BIST 9.390
DOLAR 34,46
EURO 36,34
ALTIN 2.865,00
HABER /  MEDYA

Kim bu basının meczupları?

Vatan yazarı İclal Aydın'ı ne kızdırdı? Meslektaşlarına neden meczup ifadesini kullandı?

Abone ol

Yazı: İclal Aydın
Kaynak: www.vatanim.com.tr

-Neredeyse her şehirde onlardan birini görürsünüz...

En işlek caddenin ortasında, kafasında (nereden bulduysa) bir polis şapkası, ağzında bir düdükle, etrafından hızla gelip geçen arabaların ortasında, elini kolunu sallayarak trafik polisliği yapan delilerden yani...

Acırsınız onlara bakarken. İster istemez gülersiniz. Kendisini böylesine önemsemesi komiktir. Ama korkup kapılarınızı kilitlediğiniz de olur. Çünkü o kadar ciddiye almaktadır ki işini, duraksayıp kendisine bakan bir sürücü gördü mü çok sinirlenir ve düdüğünü öyle bir öttürür ki ödünüz patlar.

"Sen dur" der, "sen geç", "sen dön", "sen bekle" diye bağıra çağıra aslında akmakta olan trafiğe yön verdiğini sanmaktadır...

Hikâyeleri üç aşağı beş yukarı bilinir.

Hep polis olmak istemiş ama olamamıştır. Kim bilir kafasına ya da kalbine aldığı hangi darbeden sonra aklını yitirmiş bir zavallıdır.

Yanından geçip gittiğiniz gibi unutursunuz zaten onu...

Bir daha görene kadar da belki bir arkadaş sohbetinde gülsünler diye anlattığınız bir anekdot olur hepsi bu...



***

Meczup diye Allah aşkıyla aklını yitirene de deniyor...

Ama aslında kastettiklerimin çoğunun Allah korkusu olmadığından Allah aşkıyla akıllarını yitirmiş olmaları mümkün değil.

Başlıkta deli, aklını yitirmiş, sapık gibi sözcükler kullanmaktansa, onlara meczup demek daha doğru geldi bana...

Son zamanlarda dikkatimi çeken iki isim var. Biri Hürriyet Gazetesi'nde bir kendini bilmez, diğeri de Akşam'ın meczubu…(Aslında bunların psikoloji okurken kaybolmuş teyzeleri vardı bir de. Radikal Gazetesi'nde yazardı. Şimdi kendini bulduğu bir dergide "geç, dur" yapıyor etrafa. Tuhaf bir familya işte.)

Bunların yazılarını okurken, şehrin ortasında kafasına polis şapkası taktı mı kendisini polis bilen deliler geliyor gözümün önüne.

Akan trafiği yönetiyorum sandıkları o halleri pek içler acısı. Basından gastronomiye, edebiyattan sinemaya, politikadan müziğe hatta Müslüm Gürses'ten, Mazhar Fuat Özkan'a, Ali Atıf Bir'den Pakize Suda'ya kadar herkese kafalarına göre düdük çalıyorlar. Müslüm Baba'yı ısrarla evine yollamaya çalışmaktan tutun da İsmet Özel'i özeleştiriye çağıracak kadar cüretkâr bunlar üstelik...


***

Cem Yılmaz'ın "şimdi isimlerini anarsam parasını almam gerekir" özlü sözünü başucuma astığım için bu iki meczubun adını anmıyorum.

Ama yine onlardan esinlenerek bir düdük öttürmem gerekirse şöyle öttürmeyi tercih ederim: "Allah aşkına gazetelerde gazeteci olmayanlar çalışmasın. Boşuna bir çığlık değil bu!"

Süpermarketlerde delileri kasiyer yaparsanız zarar edersiniz!

Ayrıca...

Yazık, hep yazar olmak istemiş ama bir türlü olamamış; önemsenmek, sevilmek, sayılmak istemiş ama "olmamış" bu çocuklara...

Biri bunlara söylemeli: Bu yöntemle gazeteci olamazlar ki. :)