi ile hastalık süresi kısaltılır ve yaşam kalitesi artırılabilir.

Rahatlatıcı tedavi
• Parasetamol, dekonjestan, antihistaminik kullanımı
• Oral sıvı ve beslenme desteği
• Yatak istirahati

Hastalıktan korunma
En iyi korunma yöntemi grip aşısı olup; en uygun uygulama zamanı ekim başı ilâ kasım ortasındadır. Grip aşısı, her yıl tekrarlanmalıdır.

Kimler grip aşısı olmalıdır?
• 50 yaş ve üzerindekiler
• Huzurevinde yaşayan veya kronik bakım altındaki kişiler
• Kalp ve akciğer hastaları ile astım gibi kronik hastalığı olanlar
• 6 ay–18 yaş arasında uzun süreli aspirin tedavisi gören çocuklar
• Kronik hastalık nedeniyle son 1 yıldır hastanede yatan veya tedavi görenler
• HIV pozitif virüsü taşıyanlar
• Kalabalık ortamlarda yaşayan öğrenci ve askerler ile diğer meslek gruplarındakiler

Hastalığın komplikasyonları
Hastalığın en yaygın komplikasyonu, zatürre gelişimine neden olmasıdır. Nefes darlığı ve öksürükle birlikte göğüs ağrısı görülmesi durumunda; ayrıca sarı-yeşil renkte veya kanlı bir şekilde balgam geliştiğinde, mutlaka doktora danışılmalıdır.

ZATÜRRE (PNÖMONİ)
“Önlem alınmadığı takdirde zatürre ölümcül olabilir!”
Akciğerdeki hava keselerinin iltihap ve sıvı ile dolması neticesinde kana oksijen ulaşamadığı için vücut hücreleri düzenli çalışamaz. Akciğerlerde ciddi bir enfeksiyona yol açması nedeniyle zatürre ölümcül sonuçlar doğurabilir.

Hastalığın nedenleri
• Bakteriler, virüsler ve mikoplazmalar ile iltahaba sebep olan mikroplar
• Mantar… vb. çeşitli kimyasal maddeler

Hastalığın belirtileri
• Ani ve şiddetli ataklarla gelen kuru öksürük
• Ateş ve titreme
• Bulantı ve kusma
• Halsizlik

Hastalığın tedavisi
Genç, bağışıklık sistemi güçlü kişiler ile erken tanı konulan vakalarda ayrıca enfeksiyonun lokal olduğu kişilerde tedaviye yanıt alınmaktadır. Doktorun önerisiyle uygun antibiyotik belirlenerek; hastalığın seyrine göre kullanılmaktadır. İyi bir terleme ve gereken durumlarda oksijen alımı ile destek tedavisi sağlanır. Yakınmalar, 7 ilâ 10 gün içerisinde azalsa da tamamen iyileşme sağlanması haftalar sürebilir. Hastalığın tekrarını önlemek için yeterli sürede istirahat gerekmektedir.





AKUT BRONŞİT
“Akut bronşit tedavi edilmez ise zatürre gelişebilir!”
Bronşit, bronş adı verilen hava yolarında salgı artması ve diğer değişimlikler ile ortaya çıkan inflamasyondur. En sık rastlanan tipleri, akut ve kronik bronşittir. Akut bronşit hava yollarının salgı zarlarının yangısıdır.

Hastalığın nedenleri
Akut bronşit çoğunlukla bakteriler ve/veya virüslere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Genellikle günlük aktiviteleri kısıtlamayacak şekilde hafif seyreder ve tamamen geçer. Akut bronşit üst solunum yollarının viral enfeksiyonlarından ya da soğuk algınlığından sonra ortaya çıkar. Kronik sinüzit ve/veya alerjisi olan hastalarda da görülmekte olup; hastalığın ardından zatürre gelişebilir.

Hastalığın belirtileri
• Burun akıntısı
• Fenalık hissi
• Titreme
• Hafif ateş
• Kas ağrısı
• Boğaz ağrısı
• Başlangıçta kuru öksürük
• Daha sonraları balgam çıkarma

Hastalığın tanısı
Akut bronşit tanısı, hastalığın öyküsünün alınması ve fizik muayene ile koyulmaktadır ancak tanıyı kesinleştirmek için aşağıdaki tetkikler de gerekebilir:
• Akciğer grafisi
• Kan tahlilleri
• Kandaki oksijen miktarının ölçülmesi
• Burun/boğaz salgısından kültür
• Akciğer fonksiyon testleri

Hastalığın tedavisi
Tedavi; hastanın yaşı, genel sağlık durumu, tıbbi geçmişi, ilaçlara karşı toleransı ile hastalığın diğer hastalıklar üzerine oluşabilecek etkisi göz önünde bulundurularak düzenlenmektedir. Akut bronşit çoğunlukla virüs enfeksiyonlarına bağlı oluştuğundan, antibiyotik tedavisi genellikle gereksiz olup; destek tedavisi yeterlidir.
• Ateş düşürücüler
• Ağrı kesiciler
• Öksürük şurupları
• Sıvı alımının artması

SİNÜZİT
“Sinüzit baş ağrısına neden olabilir ancak günlük yaşamda karşılaşılan baş ağrılarının küçük bir kısmını sinüzitler oluştur!”
Kafatasının daha çok ön bölümüne bulunan içi hava dolu boşluklar olan sinüslerin görevlerini normal olarak yerine getirebilmesi için kanalların açık, salgı yapısının normal ve bunları taşıyan tüylü hücrelerin de sağlıklı olması gerekmektedir. Sinüslerden biri, birkaçı ya da hepsinin iltihaplanması durumunda da sinüzit oluşmaktadır.

Hastalığın belirtileri
• Yüzde ağrı
• Burun tıkanıklığı
• İltihaplı akıntı
• Koku alma bozukluğu
• Ağız kokusu
• Dişlerde ağrı
• Öksürük
• Ateş ve halsizlik

Bu belirtilerin hepsi ile her zaman karşılaşılmayabilir.

Sinüziti diğer hastalıklardan ayıran belirtiler
Sinüzit nadir olarak bronşit ile bir arada görünebilir. Hastalar, burun ve sinüslerdeki dolgunluk ve tıkanıklıkta olduğu gibi baş ağrısını da sinüzit olarak yorumlayabilmektedir. Günlük yaşamda karşılaşılan baş ağrılarının aslında küçük bir kısmını sinüzitler oluşturmaktadır. Sinüzite bağlı baş ağrıları, tipik olarak soğuk algılığı ile burun tıkanıklığının arkasından gelmektedir. Sinüzitte daha çok alın, göz çevresi ve yüzde ağrı oluşmakta ve ağrı yere eğilmekle birlikte artmaktadır. Sinüzitte, migrende olduğu gibi bulantı oluşmamakta ve ağrı krizler halinde gelmemektedir.

Sinüzitte burun akıntısı, hem yapışkan hem de iltihap nedeniyle sarımsı yeşil renkte olabilir. Alerjik burun hastalıklarında ise akıntı, bol miktarda ve su gibidir. Sinüzit nadiren komşu olduğu göz ve beyinde enfeksiyonlara neden olabilir.

Hastalığın nedenleri
Koruyucu mekanizmaların bozulması sonucu sinüzit oluşmaktadır. Bu mekanizmaların en önemlisi tüylü hücrelerin yaptığı temizliktir. Hücrelerin çalışması daha çok soğuk algınlığı denilen virüslerle bulaşan hastalıklar sırasında bozulmakta; bu esnada ayrıca sinüslerin içini döşeyen örtü de kalınlaşmaktadır. Bu durum, sinüslerin burunla bağlantısını sağlayan kanalların tıkanmasına yol açmaktadır. Tıkanıklığın ardından bakteriler sinüs içerisinde çoğalarak, sinüzite neden olmaktadır. Her zaman bakteriler ile oluşmayan hastalığa, virüsler ve mantarlar da neden olabilmektedir.

Sinüzitin sık görüldüğü durumlar:
• Sıklıkla soğuk algınlığı geçirenlerde
• Polipleri olanlarda
• Sigara kullananlarda
• Alerjisi olanlarda
• Salgı yapısı çok yapışkan olanlarda
• Septumlarda (Burun orta bölmesinin, sinüs kanallarının olduğu yerlerde çıkıntı yapması)
• Hava kirliliğinde

Soğuk algınlığı bulguları olmayan tek taraflı sinüzitlerin, diş hastalıkları ile diş çekiminden kaynaklanma olasılığını akla getirmektedir. Basit bir soğuk algınlığında görülen şikâyetler ortalama 1 hafta sürmektedir. Bu süreden sonra devam eden şikâyetler, doktora başvurmayı ve sinüzit tedavisini gerektirmektedir.

Hastalığın tanısı
Özel durumlarda sinüs kanallarından gelen akıntı, bakteri araştırması için laboratuvara gönderilebilir. Şikâyetlerin 2 ay kadar devam etmesi veya sık sık tekrarlanması durumunda ise kronik sinüzit söz konusudur. Bu durumda sinüslerin yapısını ve hastalık nedenlerini ayrıntılı olarak görebilmek için bilgisayarlı tomografi tetkiki yaptırılmalıdır.

Hastalığın tedavisi
Sinüzit tedavisinde; sinüslerin havalanmasını kolaylaştıran dekonjestanlar (tablet, süspansiyon ve burun damlası şeklinde) ile antibiyotikler kullanılmaktadır. Eğer belirlenen durumun ilaçlarla tedavisi mümkün olmayacaksa; cerrahi tedavi önerilmektedir. Son zamanlarda yaygın olarak kullanılan Fonksiyonel Endoskopik Sinüs Cerrahisi (FESS), kronik sinüzitlerin tedavisinde eskiye oranla daha başarılı sonuçlar elde edilmektedir.