Kılıçdaroğlu, Ahmet Hakan'a verdiği röportajda kendisini yerden yere vuran Muharrem İnce'nin sözlerini karşılıksız bırakmadı.
Abone olINTERNETHABER.COM
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kurultay rakibi CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin Ahmet Hakan'a verdiği röportajında yönelttiği sivri eleştirileri karşılıksız bırakmadı.
Hürriyet’in Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek ve CHP Muhabiri Okan Konuralp’e konuşan Kılıçdaroğlu, kendisinin "sağcıları sevdiğini" ileri süren İnce'ye “Yoksulluk edebiyatı üzerinden sol siyaset olmaz. Herkesin zenginleşmesi lazım. Herkesin hayat standardının yükselmesi lazım” diye seslendi. Dengelerin değişeceğinin sinyallerini veren Kılıçdaroğlu, adeta İnce'ye gözdağı vererek "Partinin kuralları var, kurallara uyarsın ya da partiden ayrılırsın. Yumruk inecek, yollar ayrılacak." dedi.
KILIÇDAROĞLU ÖZ ELEŞTİRİ YAPTI
Erdoğan'dan Davutoğlu'na, CHP'nin Kürt sorununa yaklaşımından Muharrem İnce'nin eleştiri yağmuruna tuttuğu "devrimcilik anlayışı"na, evde iplerin eşinde oluşundan Kurultay gündemine kadar pek çok konuya değinen Kılıçdaroğlu, "Bazen doğru insanları seçemediğimi görüyorum." diye öz eleştiri de yaptı.
İşte o röportajdan çarpıcı açıklamalar:
"YUMRUK İNECEK YOLLAR AYRILACAK"
- CHP’yi hangi siyasi zemine oturtacaksınız?
CHP sosyal demokrat kimlik üzerine oturmak zorundadır. Evrensel kurallarını kabul etmek zorundadır sosyal demokrat kimliğin. Bu yolda kim partiyi geri çevirmeye kalkarsa önüne ben çıkacağım. İnsan odaklı bir politika üretiyoruz. Onun mutluluğu hedef alan bir politika izliyoruz. Toplumun hiçbir kesimini ayrıştırmayacağız. Etnik ve inanç üzerinden siyaset yapmayacağız.
- Aksini dile getirenlerle de yolunuzu mu ayıracaksınız?
Her yeni söylem, bir karşıt yaratabilir. Sonuç olarak partinin politikalarını beğenirsen, bizimle yola devam edersin. Etmezsen de partiden ayrılırsın. Parti sosyal demokrat ilkeler üzerine oturmak ve yoluna devam etmek zorundadır. Dolayısıyla bu ilkeleri benimsemeyen isimlerle yolumuzu ayıracağız.
- Nasıl ayıracaksınız?
Ben her zaman farklı söylemlere de saygı duydum ama partinin kamuoyunda güvenilirliğini sarsacak söylemlerde bulunanlara da bu kurultaydan sonra izin vermeyeceğim. Gerekirse yollarımızı ayıracağız. Her önüne gelen çıkıp konuşmayacak. Partinin kuralları var, kurallara uyarsın ya da partiden ayrılırsın. Senin fikirlerini savunan parti varsa oraya gidersin.
"ERDOĞAN'I MUHATTAP ALMAK İSTEMİYORUM"
“Ben artık Erdoğan’ı muhatap almak istemiyorum. O başbakanlıktan ayrıldı. Anayasa da kendisinin görev alanlarını, sınırlarını belirlemiş durumda. O ölçüler içinde kalması gerekiyor. Cumhurbaşkanı olarak yerinde oturmalı, hukuka saygı göstermeli, beklentim bu. Çankaya’dan yeni binaya geçme kararı... Ne zaman toplumlar, yarattıkları geleneklerden kopar, bir kaosun içine sürüklenirler. Geleneğe saygıyı da muhafazakârlık olarak görmemek gerekiyor. Gelenekler, toplumun uzun yıllar oluşturduğu, kabul ettiği değerlerdir. Bu geleneklere bağlılık, sağlıklı bir toplumun olmazsa olmazıdır. İngiltere’de Maliye Bakanı bütçeyi 100 yıllık bir çantayla parlamentoya götürüyorsa, hangi parti iktidarda olursa olsun bu gelenek bozulmadıysa, bu o devletin aynı zamanda gücünü, özgüvenini gösterir.
"HERKESE İŞ, AŞ DEMEK NE ZAMANDAN BERİ SAĞ SÖYLEM?"
- Muharrem İnce; ‘Kılıçdaroğlu sağcıları daha çok seviyor’ diyor. Sağcıları daha çok mu seviyorsunuz?
Ben sosyal demokrat gelenekten gelen birisiyim. Bütün söylemlerim sosyal demokrattır. Aile sigortası, sosyal demokrat bir proje değil mi? ‘Hiçbir çocuk bu coğrafyada yatağa aç girmeyecek’ demek sosyal demokrat bir söylem değil mi? Hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi savunmak; ‘Herkese iş, aş’ demek ne zamandan beri sağ söylem olmaya başladı? Solun bir eksikliği vardı, zenginleşmekten söz etmezdik. Sadece paylaşmaktan söz ederdik. Ama şimdi ‘Önce üreteceğiz sonra hakça bölüşeceğiz’ diyoruz. Yoksulluk edebiyatı üzerinden sol siyaset olmaz. Herkesin zenginleşmesi lazım. Herkesin hayat standardının yükselmesi lazım. Şimdi bu söylemi, sağ söylem olarak algılıyorlar ki yanlış.
"DAVUTOĞLU HENÜZ BAŞBAKAN OLARAK KİŞİLİĞİNİ KANITLAYAMADI"
- Başbakan olarak Ahmet Davutoğlu muhatabınız. Onun bu mekânsal değişimi kabul etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Davutoğlu henüz başbakan olarak kişiliğini kanıtlayamadı. İlk zaafı, adli yılın açılışına gelmemekle oldu. Oysa başbakan olarak, yasama, yürütme ve yargı ilişkisine saygı duymak zorundaydı. Kendinden önceki ismin tavrını sürdürdü. Erdoğan’ın her dediği olacaktır, başbakan olarak kendisinin değil. Davutoğlu sadece usulen başbakan. Bizim açımızdan Erdoğan eski Erdoğan’dır, AKP Genel Başkanı. Biz ise Davutoğlu’nun daha kişilikli bir başbakan olmasını istiyoruz. Nihayetinde, Meclis’e hesap verecek olan Erdoğan değil, Davutoğlu’dur. Pek çok önemli konuda bakanların gidip Erdoğan’a bilgi verdiğini görüyoruz. Bir bilgi verilecekse Başbakan gider, haftalık görüşmesi sırasında verir. Umarım bu böyle devam etmez. Bir süre sonra Davutoğlu’nun rahatsızlığını dile getirmesi lazım.
"MİKROFONU BULAN KONUŞMASIN"
- Örneğin “ulusalcı” olarak nitelendirilen isimler giderse, onlarla birlikte seçmeninizin bir kısmı da gitmez mi?
Bugün geldiğimiz süreçte kendini ulusalcı olarak nitelendiren seçmen tabanımız da partide farklı sesler çıkmasının, partiye zarar verdiğini görmeye başladı. Ve en çok da o seçmen kitlesi ‘Yeter artık kardeşim yumruğu masaya vur’ diyor.
2010’DAKİ KADAR DEVRİMCİYİM
- Sadece dinlemiyor musunuz?
Her düşünceyi dinlerim, gerekirse oturur tartışırım. Bu çok olmuştur. Sonuçta ise bir karar vereceksiniz, dinlemek yetmiyor. Biz de o kararı veriyoruz.
- 2010’daki “Devrimci Kemal” misiniz?
2010’daki kadar devrimciyim. O gün neysem bugün de oyum.