BIST 9.627
DOLAR 35,25
EURO 36,70
ALTIN 2.964,50
HABER /  GÜNCEL

Kim bu kaba gazeteci?

Başbakan Erdoğan Afrika'da gazetecilerle kahvaltıda. Bir köşe yazarı Erdoğan'ı onaylamak için "Nerede çokluk orada ......." deyince ortam bir anda buz kesiyor!

Abone ol

Başbakan Erdoğan'ın Afrika gezisinin son gününde yaşanan bir olay insanı hayrete düşürecek nitelikte. Erdoğan'ın son gün Türk gazetecilerle kahvaltı esnasında bir gazeteci önce cep telefonla konuşarak Başbakan'ın sözlerini kesme nezaketsizliğini yapıyor, ardından ise Başbakan'ı onaylamak için "Nerede çokluk orada ....." diyor. İşte Murat Çelik'in kaleminden skandal kahvaltı:

- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Afrika gezisinin son günündeki kahvaltılı basın toplantısında 15 haberciydik.

Başbakan Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Cape Town kentindeki ilk gününde, Masa Dağı'na gitmiş ve orada geziyi izleyen muhabirlerin sorularına yanıt vermişti.

Ertesi sabah da (Cumartesi), Türkiye'ye dönmeden önce, kaldığı otelde, gazete ve televizyonların genel yayın müdürleri, köşe yazarları ve Ankara temsilcileriyle buluştu.

45 dakika süren kahvaltıda sorulan sorular ve Başbakan'ın yanıtlarını dün ayrıntılarıyla okudunuz.

Bizim bahsedeceğimiz ise o masada yaşanan iki ayrı sahne. Konuları farklı, kahramanı aynı olan iki bölüm, iki anektod.

Şimdi otelin 19'uncu katındaki düzeni biz tasvir edelim, siz gözünüzün önünde canlandırın: 22 kişilik uzun bir masa. Bir başında Erdoğan oturuyor. Sağında devlet bakanı Beşir Atalay, solunda ise bir televizyon kanalının haber genel yayın yönetmeni ve aynı zamanda bir gazetenin köşe yazarı.

Kahvaltıyla birlikte sohbet de başlıyor. Ortadoğu konuşuluyor, Afrika konuşuluyor, toplantının yaklaşık 15'inci dakikasında, Erdoğan sözlerine ara vermek zorunda kalıyor. Bunun nedeni, solunda oturan gazetecinin çalan cep telefonunu açıp konuşmaya başlaması.

Bu yazıyı kaleme alırken, o toplantıda kullandığımız ses kayıt cihazından bir kez daha dinledik, gazeteci telefonda şöyle diyor: “Alo, alo... Başbakan ile kahvaltıdayız. Evet. Cape Town'da Başbakan ile kahvaltı yapıyoruz."

Kimle konuştuğu ya da söylediklerinin bir önemi yok. Bizim konumuz, bir başbakanın hemen yanında yaşanan bu “kabalık" sahnesi. Bize göre hem bizzat Erdoğan (ve tabii diğer herkese), hem de “makam"a yapılan bir saygısızlık bu.

Gazetecinin telefon görüşmesi bitip, soru-cevaplara devam ediliyor. Aradan yaklaşık yarım saat geçiyor...

Bir köşe yazarı Tayyip Erdoğan'a, eski Cumhurbaşkanı Demirel'in “Böyle büyük meclis grubu iyidir, güçlüdür ama yönetmek, gruba sahip çıkmak zordur" şeklindeki uyarısını hatırlatıp, “Bunu hissettiniz mi aradan geçen iki-iki buçuk yıl içinde?" diye soruyor.

Erdoğan tam da, “Şüphesiz tabii. Kolay değil..." diye başlıyor ki yanıtına, hemen yanından, toplantının ilk dakikalarında telefonla görüşen gazetecinin müdahalesi geliyor: “Nerde çokluk..." !

Başbakan, masanın o bölümündeki gülüşmeler ve hatta bazılarının kahkahaları arasında, “Hayır. Ona o şekilde katılmıyorum" diyor ve devam ediyor. Ama masadaki dikkatli gözler, bu “argo" sözü duymaktan rahatsız olduğunu, Başbakan'ın yüzünde oluşan ifadeden kolaylıkla fark ediyorlar.

O anda samimi olarak ne düşündük biliyor musunuz?

“Sadece bir dakika önce, partisinden istifa eden milletvekilleriyle ilgili olarak, 'Sabrediyorum. Nereye kadar sabredebilirsem...' diyen Erdoğan için bu gerçek, bazı gazeteciler ile ilişkilerinde de geçerli olsa gerek" diye geçirdik içimizden.

Düşünsenize; siz çıkıp, spontane bir espri yoluyla bile olsa karşınızdaki lidere, partisinin meclis grubunda, “çokluk"tan kaynaklı ve bu kelimeyle kafiyeli bir durumun var olabileceğinden söz ediyorsunuz.

Yani şimdi Tayyip Erdoğan o 'sözde espri' üzerine sert bir tepki verse, toplantıyı bitirse ya da o zatı terslese, haksız mı?

Tamam; oturduğu koltuk birçok durum ve kişiye karşı toleranslı olmasını gerektiriyor. Zaman zaman verdiği asabi reaksiyonlar sebebiyle eleştiriliyor.

Ama madalyonun diğer tarafında; Başbakan'ın içtenlik gösterdiği kişilerin de, bu samimiyeti istismar etmemesi, hak etmesi ve elbette hazmetmesi gerekmiyor mu?

Masanın başında oturan kişi bir başbakan. Karşımızdaki insan, vatandaşı olduğumuz ülkenin başbakanı.

Bizlere samimi davranıyor olması, senli - benli ve adımızla hitap ediyor olması, uzun kahvaltı masasındaki yerimizi bile bizzat soruyor olması Erdoğan'ın üslubu ve karakterinden kaynaklanıyor.

Tayyip Erdoğan'ı seversiniz, sevmezsiniz; politikalarını ve ülke yönetimindeki performansını başarılı bulursunuz, bulmazsınız onlar ayrı. Ama bize göre herkes, Erdoğan'ın bazı kişisel hasletlerinin, tarzının (hatta zaman zaman raconunun), neyin ne, kimin kim olduğuyla ilgili “farkındalık" seviyesinin hakkını teslim etmeli.

Kim bilir; belki de o masada pervasızca seslendirilen “Nerede çokluk..." deyimi, bizim (yani medya) için de geçerlidir.

Kim bilir?..

Bilginize & İlginize

Hani birçok köşe yazarı, sütunlarında özlü sözler, vecizeler ya da ne zaman adam olunacağına dair ahkam kesen cümleler yayınlıyorlar ya... Belki bir gün de o bölümde, “Gazeteciler, Başbakan'ın şahsına ve makamına saygı duydukları ve bu saygıyı gösterdikleri zaman" diye bir cümle okuruz. Güzel ve uygun da olur sanki, ne dersiniz?

Yazı: Murat Çelik
Kaynak: www.tercumangazetesi.com