Kılıçdaroğlu'nun HDP ile görüşmesi ve Yılmaz Özdil'in sonu
İYİ Parti kurmayları HDP konusunda diken üstünde. CHP'liler Akşener'in elini kolunu bağladığını düşünüyorlar ama o iş öyle değil. Her şey yeniden ters yüz olabilir.
Fatih Altaylı açık açık sordu Meral Akşener'e:
- Kılıçdaroğlu'nun HDP ile görüşmesi sizi rahatsız eder mi?
- Hayır!
İYİ de...
Gültekin Uysal'ın Demokrat Partisi'ne bir bakanlık vaadi orta yerde dururken... HDP'nin Kemal Kılıçdaroğlu'ndan bir şey talep etmemesi mümkün mü? Mithat Sancar, "Demokrasi ve hürriyet talebimiz var" derken, kimin hürriyetinden söz edecek mesela? Kemal Kılıçdaroğlu Van'da "Ver oyu al Selo'yu" demişti zaten. HDP'lilerin bu talebi daha aday belirlenmeden Kılıçdaroğlu tarafından karşılık bulmamış mıydı? O görüşmede, Garo Paylan veya Meral Danış Beştaş gibi birilerinden "APO'nun serbest kalması" yönünde bir talep gelirse ve Kılıçdaroğlu "Olmaz, olamaz..." derse ne olacak?
HDP ile ne görüşüldüğü, daha doğrusu ne vaat edildiği tüm detaylarıyla kamuoyuyla paylaşılacak mı?
Bu sabah görüştüğüm bir CHP'li arkadaşım, "Meral Hanım abuk subuk itirazlar yapmazsa" diye başladı sözlerine. Elleri rahat; eskisi gibi alttan almıyorlar. "Sen yoksan HDP var" havasındalar. O yüzden, gelen her talebin Akşener tarafından kabul göreceğini düşünüyorlar:
- Abuk subuk derken?
- Kardeşim Cemal Enginyurt bakan olacaksa, HDP'nin de bakanlık hakkı doğar. Saadet'in bakanlık hakkı varsa, onlarında bakanlık talep etme hakkı var.
- İtiraz gelirse... Akşener masadan kalkarsa...
- İtiraz edemez, masadan bir daha kalkamaz...
Eli mahkûm kabul edecek yani!
70 gün var seçimlere.
Akşener rahat görünse de...
Daha doğrusu öyle görünse de...
Hiç bir şey göründüğü gibi değil.
İYİ Parti kurmayları bugün olmasa yarın dökülmeye başlayacak.
Selahattin Demirtaş'ın Akşener'e yazdığı mektup mesela, Yavuz Ağıralioğlu, Koray Aydın, Musavvat Dervişoğlu, Lütfü Türkkan gibi ülkücülerin daha fazla sessiz kalması mümkün görünmüyor. "HDP'ye taviz" verilmesi halinde, her şeyin ters yüz olacağı bir süreç yaşayabiliriz. CHP'li arkadaşım, "Eli mahkûm" dese de, "abuk subuk" dediği itirazların yükselmesi an meselesi.
SÖZCÜ TV VE YILMAZ ÖZDİL'İN SONU
Yılmaz Özdil'in sonunu getiren bir televizyon kurdu Sözcü'nün patronu Burak Akbay. Sözcü'nün tepesinde günlerce reklamını yaptılar "Büyük yazar"ın fotoğrafıyla... Korcan Karar yönetiminde büyük işler hayal etmişlerdi...
Ve fakat...
Dağ fare doğurdu.
Rezil bir ekranla çıktılar karşımıza.
Hep aynı isimler, hep aynı yüzler...
Sözcü değil de, Yılmaz Özdil'in çiftliğini izledik birkaç gün.
Attı, tuttu, "CHP'li gazeteci" olduğunu itiraf etti, Meral Akşener'e saydıranlara "Ahlaksız" dedi...
Burak Akbay baktı ki iş kötüye gidiyor, kendi mahallesini yerin dibine sokan bir adama daha fazla tahammül edemeyeceğini belirtti ve Özdil'i görevden aldı.
Ve bugün...
Yılmaz Özdil gazeteden de istifa etti.
Hem de Kemal Kılıçdaroğlu'nun kendisini arayıp, gönlünü aldığı bir günde.
Sözcü dahil konuşacağı bir televizyonunun olmadığından şikayet ederek, istifayı bastı. Herkesin "Varlığı ile onur duyduğu" Yılmaz Özdil olmasa bakalım Sözcü'nün tirajı ne olacak?