Kılıçdaroğlu'nun düzeyi tünelin de altında!
Türkiye dün tarihi bir gün yaşadı. Hiç kıvırmadan söyleyeceğim. Cumhuriyet'i 90'ıncı yılında yüceltme sevdasında olanlar Üsküdar'da, ülkenin eski çağlarda olmasını isteyenler ise Tandoğan Meydanı'ndaydı.
Türkiye dün tarihi bir gün yaşadı. Hiç kıvırmadan
söyleyeceğim.
Cumhuriyet'i 90'ıncı yılında yüceltme sevdasında olanlar
Üsküdar'da, ülkenin eski çağlarda olmasını isteyenler ise Tandoğan
Meydanı'ndaydı.
Sahnede iki lider vardı. Biri dünya liderlerini yanına katıp
asırların projesini hayata geçirirken, diğeri sözümona Cumhuriyet
sevdalılarını etrafına toplayıp bol bol nutuk attı. Biri
Marmaray'ın yanında atacağı temelleri anlatırken, diğeri çamur atma
telaşındaydı. Biri asrın projesini devreye sokarak tarihe geçerken,
diğeri asrın çirkefliğine imza atarak adını tarihe yazdırmanın
yolunu seçti.
Bu yaşadığımız yeni değil.
Daha birkaç gün önce biri, "Ben gerek Marmaray'la, gerek 3.
Köprü ile Asya'yı Avrupa bağlayacağım" derken, öteki
"Ben de başörtüsünü kadınların başından çözeceğim"
diyerek milletvekilini Anayasa Mahkemesi'ne gönderme talaşı
içindeydi.
Dün Tandoğan Meydanı'nda söyledikleri bırakın bir siyasetçinin,
aklı başında birinin kahvehane muhabbetinde bile etmeyeceği
laflardı. Senede bir gün kutlanan Cumhuriyet Bayramı sebebiyle
biraz daha fazla toplanan insanları görünce kendini iktidar olacak
sandı herhalde. Bir havalara girmeler, bir kürsü yumruklamalar
falan...
Hadi bunlar normal diyelim. Ya dudaklarının arasından fırlayan o
iğrençten de iğrenç sözlere ne diyeceğiz.
Kelimesi kelimesine aktarıyorum:
"Bir diktatör var. Kadınların kaç doğum yapacağına o karar veriyor. Ne zaman doğum yapacaklarına, nasıl doğum yapacaklarına o karar veriyor. Hamile kadınların sokağa çıkmamasını öneriyor.
Dolmabahçe’de oturup Kadıköy Vapurundaki kadınları
dikizliyor. Bu nasıl bir ahlak anlayışıdır acaba? Kadınlara
sesleniyorum. Size seçme ve seçilme hakkını veren bir partinin
genel başkanı olarak sesleniyorum. Sizin bedeniniz üzerinden
siyaset yapanlara ders vermek sizin boynunuzun borcudur."
diyor.
Bir süre önce yaptığı bir konuşmada, "Biz Allah'tan
korkmaz, kuldan utanırız!" şeklinde tuhaf bir cümle
kurduğuna şahit olmuştum. Anlaşılan o ki, rey alabilmek adına
kuldan utanmayı bir kenara atmış, ar perdesini de aradan kaldırmaya
karar vermiş Kemal Kılıçdaroğlu.
Eminim ki, Atatürk'ün hatırına CHP'ye oy verenler bile
'Andımız'ı okuyarak yetişen bu parti liderinin
ağzından çıkan "Erdoğan hamile kadınlar sokağa
çıkmasın" sözlerinin bir büyük yalandan, bir iffetsizce
iftiradan ibaret olduğuna içleri utanç içinde kavrularak şahit
olmuşlardır.
Gençleri alınlarından öperek fitilleyip Taksim'e doldurma oyunu
ikinci kez tutmayınca bu kez kadınları gaza getirme yolunu seçiyor
güya. "Bir seks kasetiyle genel başkan oldum, bir seks
iddiasıyla başbakan olurum" hayali kuruyor kendince.
Beni bağışlayın!
Böyle bir siyasetçiyle aynı çağda, aynı gezegende yaşadığıma
inanamıyorum. Şart olsun ki ben CHP'lilerin yerinde olsam intihar
ederdim. Bu kadar basiretsizliğe, bu kadar kalitesizliğe, bu kadar
gafa can dayanmaz arkadaş!
Tünel denizin 62 metre altında, Kılıçdaroğlu'nun siyaset düzeyi
tünelin de altında!
"Başbakan Dolmabahçe'de oturup kadınları kızları
dikizliyormuş!"
Koca ambar malzeme dolu muhalefet için ama, konuşulana bak!
Karı kız dikizliyor muhabbeti...
Öyle ya!
Kasetle koltuğunu terkeden Deniz Baykal AK Parti iktidarında
Aileden Sorumlu Devlet Bakanı'ydı. Kendisinden iş istemeye gelen
kadını daha sonra telefonda taciz edip "Abazayım.
Yanıyorum" diyen İnce işlerin adamı Muharrem İnce
Ulaştırma Bakanı'ydı. Oğlunun evini garsoniyer gibi kullanırken
basılıp "Çiçek suluyordum" diyen Kamer Genç de
Tarım ve Orman Bakanı'ydı zaten!
Sonra da "AKP sayesinde ülke geriye gidiyor. Polis, asker,
savcı, hakim, vali, belediye başkanı hepsi AKP'li. AKP'nin
Atatürk'le ve Türklerle sorunu var. Hadi hep beraber ayağa kalkalım
ve bunlara dersini verelim. Cumhuriyet Bayramları'mızı yine bayram
gibi kutlayalım." diyor.
Ülke geriye gitmiyor, aksine ilerliyor ama, CHP yerinde saydığı
için geride kalıyor.
Farkında değil.
Bu milletin Atatürk ile değil, "Müslüman gibi düşün,
Hrıstiyan gibi yaşa" diyen CHP ile sorunu var.
Bunun da farkında değil.
"Bu ülkede polis, asker, savcı, hakim, vali, kaymakam ve
belediye başkanı AKP'li" diyerek, kendisi de herkesin AK
Parti'ye oy verdiğini itiraf ediyor.
Bunun bile farkında değil.
"Hadi hep birlikte ayağa kalkalım" derken
senelerdir yerle yeksan olduğunu bizzat diliyle ikrar ettiğinin hiç
farkında değil.
Cumhuriyet Bayramı'nı nasıl kutladıklarını da hep beraber gördük.
Önce Onuncu Yıl Marşı. Hemen akabinde "Türkiye laiktir laik
kalacak" sloganları. Sonrasında, "Heryer Taksim
heryer direniş" naraları. Hiç eksik olmayan, "Atam
sen kalk ben yatam" bağırtıları. Gece ise Fener
alayı.
Görev sona erdi.
Diğer yanda ise adamlar "Londra ve Pekin'i Türkiye'ye
raylarla nasıl bağlarız" planları yapıyor. Sonra da
Tandoğan'a gidip toplanmayanlar suçlu oluyor. Yahu siz bir kere
normal toplanın. Toplantının sonunda iki tane üst geçit açılışı
yapsanız bile yeterli. Siz aça aça "vandalların otobüsleri
ve dükkanları yakma olimpiyatları"nın meşalaseni
yakıyorsunuz.
Milletin ne işi var orada?
Bu ilginç etkinliklere katılan birkaç gezici vandal da,
"Marmaray istemem, tren istemem" diye hezeyanlar
içinde bağırıp duruyor.
Allah'ın bir kulu da dönüp, "Oğlum Mert. Bu niye sana oldu
dert. Tren sana değil, tünele girecek, tünele. Sen niye
bağırıyorsun.." diye uyandırmıyor.
Tam da liderine bak, seçmenini gör durumu...
Kadınlara seçme ve seçilme hakkını veren bir partinin genel başkanı
olarak sesleniyormuş da... Kadınların bedeni üzerinden siyaset
yapanlara ders vermek çağdaş kadınların boynunun borcuymuş
da...
Bahsettiğiniz çağdaşlık, doğurduğu bebeğini evde ölüme terkedip
tatile giden öğretmenin çağdaşlığıysa vay halimize...
Siz önce başörtülülerin başını ikna odalarında açmanın. Yıllar yılı
Meclis'e, okullara, kamu kurum ve kuruluşlarına sokmamanın.
Başörtüsü yasağı geri gelsin diye Anayasa Mahkemesi'ne koşmanın.
Bugün Meclis'e başörtülü gelmek isteyenlere engel olmaya çalışmanın
hesabını verin bu millete.
O hesabı vermezseniz, halkın yarısının "Ben senin
yöneteceğin kalitesizlikte biri değilim" cevabı
kulaklarınızdan eksik olmaz, bilesiniz sayın muhalefetbaşı!