BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Kılıçdaroğlu'nu ifadeye çağıran savcı konuştu

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu ifadeye çağırarak ülke gündemine oturan Savcı Mehmet Demir, "Herhangi bir partiye üyeliğim söz konusu değil." dedi.

Abone ol

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu ifadeye çağırmasıyla bir anda tüm Türkiye'nin gündemine oturan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir olayla ilgili ilk kez konuştu.

Ülke Haber Genel Yayın Yönetmeni Hakan Göksel'e konuşan Demir "Sonuçta bu bir siyasi dava değil hakaret davası... AK Partili, CHP'li ya da başka bir partili olmanın yapılan işimize etkisi olmaz, olamaz. Savcı olarak herhangi bir partiye üyeliğim söz konusu olamaz. Partili de değilim" dedi.

İşte Demir'in kendisine sorulan sorulara verdiği yanıtlar;

Kemal Kılıçdaroğlu'nu ifadeye çağırmanızla bir anda Türkiye'nin gündemine oturdunuz. Öncelikle sormak istediğim yaptığınız siyasi bir hamle miydi?

Neden siyasi olsun... Daha önce de çeşitli vesilelerle çeşitli mecralarda ifade ettim. Yapılan işlem sehven gerçekleşti. Herhangi bir siyasi etki ya da baskı söz konusu değil.

"PARTİLİ DEĞİLİM"

CHP Genel Başkanının ifadeye çağrılmasının arka planında çok şey aradılar. Sizin AK Partili olduğunuzu bile ifade ettiler...17 ve 25 Aralık operasyonları ile ilgili Adalet.org sitesindeki değerlendirmelerinizi ve çağrınızı gündeme getirdiler... AK Partili misiniz?

Bu durumun partililik ile ilişkilendirmesi anlamsız. Sonuçta bu bir siyasi dava değil hakaret davası... AK Partili, CHP'li ya da başka bir partili olmanın yapılan işimize etkisi olmaz, olamaz. Adalet.org sitesinde birçok hukukçunun güncel konularda değerlendirmelerini görebilirsiniz.. Bu garip bir durum değil. Savcı olarak herhangi bir partiye üyeliğim söz konusu olamaz. Partili de değilim.

"BAŞBAKAN ÇIKTI DEDİ Kİ..."

17 Aralık ve 25 Aralık operasyonları ile ilgili içinde yargı mensuplarının da bulunduğu bir grubun Başbakana darbe girişiminde bulunduğunu ve yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına inanan hakim ve savcıların bu gruba karşı seslerini yükseltme çağrısında bulundunuz. Bir savcının böyle bir çağrı yapmasını doğru buluyor musunuz?

17 Aralık ve 25 Aralık sonrası Başbakan çıktı dedi ki: 'Yargı ve polisin içinde bulunduğu bir grup darbe girişiminde bulunuyor. Darbe olup olmadığına yasal mevzuat olarak karar verecek bir merci yoktur. Siyaset bilimi açısından darbe girişimi olup olmadığına siyasal iktidar karar verir. Kendisine darbe girişiminde bulunan karar verir. Başbakan kürsüden suç duyurusunda bulunduğu sözleri hatırlayın. O dönemde bu konuyu irdelemesi gereken HSYK harekete geçmedi. Ben de yargının tarafsızlığına ve bağımsızlığına inanan bir savcı olarak diğer meslektaşlarıma seslerini yükseltme çağrısı yaptım. Bildiri dağıtan savcılar da var malumunuz.

"O ÇOK BÜYÜK BİR ADAM"

Medyada bazı kesimler tarafından 'Tayyip'in yeni Zekeriya Öz'ü olarak nitelendirildiniz. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

(Gülümsüyor ve ironi ile) O çok büyük adam biz onun kadar olmayız.

Son dönemde yargıda HSYK tarafından çok sayıda hakim ve savcının yeri değişti. Soruşturma dosyasının elinizden alınması sonrası siz de benzer bir şey bekliyor musunuz?

Öyle bir beklentim yok. Ayrıca bu konu HSYK'nın tasarrufudur. Sehven yapılan bir işlem için böyle bir şeyin gerçekleşeceğini sanmıyorum.

"ORTADA BİR HAKARET DAVASI VAR"

Çok zayıf bir ihtimal ama Paralel yapıyla ilişkilendirmeniz gündeme gelebilir mi ilerleyen süreçte?

Sanırım Paralel yakıştırması benim için en son söylenecek söz olurdu.

CHP'den yapılan açıklamaları ve medyadan gelen tepkileri ve Hüseyin Çelik'in açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kendi tasarrufları. Medyada yazıp çiziyorlar. Netice itibariyle bir hakaret davası. Davacı olanın ya da davalının kimliğinin siyasi olması fark etmez. Ortada bir hakaret davası var.

"MECLİS'E GÖNDERMEMİZ GEREKİRDİ"

Dava siyasi değil ama tarafların siyasi olması bir tarafta Başbakanın oğlu Bilal Erdoğan diğer tarafta Kemal Kılıçdaroğlu, bir anda tüm şimşekleri üzerinize çekti... Ve en çok da dokunulmazlığı olan birine göndermeniz tartışılıyor?

Daha önce de belirttiğim gibi olay sehven gerçekleşti. Netice olarak ifade için bir talep çıkartabilirsiniz. İfadeye çağrılanın dokunulmazlığı varsa ifade vermeye gelmez. Bu kadar basit. Ama netice itibariyle bu olayda gözümüzden kaçan husus kişinin dokunulmazlığının olması... Bu yüzden sehven aksi takdirde kasten olurdu. İfadeye çağırmanın hukuksuz bir yanı yok. Sehven olmasa bizim müzekkere hazırlayıp Meclis'e göndermemiz gerekirdi.

"TARAFLARDAN BİRİ ŞİKAYETÇİDİR"

Sizin ile bu görüşmeyi yapmadan önce 'Yıllarını bu işe vermiş bir savcının böyle bir maddi hata yapmayacağını, yapmasının arkasında ya belgeyi dikkatsizce incelenmeden imzaladığı, ya da katibin işi olabileceği veyahut davanın her iki tarafı da siyasi olduğundan dosyadan kurtulmanın tek yolunun maddi bir hata yaparak, dosyanın elinizden alınmasını sağlamak olabilir' diye tahminde bulunmuştum. Kaba tabirle dosyayı üzerinizden atmak için mi böyle bir işlemde bulundunuz?

(Yanındaki savcı arkadaşına gülerek) Görüyor musun komplonun sonu yok. Hayır tahmin ettiğiniz gibi bir kurgu söz konusu olmaz. Bu hakaret davası ve siyasi değil. Taraflardan biri şikayetçidir. Siz de şikayetçi olduğu kimseleri ifadeye çağırırsınız. İşlem bu şekilde gerçekleşir. Bunların altında bir şey aramaya gerek yok.