Oda TV davasının tutuklu sanığı Nedim Şener, Baransu'yu hedef alınca muhatabından cevap gecikmedi.
Abone olOda TV davasının tutuklu sanığı Nedim Şener, Baransu'yu hedef alınca muhatabından cevap gecikmedi. Gazeteci Nedim Şener, son duruşmasında Taraf muhabiri Mehmet Baransu'yu yalancılıkla suçlaması yeni bir polemiğin fitilini ateşledi.
Şener'in "Mehmet Baransu’nun kasıtlı iddiaları, savcı tarafından inceleme yapılmadan aynen iddianameye alınmıştır" şeklindeki ifadesi Baransu'yu kızdırdı.
Suçlamaların odağındaki isim "Kim yalan söylüyor Nedim?" diye sorup cevabını köşesine taşıdı.
(...)Şener’in savunmasının tamamını okudum. Köşe yazısıyla, Avcı’nın kitabındaki çelişkileri, kitapta olmayan bölümlerin köşe yazısına alındığını savunmasında kabul ediyordu. Savunmanın ilgili bölümü 10 sayfanın üzerinde. Bu farklılığa gerekçe olarak da şunları söylüyor Şener;
“Kitaptan alıntı yapılırken, okur için okunup anlaşılmasını kolaylaştıracak kısaltma, düzeltme ve anlamı bozmayacak ifade değişiklikleri yapılmıştır... Bunlar, bütün dünyadaki gazetelerde yapılan rutin ‘editoryel’ faaliyetlerdir... İdeal olan bir yazılı metinden yapılan alıntının birebir aynı şekilde yazılmasıdır...
Ben haber ve yazı yazarken herhangi bir taslaktan değil kitabın basılı halinden yararlandım. Ancak anlamı bozmayacak kelime ve ifade değişikliği olmuş. Bunlar da tamamen gazetenin yazı işleri faaliyetidir. Yukarıda anlattığım editoryel faaliyetidir...
Haber ve yazılarımda... kısaltma, imla hatalarını giderme, düzeltme, anlamı bozmayacak kelime ve cümle değişiklikleri var mıdır? diye sorulacak olursa yanıt; evet’tir...”
Şener buraya kısaca aldığım savunmasında, köşe yazısında bazı değişikliklerin yapıldığını, kitapta olmayan cümlelerin kullanıldığını kabul edip, bu değişiklikleri kendisinin ve gazetenin yazıişlerinin yaptığını söylüyor.
Ancak, savunmasında bunları söyleyen Şener, bundan aylar önce cezaevinden bana gönderdiği, el yazılı mektubunda ise bambaşka gerekçeler anlatıyordu.
Şener’in mektubunu birlikte okuyalım; “H. Avcı’nın kitabı ile ilgili Posta’daki iki yazımdaki metinle, kitabın basılı metni arasındaki fark konusundaki yazından yeni haberdar oldum. Sorunda sonuna kadar haklısın. Kitabın basılı tek örneği bana gelince o akşam haber yaptım. Kitabı yazı işlerine bırakıp, ertesi gün röportaj için H. Avcı ile Merter’deki polis konukevine gittim. O akşam ve ertesi sabah gazetedekiler benden kitap istediler. Ben de görüşmede H. Avcı’dan istedim. O da ‘Kusura bakma yok. Sınırlı sayıda basıldı. Ama ay sonunda yeni baskılar çıkacak’ dedi. Ben de ‘okumak için hiç olmazsa elinizde, bilgisayar ortamında varsa verin’ dedim. Avcı da word ortamındaki örneği verdi. Benim kitap yazı işlerinde kaldığı için Avcı’nın verdiği word örneği üzerinden kitabı okuyup altını çizdim. Bu sırada kitap hakkında yazdığım yazılarda o örnekten yararlandım... Kitap bende olmadığı için Avcı’nın verdiği word metninden yazılar yazdım. O metin uzun süre masamda kaldı. Sonra kitap alınca onları da attım.”
Mektubun ilgili kısmı böyle. Mektubunda bana “Avcı’dan word belgesi aldım” diyen Şener, savunmasında çelişkilerin nedeni yazıişlerine ve kendisinin yaptığı değişikliklere bağlıyordu. Savunmasında “Haber ve yazı yazarken, herhangi bir taslaktan değil kitabın basılı halinden yararlandım” diyen Şener, mektubunda kitapta olmayan bölümlerin köşesinde bulunmasını word belgesiyle açıklıyordu.
Peki dünden bugüne ne değişti de Şener, savunmasını değiştirdi? Neden mahkeme savunmasında word bölümüne hiç yer vermedi?
Bunun cevabı da çok basit. Önce Hanefi Avc ı’nın savunmasından bir bölüm okuyalım; “O akşam ben Merter polisevinde idim ertesi gün 20.08.2010 da Nedim geldi, orada kısa röportaj yaptı, konuştuk ve kendisine USB bellekte kitabın dijital suretini verdim.”
Kitabın dijital word belgesini 20 Ağustos 2010’da Nedim Şener’e verildiğini hem Avcı hem de Şener kabul ediyorlar. Peki, Nedim’in farklı olan yazısı hangi gün Posta gazetesinde çıktı? 20 Ağustos 2010 günü. Yani farklılığa gerekçe olan yazı, word belgesinin alındığı gün, zaten yayımlanmıştı. Gazeteler bir gün önceden basılıyordu ve 19 ağustos günü o yazı gazeteye verilmiş ve basılmıştı. Word belgesi henüz alınmadan, kitapta olmayan bölümlerle ilgili yazı yazılmıştı.
İşte bu “yalan” ortaya çıktığı için bugün savunmasında “yazıişleri, değişikliği biz yaptık” gerekçeleri kullanılıyor. İşin en ilginç yönlerinden biri de röportajda “kitap yoktu” diyen Nedim Şener’in, Milliyet için yaptığı röportajda çektirdiği fotoğrafta gizli. Avcı ve Şener’in masasında kitap olduğu net bir şekilde görünüyordu.
Şener’in bugün savunmasında farklı gerekçelere sığınmasının nedeni; cezaevinden bana gönderdiği mektupta yazılanlar ve mektuptaki 20 ağustos yalanının ortaya çıkması. Bunu açıklayamadığı için, bugün farklı bir savunma içine girdi.
Bu konuda artık susacağım ve Nedim Şener’in dışarı çıkmasını bekleyeceğim. Çıkacağı gün konuşacağımız çok konu olacak. Kendisine de şunu hatırlatmak isterim; “Baransu’nun gerçek dışı ve yalan iddiaları” diye savunma yapmadan önce mektubunu, yazdıklarını, 20 ağustosu düşün. Kimin yalan söylediğini anlayacaksın."