Başbakan Erdoğan'ın 9'u yeni 10 yeni bakanı açıkladığı kabine revizyonu, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun gündemindeydi.
Abone olKabine değişikliğininin hiç bir yararı olmadığını iddia eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İçişleri Bakanı Efkan Ala ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ı ağır sözlerle hedef aldı.
Kılıçdaroğlu'na göre Erdoğan'ın derin devleti var ve Ala da bu unsurlardan biri. Ala'nın Gezi olaylarında İstanbul valisi ve emniyet müdürüne talimat verdiğini savunan Kılıçdaroğlu, operasyonun ilk günlerinde Ricciardone ile yemek yemelerinin tamamen tesadüf olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, CNNTürk'te canlı yayınlanan "Tarafsız Bölge" programına katıldı.
KABİNE DEĞİŞİKLİĞİNİN YARARI YOK
Kemal Kılıçdaroğlu, kabinedeki görev değişikliğine ilişkin, "Hala savcıların önüne engel çıkarılıyorsa, bu kabine değişikliğinin hiçbir yararı yok. Değişse ne olur değişmese ne olur" dedi.
Kılıçdaroğlu, daha yolun başında olduklarını belirterek, "İnsanları birden bire 'sen suçlusun' diye damgalamanın doğru olmadığına inanıyorum. Olayı kendi normal mecrasında izlememiz gerekiyor. Neden yolsuzluğun örtülmesini sağlıyorsunuz diye, bizim itiraz noktamız o. Yoksa kendi içinde devlet mekanizması çalışırsa bir sorunumuz yok" diye konuştu.
NE DERSE ONU YERİNE GETİRİR
Kılıçdaroğlu, Adalet Bakanlığı'na getirilen Bekir Bozdağ'ın Başbakan Erdoğan'ın sözünden ayrılmadığını iddia ederek, "Yani ne derse onu yerine getirir, ne söylerse onu dillendirir. 'Dosyaya müdahale et' derse gözü kapalı dosyaya müdahale etmek ister. Parlamentoda bunu hemen hemen bütün milletvekilleri de bilir zaten. Burada dikkatli olunması gereken süreç şu, yarın göreceğiz... Hala savcıların önüne engel çıkarılıyorsa bu kabine değişikliğinin hiçbir yararı yok. Değişse ne olur değişmese ne olur."
GEZİ OLAYLARINDA AKTİF ROL ÜSTLENDİ
Kılıçdaroğlu, "Efkan Ala'nın İçişleri Bakanlığı'na getirilmesi Ankara kulislerinde 'savaş kabinesi' olarak adlandırılıyor, yani Gülen cemaatine karşı. Siz bu izlenimi paylaşıyor musunuz?" sorusuna karşılık, Başbakan Erdoğan'ın kendisine hiç itiraz etmeyecek, düşündüklerini hayata geçirecek bir kabine oluşturmaya çalıştığını savundu.
Ala'nın, bu bağlamda bir dönem İçişleri Bakanlığını devre dışı bırakarak doğrudan İstanbul'daki valiye ve emniyet müdürüne talimat verip, Gezi olayları dolayısıyla aktif rol üstlenen bir kişi olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, "AKP'li milletvekillerinin şunu kendilerine sormaları gerekiyor, bu kadar parlamenter içinde İçişleri Bakanı olacak bir kişi yok mu siz Başbakanlık Müsteşarını oraya getiriyorsunuz?"
RİCCİARDONE İLE YEMEĞİN ZAMANLAMASI TAMAMEN TESADÜF
Kılıçdaroğlu, "Yolsuzluk operasyonunun zamanlaması çok tartışıldı. Bir gün sonra ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone ile görüşmeniz oldu. Bu, operasyonun uluslararası boyutunun bir parçası olarak algılandı. Her ne kadar büyükelçi daha sonra yalanlasa da 'Biz imparatorluğun çöküşünü izleyeceğiz' açıklamaları da oldu. Ziyaretin zamanlaması konusunda ne diyorsunuz ?" sorusu üzerine, kendisinin ABD ziyaretinin yansımalarını öğrenmek ve gözlemlerini aktarmak için Ricciardone tarafından davet edildiğini söyledi.
Zamanlamanın tamamen tesadüf olduğunu ve kararın önceden verildiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Neden ertelemediniz?" sorusu üzerine, Türkiye'deki bütün yurttaşların kendisinin halka doğruları söylediğini bilmesi gerektiğini ifade etti.
YEMEKTE YOLSUZLUKLAR KONUŞULDU
Kılıçdaroğlu, siyasete atıldıktan sonra hiçbir zaman hiçbir yerde doğruları söylemekten çekinmediğini, burada da gelen daveti ertelemediğini, bununla ilişki kurulmasının doğru olmadığını, yemekte yolsuzluklar konusunun konuşulduğunu kaydederek, ancak bu görüşmelerin genel doğrular çerçevesinde olduğunu aktardı.
AMERİKANCI MI?
"İktidar size 'Amerikancı oldunuz' diyor" hatırlatması üzerine Kılıçdaroğlu, "Biz Türkiyeciyiz. İşin özü budur. Ben Çin'e de gittim. Kimse bize 'Siz Çincisiniz' demedi. Amerika'ya, İngiltere'ye, Irak'a gittim, arkadaşlarımı Mısır'a gönderdim. Biz Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Türkiye'yi kendi coğrafyasına hapsettiğini görüyoruz. Fakat Türkiye büyük bir ülkedir. Kendi coğrafyasına hapsedilecek bir ülke değildir" ifadelerini kullandı.
GÖREVDEN ALMALARA İTİRAZ EDİYORUZ
Kılıçdaoğlu, emniyet görevlilerinin görevden alınmasına yönelik soruyu ise şöyle yanıtladı:
"Görevden almalara itiraz ediyoruz ve buradan bütün polislere çağrı yapıyoruz. Hukuku arayın, hakkınızı arayın, yargıya başvurun ve görevlerinize de geri dönün. Polis iktidarın polisi değildir, devletin polisidir. Onun maaşını bu devletin, 76 milyon yurttaşın ödediği vergilerden aldığını, o da çok iyi bilmelidir. Onun maaşını Recep Tayyip Erdoğan ödemiyor. İşin özü budur. Kim haksızlığa uğruyorsa, onun rengi, inancı, siyası görüşü bizi ilgilendirmez. O devlette dürüst çalışıyorsa hiçbir sorun yok, yeter ki çalışsın. Fakat eğer kendisini siyasal iktidara endekslemişse, siyasal iktidarın memuru gibi davranıyorsa, biz onu her ortamda eleştiririz. Milli İstihbarat Teşkilatı'nı, güven veren bir teşkilat olarak ben görmüyorum. Bunu da çok net söylüyorum. Nedeni de şu. Bizim hakkımızda da fişlemeler yapıldı, gazetelerde yazıldı. Benimle ilgili milletvekilleri ile ilgili fişlemeler yapıldı. Bunlar doğru değil. Adı üstünde istihbarat örgütü. Benim güvenmeme nedenim şu; Milli İstihbarat Teşkilatı olmalı, devletin saygın bir kurumudur, orada hiçbir tereddütüm yoktur. Fakat kendisini siyasal iktidara endekslemiş, siyasal iktidarı istihbarat bilgileriyle yönetmeye kalkan bir örgüte benim güvenim yoktur."
ARALARINDA BİR KAVGA VAR MI YOK MU ONU BİLEMEM
Kılıçdaroğlu, "Cemaatle irtibatınız var mı? sorusuna şu yanıtı verdi:
"Cemaatle benim özel bir irtibatım yok. Kimler cemaatçidir değildir, onu da bilmiyorum, herkesle konuşuruz biz. Bu işlerin arkasında yolsuzluk olduğunu düşünüyorum. Cemaat mi var, başka birisi mi var, o mu var, bu mu var. Beni hırsız ilgilendiriyor. Burada bir hırsızlık var mı yok mu? Aralarında bir kavga var mı yok mu onu bilmem."
KUMPAS İDDİASINA CEVAP
Başbakanın başdanışmanının yazısında, "Orduya kumpas kuruldu, Halkbank'a kumpas yapıyorlar" şeklinde görüşlerini açıkladığının hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmede bulundu:
"Neyse ki Başbakan milliyi hatırladı, milli sözcüğünü diline almaya başladı. Milli ordu, milli banka. Halkbank'a kimsenin bir şey dediği yok zaten. O Türkiye'nin saygın bir bankası. Bunlar iktidarda değil miydi bu orduya kumpas yapılırken? Niye o zaman celallenmediler. 'Burası peygamber ocağıdır, buraya kimse kumpas yapamaz' demediler. 'Ben o davanın savcısıyım' diyen kimdi ?"