Eski MGK Genel Sekreteri Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç, ABD'ye tepkili. Kılınç, 21. yüzyılda hiç bir ülkenin sivrilmemesi için ABD'nin her yolu denediğini savundu.
Abone olEski MGK Genel Sekreteri Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç, ''Ülkemizdeki ayrılıkçı terör faaliyetlerine destek veren ve sıkıntılarımızı görmezden gelen Batı, kendine yönelik terörde en şiddetli önlemi almakta tereddüt etmemektedir'' dedi. Tuncer Kılınç, Uludağ Üniversitesi (UÜ) Öğrenci Şenliği kapsamında Rektörlük'te düzenlenen ''Büyük Ortadoğu'' konulu konferansta, ABD'nin dünyada tek egemen güç olma yolunda izlediği politikaları ve bunların Türkiye ile olan ilgisini anlattı. Prof. Dr. Nezih Elverdi'nin, ''Türkiye ve Dünya Analizi'' adlı değerlendirmesinde, ABD'nin 21. yüzyıla ilişkin siyaset stratejisini ''çok net'' olarak tespit ettiğini belirten Kılınç, ''Buna göre ABD, 21. yüzyılda hiçbir ülke veya ülkeler topluluğunun stratejik önemde bir güç olmasına fırsat vermeyecek, bunun için gerekirse güç kullanmak dahil her yola başvuracaktır'' dedi. Kılınç, ABD'nin bu projeyle gerçekleştirmek istediği hedefleri şöyle sıraladı: ''Büyük İsrail devletinin oluşturulması, büyük Ermenistan'ın gerçekleştirilmesi, birleşik bir Kürdistan'ın kurulması, Hazar Havzası'nda ise yeniden kurulan cumhuriyetlerin desteklenmesi, bölgeden petrol ve doğalgaz ihracı koşullarının, ABD şirketlerinin çıkarlarına uygun şekilde düzenlenmesi, Batının ihtiyaç duyduğu petrolün karşılanmasında Basra Körfezi'ne olan bağımlılığın azaltılması.'' -''11 EYLÜL SALDIRILARI, ABD'YE UYGUN ORTAM YARATTI''- 11 Eylül saldırılarının, ABD'nin bu stratejik hedeflerine doğru yol almada uygun bir ortam yarattığını vurgulayan Kılınç, şunları kaydetti: ''Hatta bazı Amerikalı yazar ve düşünürler, 11 Eylül saldırılarının, bu stratejinin uygulanabilmesi amacıyla Bush ve ekibinin bilinçli bir saldırısı olduğunu ortaya atmışlardır. Böyle bir iddiaya inanmak oldukça güç. Ancak saldırılarda Birleşik Devlet'in simgesi olan Pentagon'un ve İkiz Kulelerin seçilmesi, akılları karıştırmıştır. Bu nedenle (olmaz olmaz demeyin, olmaz olmaz) tekerlemesini unutmamak gerekir.'' Tuncer Kılınç, bölgede denge sağlamak için terörü teşvik edip, terör silahı kendine çevrilince önleyici darbe dahil her türlü darbeyimeşru sayan bir süper gücün adaletli davranmasının beklenemeyeceğini ifade ederek, şöyle devam etti: ''Batı dünyasının çifte standart uygulamasına her zaman şahit olduğumuz için bunda da yadırganacak fazla bir husus görmüyoruz. Eğer Batı dünyası gerçekten bölgeye ilişkin olumsuzluklara çare arasaydı, öncelikle adaletli, hakça bir tutumla bölgedeki problemlerin çözülmesine ön ayak olurdu. Ülkemizdeki ayrılıkçı terör faaliyetlerine destek veren ve sıkıntılarımızı görmezden gelen Batı, kendine yönelik terörde en şiddetli önlemi almakta tereddüt etmemektedir. Türkiye'de terörden 30 binin üzerinde insan yaşamını kaybetmiştir. Batı dünyası hiç oralı olmamış, kılını dahi kıpırdatmamıştır. İnsan hakları o zaman akıllarına gelmemiştir. Günümüzde insan hakları konusundaki en basit konuları büyük bir yaygarayla karşımıza çıkardıklarını görüyoruz. Bu suretle, AB'ye üyelik beklentilerimizi de ucu açık bir zamana yaymak çabasında oldukları gözden kaçmıyor.'' -''ILIMLI İSLAM'' YORUMLARI- Türkiye'nin din konusunu devlet idaresinden tamamen soyutlayabildiği takdirde çağdaş demokrasi normlarını daha kısa süredeyakalayabileceğini anlatan Tuncer Kılınç, şunları söyledi: ''Din, devlete şekil veren bir özellik değildir. Toplumun Müslümanlığı yaşaması konusu sadece bir kültür konusudur. Türkiye ne bir İslam devletidir, ne bir İslam ülkesidir, laik bir sistemle yönetilen devlettir, her inanç sistemine eşit mesafededir. Bugünkü Türkiye'ye dini bir sıfat yakıştırmak çok büyük bir hatadır. Bunlar bilinçli olarak, kasten yapılmaktadır. Ne var ki Avrupa'nın gelişmiş demokratik devletleri de henüz gerçek demokrasiyi hazmedememiş oldukları için bizi sırf dinimiz nedeniyle (öteki) olarak görmekte ve tekrar yeni Osmanlılık çağrışımıyla Türkiye'nin hilafet devleti olmasını ve kendi coğrafyasında Batının yardakçısı konumuna gelmesini, hilafet yoluyla da diğer bölge ülkelerine etki yapmasını beklemektedirler. Kendileri dinden soyutlanmış demokrasi uygularken, bize döndükleri zaman demokrasiye bir sıfat ekleyip (ılımlı İslam) yorumları yapıyorlar. Böyle bir yaklaşım, bölgeyle ilgili iyi niyet olmadığının kanıtıdır.''